English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Tendency

Tendency translate Turkish

759 parallel translation
This was adorned with a complaisant tendency towards sensuality.
Bu, hoşgörü ile bezenmişlikten duygusallığa doğru kaydı.
The tendency of the skin to get purple with anger indicates high blood pressure...
Sinirlenince teninin pembe olma eğilimi yüksek kan basıncını gösterir asabi kişilerde yaygın olarak görülür. "
It's a tendency I have.
Huyum böyle.
At school you had a tendency toward riots.
Okulda isyana meyilliydin.
I notice in you an unpleasant tendency toward abrupt transitions.
Sizde, kaba ve ani geçişler yapmak gibi tatsız bir eğilim sezinliyorum.
But trouble starts, too, from little things, often from some forgotten natural tendency.
Ama bela ufak şeylerden çıkar. Genellikle unutulmuş, doğal... -... eğilimlerden.
With a muscle for a brain and a tendency to insipid verse.
Beyin yerine kasların ve kötü şiire merakın var.
As, for instance, smoke having a natural tendency to rise, blow in a globe enough to raise me.
Misal, bilirsiniz duman gökyüzüne yükselmek ister. Fanusa doldurulmuş yeterli duman beni yukarı çıkarabilir.
She has a tendency to be rude when she's tired.
Yorgunken genellikle kabalaşır.
- Eights have a tendency to...
- Çeyrek kiloluklar biraz...
Joe has a tendency to be tenderhearted.
Joe yufka yürekli biridir.
Did you inherit that tendency?
Bu özelliği sana da geçti mi?
Shows a neurotic tendency
Nevrotik eğilimler gösterir
A distinctly antisocial tendency... for it never leads to any lasting friendship.
Bariz bir anti-sosyal eğilim çünkü asla kalıcı bir arkadaşlığa yol açmıyor.
It has a tendency to cause ulcers.
Ülsere sebep oluyor.
You and I have a tendency towards corpulence.
Sen de ben de şişmanlama eğilimindeyiz.
You know i got a tendency toward nerves, george, and, well, you can sit in a hotel room only so long and... well, it's such a hot night outside, george.
Sinirlerim allak bullak George bu kadar sıcak bir gecede, uzun süre tek başına bir otel odasında oturmaktan bahsediyorum George.
It's just that one eye has a tendency to become quite bloodshot after five or six brandies, his usual condition.
Sadece tek gözünde beş altı brendiden sonra kanlanma eğilimi var, her zamanki durumu.
I have a bad tendency to specialize.
Fazla uzmanlaşmak gibi kötü bir huyum var.
One of your mother's more endearing traits is a tendency to refer to anyone who disagrees with her as a Communist.
Annenin sevimli özelliklerinden biri Onunla aynı görüşte olmayan herkesi komünist diye nitelendirme eğilimi.
I know I have a tendency to press, but it's a personality flaw.
Biraz fazla ısrarcı olduğumu biliyorum, ama bu bir kişilik sorunu.
I guess you can have a tendency to overrate them.
Böyle şeyleri fazla ciddiye alıyorsun galiba.
And in his cups, a tendency to violence?
Sizce şiddete eğilimli miydi?
Your tendency to dwell in the past could be useful to us
Geçmişte bulunma eğiliminiz bizim için kullanışlı olabilir.
In Germany during the last war, it was noticed that, with people who'd suffered personal loss or deprivation, even amongst the so-called decent middle class, there was a tendency to develop indifference towards the law and to indulge in looting, black market and petty theft.
Son dünya savaşı esnasında bir yakınlarını kaybeden... ya da yoksunluk hisseden Almanya'daki kültürlü sayılabilecek... orta sınıfa mensup insanlar arasında bile... kanunlara aldırmazlık ve yağmacılık ile... adi hırsızlık vakalarına katılım eğilimleri görülmüştür.
Well, the people in charge have a tendency to panic and to run around in confused circles, and at that moment we strike.
Sorumlular panik eğiliminde olurlar... ve bu şaşkınlık ve karmaşa anında biz de hamlemizi yapabiliriz.
Do you have a tendency to seek - - as you seem to be saying - - a religious background to things?
Etrafında olan şeyler için - ki söylediklerinden bu anlaşılıyor -... dini bir temel arama eğilimin mi var?
