Tense translate Turkish
2,637 parallel translation
London is tense with excitement.
Londra heyecan içinde.
And the poor girl was a bit tense.
Ve zavallı kız biraz gergindi.
It's weird, she gets me very tense.
Çok garip, beni biraz geriyor.
When I'm feeling tense, I go for a nice long walk and focus on my breathing.
Gergin hissettiğimde, Uzun bir yürüyüşe çıkarım ve nefesime odaklanırım.
You know, I've been a bit tense lately.
Son zamanlar biraz gergindim.
You're tense as an overstretched rubber band.
Lastik gibi gerginsin.
What a tense moment!
Gergin bir bekleyiş hakim.
You seem a little tense, man.
Gergin görünüyorsun adamım.
You look tense.
Gergin görünüyorsun.
I get very tense when I drive.
Araba sürdüğümde çok gergin olurum.
He said Damian was distraught when he found his wife's body, but he also says that during their normally friendly game, Damian was unusually tense and aggressive.
Damian eşinin cesedini bulduğunda perişan oldu dedi ama her zamanki arkadaşça oyunlarında Damian'ın aşırı gergin ve sinirli olduğunu da söyledi.
Uh, you look tense.
Gergin görünüyorsun.
It's a tense place around here these days. Yeah.
Bu günlerde burası çok gergin.
Okay, this is obviously a tense situation for you.
Tamam, bunun senin için hassas bir konu olduğu belli.
You seem tense, Leslie.
Gergin görünüyorsun, Leslie.
Exactly. "Was," past tense.
Kesinlikle. Önceden.
It's always a tense time right after you've made a pitch to recruit an asset on foreign soil.
Yabancı topraklarda bir varlık edinmek için karşınızdakinin gözünü boyadıktan sonraki dakikalar hep gerilim altında geçer.
Ever since you guys moved in together, it seems like things have been a little tense.
Beraber yaşamaya başladığınızdan beri ortam sanki birazcık gerildi.
I'd be happy with tense.
Gerilim olsa iyi.
You sounded tense on the phone.
Telefonda gergin olduğun izlenimi yarattın.
Well, these guys seem pretty tense.
Epey gerilim altındaymış gibi duruyorlar.
Things are already tense in Ramsey's crew.
Ramsey'nin ekibinde herkes gergin zaten.
It's beautiful, it just seems to be making you tense to add the extra thing and you don't need it.
Güzel bu, yalnızca ekstra şeyi eklemek seni gergin yapacak ve buna gerek yok. Şimdi gerginim işte!
When you get in the ring and your father berates you or you think that you did something wrong, you go into your shell and you tense up.
Ringe çıktığında baban sana fırçayı atınca ya da yanlış bir şey yaptığında kabuğuna çekilir saklanırdın.
Of course, Mandi, fringe is so past tense.
tabi ki, Mandi, püskül geçmiş zaman.
You look all tense.
Oldukça gergin görünüyorsun.
Your work is tense.
Duma meclisinde çalışmak oldukça stresli olmalı.
Uh, Mr. Carinci wants you to review the conditional tense and the workbook...
Bay Carinci, koşullu fiillere bakmanı ve çalışma kitabından -
Brother Manu, you are still tense.
Manu kardeş hâlâ canın sıkkın.
If you wanted to remain tense.. .. then we were better off back there. Smile.
Bir daha düşünmek istersen şayet hemen geri dönebiliriz.
You use the past tense, as if it's over.
Geçmiş zaman kullanıyorsunuz. Bitmiş yani.
God, now I'm so tense.
Tanrım, şu anda çok gerildim.
She's a little tense.
Biraz gergindir.
Why are you so tense?
Neden bu kadar gerginsin?
It was a tense moment.
Gerilim dolu bir andı.
I mean electrical installation evolutionary may seem tense...
Böyle bir evrimsel elektrik enstalasyonu sıkıntılı... görünebilir ; ama...
I don't know. Things have been a little tense around here since that whole online-boyfriend thing.
Şu internetteki erkek arkadaşı olayından beri burada durumlar biraz gergin gibi.
I was a bit tense.
Biraz gergindim.
I suppose I should use the past tense now.
Geçmiş zaman kullanmalıyım sanırım.
You know that--that tense feeling in your stomach when you feel like something bad is about to happen?
Kötü gittiğini sandığın bir şeyler olduğunda midende gerginlikler hissedersin ya...
And... you could always come and see me, if you're still tense after your interview.
Mülakattan sonra hala gerginsen her zaman gelip benimle konuşabilirsin.
Relax. Your shoulders are tense.
Rahatla, omuzların gergin.
It gets very tense on set when we're filming Jackass.
Jackass'in çekimlerinde sette çok fazla gerilim oluyor.
OK, tense moment for all...
- Tamam her 10 dakikada bir yayındayız
Tense.
Gergin.
I tense a muscle... The Cape constricts.
Ben bir kasımı geriyorum pelerin nasıl geriliyor.
You know, Dante gets tense.
Bilirsin, Dante gergin olur.
Dante gets tense at home too.
Dante evde de gergin olur.
Think things are tense now, I'm about to share Ross's toxicology report with these guys.
Olayların artık gerildiğini düşün, bu adamlarla Ross'un toksikoloji raporunu paylaşmak üzereyim.
As in past tense. He was murdered this morning.
"Öyleydi" diyorum, çünkü bu sabah öldürüldü.
And it's in present tense.
- Ve şimdiki zaman kulllanıyor.