That's all it takes translate Turkish
264 parallel translation
That's all it takes.
Tek gereken bu.
That's what it takes to make a marriage... keep a marriage from getting sick of all the duties and...
Evlilik böyle ayakta tutulur... evliliğin görevlerden ibaret olması böyle engellenir...
I'm on my way, and if it takes a deal with a crooked sheriff, that's all right with me.
Yola çıktım bir kere kanunsuz bir şerifle anlaşmak beni rahatsız etmiyor.
How kindly he hears my confession and then a little shame, a little violence � that's all it takes to make him talk.
Günah çıkarmamı kibarca dinler..... ve sonra biraz utanç, biraz şiddet..... onu konuşturmaya yeter.
She just ain't got what it takes to stand up to Miss Cordelia, that's all.
Sadece Miss Cordelia'ya dayanmayı sağlayacak olanağa sahip değildi, hepsi bu.
- That's all it takes in the gas chamber.
- O bir dakikada gaz odasına da gidebiliriz.
Just that if it takes after its grandfather, better it not be born at all.
Ama ya bebek dedesinin içgüdülerine sahip olarak doğarsa. O zaman doğmamış olması daha iyi.
That's all it takes.
Hepsi bundan ibaret.
- That's all it takes.
- Tek gereken şey bu.
Well, if that's all that it takes, you will see it.
Eğer tüm gereken bu ise göreceksiniz.
That's all it takes.
Tuzağa düşmüş demektir.
- As much as it takes to succeed, that's all.
- En azından başaracak kadar, hepsi bu.
Guess that's all it takes.
Tahmin edersin ki her şeyim o. Beyler.
That's all it takes.
İşte bu kadar.
It takes money. All of that's coming out of my pocket.
Bunlara para gidiyor.
All you really have to know is, there's only one way to score and that's when a player takes one of the balls wings it at one of the goals hard enough to set off the pyro.
Bilmeniz gereken tek şey, gol atabilmenin tek yolu olduğudur Ve ne zaman oyuncular toplardan birini alırsa kanatlar gole gideni temastan korumak için oldukça sert olmalıdır.
It just takes me a little while, that's all.
Sadece biraz zaman alıyor, hepsi bu.
That's all it takes is a few words.
- Gereken de bu. Söyle onlara.
That's all it takes.
Yeter de artar.
That's all it takes nowadays?
Artık bu işin fiyatı bu mu?
That's all it takes.
Önemli olan da bu.
It just takes a little practice, that's all.
Yalnızca biraz çalışman lazım, o kadar.
A little spunk, that's all it takes.
Aman tanrım! O bir serseri
We set up three snipers, and that's all it takes.
Üç keskin nişancı ayarlarız, tüm gereken bu.
Winner takes all and that's it.
Suçluluk duygusu yok. Kazanan alır, o kadar.
One little word, Belle. That's all it takes.
Küçük bir kelime, Belle.
- Sometimes that's all it takes.
- Bazen o kadar yeter.
That's all it takes with over-sensitive people like him
Onun gibi aşırı hassas kişilerin sonu hep böyle olur.
Well, that's usually all it takes.
Genelde bu kadarı yeterli olur. Oh, hayır.
That's all it takes to seduce a woman.
Bir kadını baştan çıkarmak için bunlar yeter.
That's all it takes for success :
- İşte başarıya götüren yol ;
I'm willing to trade my life for his and that's all it takes.
Ben kendi hayatımı onun hayatı için vermeye razıyım, bu kadar basit.
That's all it takes, really.
Tek ihtiyacı olan budur, gerçekten.
You're looking for a love that's so big, it takes in all evil.
Tüm kötülükleri içine alabilecek kadar büyük bir sevgi arıyorsun.
He sneaks into your house once, that's all it takes.
Bir defa evinden içeri girer. Bu kafi.
Good night, sweet girl. That's all it takes.
"İyi geceler tatlı kız." Bu kadar işte.
He takes everything that's gone wrong in your life... and he makes it all better again.
Senin için kötü giden herşeyi alıp iyileştiriyor.
It just takes her a while, that's all.
Alışması biraz zaman alır, o kadar.
Well, sometimes, that's all it takes.
Bazen bu kadar süre yeterlidir.
If that's what it takes for us to get warm, I'd rather not... if it's all the same to you, all right?
Isınacağımı bilsem, gene de yapmam. Sen ne dersin?
That's all it takes
Şimdilik bu kadar
We will all follow suit, one by one if that's what it takes.
Taleplerimize uygulana kadar, teker teker aynısını yapacağız.
Look, it just takes time, that's all.
Bak, bu zaman alır, hepsi bu.
That's all it takes.
Bu kadarı yeter.
That's all it takes?
Hepsi bu mu?
- That's all it takes?
- Bu kadar basit mi?
Once. That's all it takes, Alison.
Onda da olan oldu zaten.
How can he believe that that's all it takes?
Bu kadarcık olduğuna nasıl inanabilir ki?
- That's all it takes.
- O kadar sürüyor zaten.
I guess that's all it takes for some of us to forget what's at stake here.
Sanırım bu saydıklarım, bazılarımıza burada yaşanan riskleri unutturmuş.
It just takes practice, that's all.
Sadece birazcık pratik yapmak gerekiyor.
that's all 8171
that's all i got 169
that's all for now 108
that's all i wanted to say 33
that's all that matters 302
that's all i want 130
that's all right 2318
that's all i can say 75
that's all i have to say 53
that's all i need 222
that's all i got 169
that's all for now 108
that's all i wanted to say 33
that's all that matters 302
that's all i want 130
that's all right 2318
that's all i can say 75
that's all i have to say 53
that's all i need 222