That's all i have to say translate Turkish
241 parallel translation
That's all I have to say to you at this time.
Şu an sana tek söylemem gereken bu.
That's all I have to say to you on this.
Bu konuda size söyleyeceklerim bu kadar.
That's all I have to say.
Söyleyeceklerim bu kadar. İyi geceler!
And that's all I have to say.
Bütün söyleyeceğim bu kadar.
That's all I have to say.
Söyleyeceklerim bundan ibaret, güzel oğlum.
That's all I have to say.
Söyleyeceklerimin hepsi bu.
That's all I have to say.
Söyleyeceğimi söyledim.
Well, that's all I have to say.
- Söyleyecek başka şeyim yok.
That's all I have to say.
Tüm söyleyeceklerim bunlar.
Well, I guess that's all I have to say.
Sanırım bütün söyleyeceğim bu.
That's all I have to say to you.
Sana söyleyeceklerim bu kadar.
That's all I have to say to you
İşte böyle. Hiç boşuna uğraşma.
Now, all I have to do to qualify myself is to say that I drank too much too often over too long a period of time.
Çok uzun bir süre, sıkça ve çok miktarda içiyorsam ben bir alkoliğim demektir.
And that's all I have to say on the subject now.
Ve bu konuda tüm söyleyeceklerim şimdilik bunlar.
No, I'm sorry. That's all I have to say.
Hayır, üzgünüm, tüm söyleyeceğim bu.
That's all I have to say.
Sözümü dinle.
That's all I have to say.
Bütün söyleyeceğim bu.
That's all that I have to say.
Söyleyeceklerim bu kadar.
That's all I have to say.
Bütün söyleyeceklerim bu kadar.
And... I guess that's all that I have to say.
Ve sanırım söylemek istediklerimin hepsi bu kadar.
That's all I have to say to you.
Başka bir şey yok.
That's all I have to say.
Benim bütün söyleyeceğim bu kadar.
That's all I have to say at this time.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.
It's too monstrous... that's all I have to say.
Bu çok korkunç bir şey... tek diyeceğim budur.
That's all I have to say.
Söyleyeceklerim bu kadar.
That's... that's all I have to say.
Söyleyeceklerimin hepsi bu kadar.
I suppose that's all that I have to say.
Sanırım bütün söyleyeceklerim bu kadar.
Yeah, well, listen, I just wanna say that what Sonny Steele's done... is wonderful news for the animals of this country, and that's all I have to say.
Sonny Steele'in yaptığı şey bu ülkedeki hayvanlar için şahane bir haber. Tüm söyleyeceğim bu.
– I assure you, Mr. Horman — – And that's all I have to say about it right now.
- Şu anda söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkürler.
That's all I have to say.
Söyleyebileceklerim bu kadar.
That's all I have to say, believe it or not
İster inan, ister inanma!
That's all I have to say on it.
- Söyleyeceklerim bu kadar.
That's all I have to say.
Hepsi bu kadar!
All you have to do is come to the embassy with me, say that I rescued you, and then walk away with fifty guineas and all the vol-au-vents you can stuff in your pockets.
Bütün yapman gereken, benimle elçiliğe gelip, seni kurtardığımı söylemen, ve sonra da, elli gine ve cebine sığdırabileceğin kadar börekle çıkıp gitmen.
That's all I have to say.
Şimdilik bu kadar.
That's all I have to say.
Tek söylemek istediğim bu.
That's all I have to say, now sod off.
Söyleyeceklerim bu kadar.
That's all I have to say. You'll excuse me.
Tüm söyleyeceklerim bu kadar.
That's all I have to say until tomorrow.
Maalesef söyleyeceklerim bu kadar, yarına kadar.
Well, that's all I have to say for now.
Şimdilik diyeceklerim bu kadar.
Pick your favorite girl and back her with some cash so that we can keep ORCAS open, and that's all I have to say.
Beğendiğiniz kızı seçin, para bağışı yapın böylece ORCAS'ı açık tutalım, diyeceklerim bu kadar.
That's all I have to say.
Ekleyecek başka bir şeyim yok.
I pray that it misses you and that's all I have to say.
Seni özlemesi için dua ediyorum ve tüm söyleyeceğim bu.
And that's all I have to say to you.
Tüm söyleyeceklerim bu kadar.
It's sad out there, that's all I have to say.
Durum vahim, söyleyeyim.
That's about all I have to say on that.
Tüm demek istediğim bu.
That's all I have to say about that.
Bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.
And that's all I have to say about that.
Bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.
At least Coach won't have to say, "William, you didn't play hard this game"...'cause when I step on that floor I'm goin'be all business, and that's it.
En azından koç bana, "William, bugün mücadele etmedin" demeyecek... çünkü ne zaman sahaya çıksam sadece bunu bir iş olarak göreceğim, hepsi bu.
That's all I have to say about this.
Bu konuda başka bir şey söylemeyeceğim.
That's all I have to say to you.
Bu konuşma burada bitmiştir.