English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Tended

Tended translate Turkish

313 parallel translation
Tends the house as no house has ever been tended.
Ev ile ilgileniyor, ki eminim hiç birevle bu kadar ilgilenilmiyordur.
Mademoiselle, since by some miracle Raynald has survived and according to your notions, you've tended him faithfully let us say no more about it.
Raynald mucize eseri kurtuldu tabii sizin bilginiz ve inançla bakımınız sayesinde artık bu konu hakkında konuşmayalım.
They did it at home, when I tended to them in the mornings.
Bizim evdekiler, yani sabahları onlara yem vermeye gittiğimde.
An indelible mark has been left in this land by millions of women whose hands have tended it for 500 years.
500 yıl boyunca ovaya yönelen kadınların milyonlarcasının elleri bu topraklarda silinmez bir iz bıraktı.
Your brother has never been that clever... and we've tended to scorn him since your father passed away.
Kardeşinin kafası işe hiç çalışmıyor. Babanın ölümünden sonra onu küçük görmeye başladık.
I tended those sheep for three months and everything was going fine.
Koyunlara 3 ay boyunca baktım, her şey yolunda gidiyordu.
- Should have it tended to.
- Pansuman yapılması lâzım.
To Italy, to be tended by monks who will not know his identity.
İtalya'ya, onu hiç tanımayan rahipler tarafından bakılacak.
It tended toward a role of pure consumption, particularly the free consumption of its own time.
Kusursuz bir tüketim rolüne, özellikle de kendi zamanını serbestçe tüketmeye eğilimi vardı.
The Bounty had become a sea-going greenhouse with over a thousand potted plants to be tended.
"Bounty denizde giden bir seraya dönüştü..." "... içindeki binlerce bitkiyle. "
" He also explained to us that we have democracy because partisans died and it will be difficult because democracy is like the fields which need to be tended to every day.
"Bize demokrasimizin olduğunu da açıkladı çünkü partizanlar ölmüştü ve bu çok zor olacak çünkü demokrasi her gün ilgilenilmesi gereken tarlalar gibidir."
Our wounds were tended by a German lady... who spoke English and was pretty, if somewhat old.
Yaralarιmιza bakan Alman hanιm... İngilizce konuşuyordu ve biraz yaşlιca olsa da çok güzeldi.
My lack of objectivity, even when unconscious, tended to provoke a predictable lack of sincerity in those I was polling.
Benim, belki de farkına varmadan objektifliğimi kaybetmiş olmam da yaptığım anketlerdeki güvenilirliğin az olmasını tetikliyor.
Meriweather was one of the smartest men I ever knowed, but he tended to lose parts of himself.
Meriweather tanidigim en zeki adamdi ama vücudunun parçalarini kaybetmek gibi bir huyu vardi,
He lives quite a ways, but he come to my Harvey when we was in need, and tended to him.
Çok uzakta yaşıyor, ama ihtiyacımız varken geldi ve Harvey'imi muayene etti.
The wounded were tended in improvised dressing stations.
Yaralılarla, derme çatma tıbbi yardım istasyonlarında ilgileniliyordu.
Two brothers and three sisters watching each other grow into puberty tended over by their aunt Karen who, remaining unmarried, has devoted her life to raising the children of her dead sister,
İki erkek kardeş ve üç kız kardeş birbirlerinin ergen oluşlarını izliyorlar halaları Karen onlara bakıyor kendisi bekârdır ve hayatını ölmüş kız kardeşinin çocuklarına bakmaya adamıştır.
Lady Lyndon tended to a melancholy and maudlin temper and, left alone by her husband, was rarely happy or in good humour.
Leydi Lyndon melankolik ve ağlamaklı bir havaya büründü. Kocası onu yalnız bıraktığı için, ender olarak mutlu ya da keyifliydi.
And he tended to the leg.
- Ve onun bacağına baktı.
Come on, Puppis, if I know you, you haven't tended the flock yet.
Haydi Puppis, eğer seni tanıyorsam henüz hayvanlara bakmamışsındır. Bilmek istiyorum.
And I tended him.
Ve ben onunla ilgilendim.
They will be tended to.
Onlarla ilgilenecekler.
He was a writer and so his descriptions tended to be a little lurid.
