That's translate Turkish
1,440,989 parallel translation
What's that smell?
Bu koku da ne?
I don't think there's been a single day when I didn't hear that same voice in my head telling me...
"Ne yaparsan yap onu sakın bırakma"
But it's the creature's the residue that is...
Ama işte yaratıktan evet ondan arta kalanlar...
Wait. What's that up ahead?
Bekle, şuradaki de ne öyle?
Oh, but, Aku-kachu, I got some info on Jack-o that's outta this world, babe!
Ama Aku-kuçu, Jacko hakkında bir bilgim var. Hem de çok uzaklardan bebeğim.
That's my girl.
İşte benim kızım.
Now, you don't see that very often.
Bunu pek sık göremezsin.
That's how we survive.
Böyle hayatta kalırız.
That's him!
Bu o!
That's pretty much all I saw...
Gördüklerim bunlar...
That's the tattoo!
Dövme bu!
That bastard's lying!
O piç yalan söylüyor!
That's how we met.
Öyle tanıştık.
That's when I came across lucid dreams.
İşte o zaman berrak rüyalar hayatıma girdi.
It's so weird that you came here.
Buraya gelmen çok garip.
That's all!
Hepsi bu!
What's that?
O nedir?
- Tandy, that's the placenta.
- Tandy, O yapay bebek.
Tandy, are you absolutely sure that's a nuclear meltdown?
Tandy, Bunun kesinlikle bir nükleer patlaması olduğuna emin misin?
Did you know that I used to be deathly afraid of sliding out of long booths in Mexican restaurants?
Hatırlar mısın eskiden meksika restrotanlarında uzun botlar ile koltukdan kaymaktan ölümüne korkardım?
And that's what happened when I saw that birth.
ve doğumu görüncede bu oldu.
Yeah, okay, well, uh, as always, I commend you on that whimsical, seemingly pointless yet suddenly relevant wind-up to what could've been a really boring bit of regular old information.
Evet, tamam, Pekala, uh, ve her zamanki gibi konu ile alakasız, ama eninde sonunda konuya bağlanan ve gereksiz sıkıcı ayrıntılar ile bizi aydınlattığın için teşekkürler.
It's a poisonous cloud that gives you cancer and slowly kills you.
Seni kanser yapan ve yavaşca öldüren bir bulut.
That's where I want to live the rest of my life.
Hayatımın geri kalanını orada yaşamk istiyorum.
No, he's the guy that tried to murder us.
Hayır, o bizi öldürmeye çalışan bir adam.
I mean, that's the only place we can be sure there's no radioactive schnizz.
Demek istediğim tek yer radyoakif olmayan okyanus kaldı.
JK, it was the candles and the chants, and that's my final answer.
Şaka, Sadece mumlar var, ve benim son cevabım.
And in the one-in-a-billion chance that he's alive and in L.A., there's, like, zero chance that he could ever find us.
ve milyonda bir şans halen L.A.'de bir yerde yaşyıordur. neredeyse sıfır şansımız var oan rastlamak için.
But that's not a knife, this is a baby.
ama bu bir bıçak değildi, bebekti.
That's what Bak meant to people.
İnsanlar için Bak bu demekti.
And that's why I'm back.
İşte bu yüzden buradayım.
There's an exit to the garage that way.
O tarafta garaj çıkışı var.
Distract the big one, go over that car for a clean shot.
Büyük olanın dikkatini dağıt, atış için şu arabanın yanına gideceğim.
That's from The Root of All Evil.
Bu "Tüm Kötülüklerin Anası" ndandı.
There's a train two blocks that way.
İki blok ötede bir tren var.
There's never a dull moment, that's for sure.
Bir an bile sıkılmadığımız kesin.
That's a very good idea.
Bu çok iyi bir fikir.
Easily broken. " Well, that's rather obvious.
Kolay kırılır. " Bariz bir şey ama.
I know you have important things to discuss with me, but I'm asking you to hold on, fully understanding that the future of our marriage is uncertain, but that's a small thing compared to your safety.
Benimle önemli konular konuşmak istiyordun biliyorum, ama senden beklemeni istiyorum, evliliğimizin geleceği sallantıda, onu da anlıyorum, ama güvenliğinle kıyaslandığında bu küçük bir şey.
That's all for now.
Şimdilik bu kadar.
There's just one tiny problem with that plan.
Bu planda çok küçük bir sorun var.
That's right, Milt, old pal.
Bu doğru eski dostum, Milt.
That camera's dead.
Kamera çalışmıyor.
- We can't have you setting a precedent that Alex's clients can run roughshod all over us.
Alex'in müvekkilinin bizi parmağında oynattığının düşünülmesini riske edemeyiz.
- Then you're gonna put that in writing and you're gonna deliver it to Alex's client.
O halde bunu yazıya döküp Alex'in müvekkiline teslim edeceksin.
- Rachel, that's just it.
Rachel sorun da bu ya.
- Now, that's why you came here, isn't it?
Buraya gelmenin sebebi buydu değil mi?
- That's because I fired her.
- Bunun nedeni onu kovmuş olmam.
So instead of telling me that you're not gonna hire Stephanie back, why don't you go tell the lord God almighty that if he is not careful, he's not gonna have a kingdom to rule over anymore!
O yüzden Stephanie'yi geri almayacağını söyleyene kadar git de değerli biricik Harvey'ne şunu söyle. Eğer dikkatli olmazsa yakında yönetebileceği bir krallık kalmayacak.
Seriously, Mike, I know how hard that was for you, and I don't want there to be any bad blood
Şaka bir yana bunun senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum Mike. Sırf bu yüzden Alex ile aranızın kötü olmasını istemiyorum.
- Maybe you didn't know this, but that's good enough to get you into the Hall of Fame.
Belki haberin yok ama Şöhretler Geçidi için bu kadarı yeterli.
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's my boy 361
that's my girl 410
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's my boy 361
that's my girl 410