English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Tenderly

Tenderly translate Turkish

160 parallel translation
I shall tenderly nurture this new era of mankind, guiding them into a world of peerless potential.
İnsanlığın bu yeni çağıyla nazikçe ilgilenebilir, emsalsiz bir potansiyele sahip bir dünyaya rehberlik edebilirim.
"- that damned woman, I saw her kissing the evil one so tenderly... and Sissel, her servant, that old fool, was also there."
"Zaten o lanet kadının Şeytan'ı ne kadar şefkatli öptüğünü gördüm. Ve onun aptal, yaşlı hizmetçisi Sissel de oradaydı."
But very tenderly.
Ama çok müşfikçe.
Now you see, Vitus, I have cared for her tenderly and well.
İşte görüyorsun Vitus ona nasıl şefkatli ve iyi baktım.
Your lips whisper so tenderly
Dudakların yumuşakça fısıIdar
What I really wanted was someone to tame me, gently, tenderly, like you would a wild animal.
Aslında benim istediğim, şefkatle, yavaş yavaş vahşi bir hayvanı evcilleştirir gibi beni evcilleştirecek biriydi.
Tenderly beating
Hep senin için atan
Stop saying "Leopold" like that, tenderly.
Öyle şefkatli "Leopold" deme.
Let her be treated as tenderly as may be.
Olabildiğince şefkatli ol.
# When on the march a hussar sees # the eyes of a beauty at the window, # he smoothes his moustache a little # and tenderly pats his horse.
# Ne zaman süvari sınıra yürüse, # pencerede güzel gözler gördüğünde, # bıyıklarını biraz düzgünleşir, # ve şefkatle atını okşar.
# When on the march a hussar hears # the clank of sharp sabre blades, # he smoothes his moustache a little # and tenderly pats his horse.
# Ne zaman yürüyüşünü bir süvari duyar, # keskin kılıçlarını şakırdatıyor, # onun bıyıkları biraz düzgünleşir, # şefkatle atını okşarken.
"Over the banister leans a face tenderly sweet and, and..."
"Merdivenlerde bir yüz görünür çok tatlı bir yüz ve ve..."
The face framed in its dark hair, the brown eyes tenderly dreaming.
Yüzünü çevreleyen siyah saçları ve kahverengi gözleriyle büyüleyiciydi.
Crowned by a tenderly trimmed bonnet.
Özenle işlenmiş şapkasıyla çerçevelenmiş.
But it must be cruel for you to see them so tenderly linked.
Onları böyle aşk içinde görmek senin için zor olmalı.
Love you tenderly.
Onu sevin.
The way he gazed out over the site, like a father or grandfather tenderly watching a favorite child...
İnşaata bakışı tıpkı en sevdiği çocuğuna bakan bir baba ya da dede gibiydi.
I wish I could caress them tenderly.
Keşke onları nazikçe öpebilseydin.
Tenderly...
Şefkatle...
He whispers his love. Tenderly, he looks into her eyes.
O fısıldar sevgisini, gözlerinin içine bakar.
Tenderly, he looks into her eyes.
....
Tenderly gaze
Yumuşacık baksınlar
I wanna move them so they say, "He feels deeply and tenderly."
Onları o kadar etkilemek istiyorum ki, "O çok derin biri" desinler.
You kiss her tenderly, and then tell her.
Onu şefkatle öpüp haberi veriyorsun.
And when Katsumi-san told me how gently you kissed her the day she became a bride, how tenderly you kissed my sweet little friend,
Katsumi-san bana Kelley'le evlenip gelin olduğu gün onu nasıl nazikçe öptüğünüzü,.. ... benim küçük arkadaşımı nasıl nazikçe öptüğünüzü anlattı.
Tenderly and breathlessly.
Yumuşacık, nefes nefese.
But always tenderly.
Ama hep sevecen biçimde.
His pleading words so tenderly entreat me.
Yalvarıp yakardı. Beni etkisine aldı.
I won't kiss you tenderly.
Seni bir daha öpmeyeceğim.
I love you totally, tenderly, tragically.
Seni bütünüyle, müşfikçe, trajik olarak seviyorum.
Uh, but not tenderly.
Ama çok kalmadım.
Monks found him and took him to their monastery where they tenderly nursed him, never asking his name or his country.
Onu keşişler bulur, manastırlarına götürürler ve ona güzelce bakarlar, adını ya da ülkesini hiç sormadan.
Odile gazed at Arthur tenderly.
Odile Arthur'a şefkatli bir biçimde bakıyordu.
♪ And tenderly ♪
♪ Ve nazikçe ♪
And there, totally oblivious of the torrential rain pouring down upon them, the two fall happily and tenderly into each other's arms.
Ve orada, bardaktan boşanan yağmurun altında ıslandıklarından habersiz, bizim ikili mutlulukla birbirlerinin kollarına atılıyorlar.
Tenderly he folds her into his arms, and moving with the nimble grace of a Fred Astaire, he dances her off into the crowd.
Yabancı onu kollarına alıyor ve Fred Astaire'in çevikliğiyle dans ederek onunla birlikte kalabalığa giriyor.
The music soars and there, totally oblivious of the fireworks, the fountains and the holiday-mad throngs, they fall happily and tenderly into each other's arms.
Müzik coşkuyla yükseliyor, ve havai fişeklere, fıskiyelere ve kalabalığa aldırmadan, mutluluk içinde birbirlerinin kollarına atılıyorlar.
"Dear Roger, I kiss you tenderly."
"Sevgili Roger, seni öpüyorum."
How, in this hurly-burly, may a groom... tenderly woo and win his loving bride?
Bu karmaşa içinde nasıI bir damat, Sevgili gelinini kalbini kazanabilir?
She had told me one night so tenderly
# Nazikçe fısıldadı kulağıma bir gece #
I had told him one night so tenderly
# Nazikçe fısıldadım kulağına bir gece #
No, I'm sure she must be gazing tenderly at my photo.
İddiaya girerim ki, şu anda büyük bir aşkla resmime bakıyordur.
Tenderly and lovingly.
Şefkatle ve arzuyla.
Tenderly.
Nazikçe.
But as king I will rule tenderly.
Ama bir kral olarak nazik olacağım.
But I can't rule tenderly until you surrender to me first.
Ama sen bana teslim olana kadar nazik olamam.
I'll remember it without remorse, tenderly.
Bunu pişmanlık duymadan, güzel duygularla hatırlayacağım.
Tenderly, or violently?
Yumuşak mı... sert mi?
Tenderly?
Yumuşak mı...
Tenderly and self-sacrificingly.
Şefakat ve özenle.
The glacier had used Michael Ballister tenderly.
Buzul Michael Ballister'e müşfik davranmıştı. Yıllar ondan hiçbir şey alıp götürmemişti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]