Texture translate Turkish
445 parallel translation
Real hair of the proper color and texture... is pressed into the slightly warmed wax with a scalpel... one hair at a time.
Gerçek saçın rengi ve dokusu... bir büstri ile biraz ısıtılmış balmumuna sıkıştırılmış... bir saça tek bir kez.
It's got no texture, no energy, it's all flat.
Dokusu yok, enerjisi yok, dümdüz bir resim.
And the color and the sweep and the texture.
Renklere, gölgeye, dokuya.
And then today, when she put her arms around me and I felt the texture of her skin...
Yine bugün, bana sarılması ve teninin sıcaklığını hissedişim...
Not the features... but the dimensions and skin texture.
Yüz hatları değil ama ebat ve deri dokusunu alacağız.
What texture, originality, passion! What force!
Bu nasıl bir müzikal yapı, nasıl bir yaratıcılık ve tutku.
Remember the sensations, the texture - though it was a girl, of course.
O heyecanı hatırla, o yumuşaklığı. O bir kızdı elbette.
You have a very interesting texture to your hair.
Çok olağandışı bir saç yapınız var.
Well, the compression, texture and shape are fine.
Sıklığı, dokusu ve şekli güzel.
Your shape, skin texture are exactly what I want.
Hatların, ten dokun tam da istediğim gibiler.
What is it that gives a woman's skin that silk in texture?
Kadının cildine ipeksi dokuyu veren nedir?
That's the only regiment that's really doing something new with design, with colour, texture, line and that.
İç dekorasyonda gerçekten yeni bir şeyler yapan tek alay o. Renk, doku, çizgi vesairede. Evet.
Our experience determines the texture... the taste, and the sound of our soul.
Bu müzik ruhunun dοkusunu... tadιnι νe tιnιsιnι deneyimlerimiz şekillendirir.
so we have created a line of masks that have the texture, warmth and smell of living human beings.
Bu yüzden bir dizi maske tasarladık. Özel yapım, gerçek insan kokusu ve sıcaklığında.
Munch now begins to add layer upon layer of texture with brush, palette knife and even kitchen blade,
Munch artık fırçayla, spatulayla ve hatta mutfak bıçağıyla bile katman üzerine katman eklemeye başlamıştı.
He applies the oil thinly to permit the canvas texture to remain a visible component of the finished work to emphasise its flat surface,
Çalışması bittiğinde yağlı boyanın tuval üzerinde ince bir şekilde iz bırakması ve tuval yüzeyini vurgulamak için uygulama yapıyor.
Munch moves to etching and aquatint the use of acid to bite the image and a base of cooked resin powder to give added texture,
Munch, kezzapla oyulmuş yüzey parçasının görüntüsünde asit kullanırdı ve pişirilen reçine tozu dokuyu sağlardı.
Already he has seen the use made by Paul Gauguin of the grain and texture in wood the stark and simple outlines of the blocks cut in Tahiti,
Zaten Paul Gauguin tarafından yapılışını görmüş tahıllar ve ormandaki doku ıssızlığın ve engellerin basitliğinin ana hatları Tahiti'nin arasına girdi.
I love the texture of your skin.
Müthiş bir tenin var.
For example, if it were grafted to a burned cheek, it wouldn't just be thigh skin with the color and texture of thigh skin it would actually develop as facial tissue.
Örneğin yanık bir yanak yerine uyluk derisi koyduğumuzda, yanak sertliğini ve rengini alıyor. Yüz derisi olarak gelişiyor.
The texture of America is destroyed by bribes.
Amerika'nın niteliğini rüşvetler bozdu.
The irresistible texture of the hessian underthings!
Kendir kumaşından içliklerin dayanılmaz dokusu!
He claims that electronic texture is the only one that can deal with sentiment, memory, and imagination.
Ona göre ; duygu, hafiza ve hayal gücüyle, ancak elektronigin dokusu basa çikabilir.