Lop-eye has a tendency to forget his place from time to time.
Lop-eye zaman zaman yerini unutuyor.
This tendency you've been showing lately towards flagrant emotionalism... I see no reason to insult me. I believe I've been logical about the whole affair.
Son zamanlarda göstermiş olduğun bu bariz duygusallığa meyil... Hakaret etmenize gerek yok. Olaya mantıklı yaklaştığıma inanıyorum.
He's a thoroughly zealous student, with a tendency to overdo it.
Ölçüyü kaçırmaya yatkın olmakla birlikte, kendisi her bakımdan azimli bir öğrencidir.
You just have a common and likeable tendency toward exaggeration.
Sadece abartmaya yönelik sıradan, hoş bir eğilimin var.
It's worse elsewhere, but most societies suffer from a tendency to categorize people with regard to economic and social position and this tendency is present here, too.
Her tarafta kötüdür, ama çoğu toplum eğilimden mustariptir insanları ekonomik ve sosyal durumlarına göre sınıflandırır ve bu eğilim burada da mevcut.
Lately there's been a tendency to make excuses for Hitler, which means I shall have to be somewhat cautious.
Son zamanlarda Hitler için bahaneler uydurma eğilimi baş gösterdi bu yüzden biraz temkinli olmalıyım.
... shows a clear tendency that we're strengthening our position on the marketplace.
... size pazaryerindeki pozisyonumuzu destekleyen eğilimi göstereyim.
Looks like a suicidal tendency, eh?
İntihar eğilimi gibi görünse bile, öyle mi?
You have a tendency to express ideas in military terms, Mr. Khan.
Fikir beyan ederken askeri terim kullanma eğiliminiz var.
Matter and antimatter have a tendency to cancel each other out.
Madde ve karşıt madde birbirini iptal eder. Şiddetli bir biçimde.
It also has an unfortunate tendency to giggle.
Maalesef arada bazen kıkırdama alışkanlığı da var..
Is his act unique, or a general modern world tendency?
Sizce bu aykırı bir karar mı? Yoksa modern dünyanın eğilimlerinin bir göstergesi mi?
Sometimes new car owners have a tendency to exaggerate their problems.
Yeni araba sahipleri bazen problemlerini abartmaya meyillidir.
Please, Mr. Helm, stupidity has a tendency to make me impatient.
Lütfen Bay Helm. Aptallığa hiç tahammülüm yoktur.
If the link is successful, there will be a tendency to lose separate identity.
Bağlantı başarılı olursa, ayrı bir kimlik olmaya karşı bir meyil oluşabilir.
If you were born during early morning hours, your tendency will be towards masochism with sublimation of sadistic urge.
Eğer sabahın erken saatlerinde doğmuşsanız, mazoşizme doğru.. sadist duyguları yüceltme eğiliminiz olacaktır.
These slides will show your tendency towards fatness.
Bu slaytlar şişmanlamaya olan yatkınlığını gösteriyor.
I have a tendency to dribble.
Salya akma eğilimliyimdir.
Now, I've noticed a tendency for this program to get rather silly.
Bu programın giderek saçmalaştığını fark ettim.
So by your account, Harold Potter was a perfectly ordinary Englishman without any tendency towards being a Scotsman whatsoever?
Yani, diyorsunuz ki, Harold Potter sıradan bir İngiliz'di ve İskoç olma eğilimi hiç yoktu.
I'm sure you're aware there has been a tendency in France since the war to deny that such contact ever existed.
Eminim savaştan beri Fransa'da böyle bağlantıların varlığını inkâr etmek için bir eğilimin olduğunun farkındasınızdır.
Take for a start, the sheep's tendency to hop about the field on their back legs.
İlk olarak, koyunların tarlada arka ayakları üstünde zıplamalarını ele alın.
Passers-by would think they're seeing a young boy like other boys, except for his manner of walking, so heavy since the day he put on shoes, and the difficulty he has in keeping to my gait and his tendency to break into a trot.
Yanımızdan geçenler, tıpkı diğerlerine benzeyen bir çocuk gördüklerini düşünüyor. Elbette yürüyüşü değişik. Ayakkabıları giydiği günden beri çok yavaş.
A general tendency, I think
Modern dünyanın eğilimlerinin bir göstergesi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]