Yazar olduğu için tanımlamaları biraz ürkütücü olabiliyordu.
It's only natural that there'd be some interpersonal conflicts to work through, but now it's cool. Well, at first, she tended to overreact.
- Başlarda, aşırı tepki verme eğilimindeydi.
I tended the palace gardens.
Sarayın bahçeleri ile ilgileniyordum.
The reawakening to science that took place in Europe, hundreds of years later, was kindled by a flame that had been long tended by Islamic scholars and scientists.
Yüzlerce yıl sonra Avrupa'da gerçekleşen bilimsel uyanışı Müslüman alimler ve bilim insanları tarafından uzun süredir canlı tutulan bir alev tutuşturmuştu.
Instead, Joseph labored in the glass-making workshop by day, and tended to the master's household chores by night.
Joseph, okula gitmek yerine gündüzleri atölyede cam yapımında çalışır ve geceleri ustasının ev işleriyle meşgul olurdu.
Those on highly elliptical orbits tended to collide and be destroyed but planets in circular orbits tended to survive.
Elips yörüngeli yapılar çarpışıp yok olmaya eğilimliyken dairesel yörüngeli olanlar hayatta kaldılar.
- Well-tended.
- Bakımlı.
- I'm well-tended, all right.
- Doğru, bakımlıyım.
Well-tended.
Bakımlı.
James, whom for her sake I have tended and cared for.
James, onun hatırına onu koruyup kolladım.
That tended to understate the hugeness of the object.
O şeyin büyüklüğünü küçümseme eğilimindeydiler.
The fields overgrown, the animals ain't tended to this house is a wreck.
Tarlalar ot dolmuş, hayvanlar bakımsız... evi bok götürüyor.
I'll get these horses tended to.
Atların bakımını yapacağım.
James, whom for her sake I have tended and cared for.
James, onun hatırına onu koruyup kolladım.
No one had tended it for many years and I don't think... anyone had ever been in it.
Yıllarca ihmal edilmiş bir bahçe. Ve sanırım..... hiç kimse oraya uğramamıştı bile.
I took care of the livestock, and I tended the garden, and I stayed 2 months.
Çiftlik hayvanlarına baktım, bahçeyle ilgilendim böylece iki ay orada kaldım.
Luka. Well, Luka the woman who tended the rabbits twisted her back a few days ago.
Bak, Luka, birkaç gün evvel, tavşanlara bakan kadın....Wagner'e biraz sertçe karşılık verdi...
Professor Cameron, the leading forensic pathologist, tended ultraviolet photographs, revealing baby Azaria was held by a human hand while she was still bleeding.
Adli patolojist Profesör Cameron sunduğu ultraviyole fotoğraflarında, bebek Azaria'nın kan kaybederken bir insan eli tarafından tutulduğunu gösteriyor.
Until very recently... diagnosis tended to be done after a histological examination... of the removed organ.
Yakın zamana dek teşhis, alınan organın dokusal incelemesinden sonra yapılabilmekteydi.
Mr. Sig's grave is mighty well tended.
Bay Sig'in mezarına çok iyi bakılmış.
Frank worked hard every shift he could get on and Dorothy tended the house, got the old place looking new.
Frank çok çalıştı. Alabildiği her vardiyada. Dorothy de evle ilgilendi, yeni bir görünüm kazandırdı.
But this needs to be tended to.
Ama bakıma ihtiyacınız var.
It was a PR job... and I was apprehensive of her reaction to Mimi... who tended to upstage every other woman in sight.
Bu bir reklam meselesiydi ve ben etraftaki tüm kadınların içinde dikkatleri çeken Mimi'ye tepkisinden endişe ediyordum.
" I tended to their wounds.
Yaralarını temizledim.
"I tended to be impressionable... " to be influenced by my surroundings... " and the people around me.
Gözümün önünde yaşanan olaylardan ve etrafımdaki kişilerden etkilenmeye başladım.
" I tended to their physical plain...
Fiziksel torunlarıyla, pardon...
" I tended to their physical pain.
Fiziksel sorunlarıyla ilgilendim.
Who could've tended the poor, dumb beasty better nor I?
Kim fakirleri gözetebilirdi, aptal hayvan mı ben mi?
I tended you like a plant.
Bir bitki gibi seninle ilgilendim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]