'... as you have already recognised, it's a play remarkably rich in texture,'somewhat confusingly so in my case.
'... şimdi gördüğünüz gibi, metin bakımında oldukça zengin bir oyun,'ben durumumda oldukça karışık
Bok choy has great texture.
Beyaz lahananın harika bir yapısı var.
Those aren't ridges. It's just the texture of the paper.
Parmak izi değil, bu sadece kağıdın dokusu.
No carbon, sandy texture.
Karbon bazlı değil. Kum yapısında.
I, Vincent Thompson, am the cheddar cheese champion of the world. In international competition, my cheddar won first prize based on flavor, texture, appearance, and color.
"Ben Vincent Thompson, dünyanın çedar peyniri şampiyonuyum Uluslar arası alanda 42 ülkeyle yarıştım ve çedar ödülümü lezzet, yapı, görünüm ve renge bağlı olarak kazandım."
Mr. Nathanson, when analysing a Photostat... to authenticate a document... is it possible to consider the texture of the original document?
Mr. Nathanson, gerçekliğini anlamak için bir fotostadı incelerken orijinal belgenin dokusunu anlamak mümkün müdür?
And your cream custard has the texture of cat's vomit.
Yaptığın kremaların tadı da, aynı kedi kusmuğu gibi.
Thousands of sensory endings in your fingers are feeling the exact texture of your hair, the shape of your ears, the shape of your skull.
Parmaklarınızdaki sinir uçlarının binlercesi ; saçınızın yapısını kulaklarınızın ve kafatasınızın şeklini doğru bir şekilde algılar.
Believe it or not, the cellular structure is human but the texture of it is almost reptilian.
İster inan ister inanma, hücresel yapısı bir insan ama dokusu neredeyse sürüngen.
Look at that texture.
Şu dokuya bak.
Feel that texture.
- Bu iyiymiş. Dokuyu hisset.
Oh, yeah, I wondered about the texture.
Tabi ya. Tadını ben de garipsemiştim.
There's a scene in Throne of Blood that has exactly the texture- -
Throne of Blood'da bir sahne var aynı bu dokuya...
You know, with your texture...
Senin ki gibi...
The complex polysaccharides, in reaction with the carbon dioxide, produces an unusual combination of texture and effervescence.
Karbondiyoksitle tepkimeye giren karmaşık polisakkaritler... sıradışı bir doku ve kabarık kombinasyonu yaratıyor.
Here I'm giving form... texture... I'm giving it color...
İşte şeklini veriyorum yumuşaklığını ayarlıyorum ve renk veriyorum.
A built-in tool, sensitive to texture, contour, and temperature.
Doku ve ısıyı hissedecek hassasiyette geliştirilmiş bir manivela.
Flaky texture.
Dokusu süngerleşmiş.
It's got a remarkable texture.
Sunuşu da oldukça iyi.
Skin texture : slightly scaly,
Deri dokusu hafif pullu.
There are some women... fine-featured... a certain texture to their hair... a curve to the ears... that sweeps like the turn of a shell.
Bazı kadınlar vardır güzel görünümlü saçlarında belli bir şekil kulaklarda, bir deniz kabuğunun kıvrımı gibi dalgalanan bir büklüm.
Who taught you, please, who taught you to hate the texture of your hair?
Kim öğretti, lütfen, saçına dokunulmasından nefret etmeni sana kim öğretti?
Then there's the crackling. That always adds interest and texture.
Önemli olan da buydu.
Pudding has a heavier, more realistic texture
Pudingin daha yoğun, gerçekçi bir dokusu var.
Then, his face has the colour and texture of this macaroon.
O halde yüzü şu kurabiyenin rengini ve şeklini almıştır.
Feel the texture.
Güzel, değil mi?
And you use some Puppy Chow to add texture, crunchiness.
Biraz da Puppy Chow ekliyoruz. Tat için.
Feel the texture.
O zaman dışarıda olduğumu söyle.