That's all that matters to me translate Turkish
56 parallel translation
That's all that matters to me, is this day and this minute.
Benim için tek önemli olan bu, şu gün ve şu dakika.
That's all that matters to me.
Benim için sadece bunun önemi var.
That's all that matters to me.
Benim için önemli olan bu.
That's all that matters to me.
Benim tek derdim bu.
It's all that matters to me.
Tek umursadığım da bu.
All I want to do for the rest of this godforsaken night is just stare at your face in the moonlight because that's the only thing that matters to me.
Bu kahrolası gecenin geri kalanında, ayışığı altında, sadece yüzüne bakmak istiyorum. Çünkü şu anda benim için önemli olan tek şey bu.
Game's all that matters to me.
Benim için önemli olan tek şey futbol.
That's all that matters to me now.
Benim için önemli olan tek şey bu.
Donna, you're supposed to say that there's nothing going on... that Michael loves me, and we're together, and that's all that matters.
- Donna, hiçbir şey dönmediğini söylemelisin. Michael beni seviyor ve birlikteyiz. Tek önemli olan bu.
I wasn't sure why they bothered me so much, those stupid clippings from my dad about total strangers who were my age who happened to know exactly what they're doing with their lives, as if that's all that matters.
Niye beni bu kadar rahatsız ediyor emin değilim, Babamdan gelen, benim yaşımdaki hiç tanımadığım yabancılarla ilgili o aptal makaleler ki tam olarak ne yaptığını bilen insanlar kendi hayatlarıyla ilgili olarak sanki umurumdaymış gibi umurumdaymış.
That's all that matters to me.
Önemli olan tek şey de bu.
FOR AN HONEST DAY'S WORK. AND THE FACT THAT YOU'D GO OUT OF YOUR WAY TO HELP ME IS ALL THAT MATTERS.
Ayrıca, bana yardım etmek için buraya gelmiş olman bile yeter.
That's all that matters to me.
Benim için bütün sorun bu.
That's all that matters to me.
Benim tek önemsediğim şeyler bunlar.
Sack, I've always liked you so I put up with your stories about scallops and otters and it's all good because you seemed to make her happy and that's what matters to me most.
Sack, seni her zaman sevmişimdir bu yüzden hikâyelerine katlandım et ve su samuru hikâyelerin ve herşey iyi görünüyordu çünkü kızımı mutlu ediyor görünüyordun ve benim için en önemlisi de buydu.
Sack, I've always liked you... so I put up with your stories about scallops and otters, and it's all good because you seemed to make her happy and that's what matters to me most.
Sack, seni her zaman sevmişimdir bu yüzden hikâyelerine katlandım et ve su samuru hikâyelerin ve herşey iyi görünüyordu çünkü kızımı mutlu ediyor görünüyordun ve benim için en önemlisi de buydu.
That's all that matters to me now.
Şu anda önemli olan bu.
That's all that matters to me.
Benim için sadece bu önemli.
You all report to me. That's all that matters!
Sen hep bana raporlama yaparsın, hepsi bu.
That's all that matters to me.
Benim için önemli olan da bu.
That's all that matters to me.
En önemli şey bu.
That's all that matters to me.
Önemli olan tek şey bu.
Mara, you and... and the kids can still have a good life and that's... that is all that matters to me.
Mara, sen ve çocuklar hala iyi bir hayat sürebilirsiniz bu benim için... önemli olan tek şey.
Cos that's all that really matters to me.
Çünkü benim için bu çok önemli.
I forgot everything but dancing... because in that moment I remembered that just to dance is all that matters, and no-one can take that away from me.
Dans dışında her şeyi unuttum... çünkü o an önemli olan tek şey danstı.
That's all that matters to me.
En önemlisi bu.
What I'm trying to say is that you're Jenny. And that's all that matters to me.
Söylemeye çalıştığım benim için önemli olan sadece sensin Jenny.
And at the end of the day, that's all that really matters to me.
bir işe bulaştın, ve benim her şeyin üzerinde.. tuttuğum şey insan hayatıdır.. Bunun sonunda..
After all the things I've done, you try and take away the one thing that matters most to me?
Bunca yaptıklarımdan sonra benim için önemli olan tek şeyi benden almaya mı çalışıyorsun?
It is to Maisie, and that's all that matters to me
Maisie'ye göre temiz ve umrumda olan tek şey de bu.
I'm partners with my dad now, and that's all that matters to me.
Artık babamla ortağız, ve benim için önemli olan sadece bu.
I-I mean, I love you, but that's not all that matters to me.
Yani, seni seviyorum. Bunlar benim için önemli değil.
As long as you're safe, it's all that matters to me.
Güvende olduğun sürece, önemli olan sadece bu.
That's all that matters to me.
Benim için önemli olan tek şey bu.
Okay, I-I love her and I love you, and that's all that matters to me on Christmas.
Onu seviyorum ve seni seviyorum ve Noel'de benim için önemli olan bu.
Your good opinion's all that matters to me, Miss Havisham.
Sizin iyi fikriniz sadece benim için önemli, Bayan Havisham.
That's all that matters to me.
Benim için önemli olan bu sadece.
Kimura led me to you, and that's all that matters.
Kimura beni sana getirdi ve önemli olan da bu.
I just want you to be happy, and if that boy makes you happy, then that's all that matters to me.
Ben sadece senin mutlu olmanı istiyorum. Ve eğer o oğlan seni mutlu ediyorsa, benim için önemli olan tek şey bu.
That's all that matters to me.
Önemli olan da bu zaten.
That's all that matters to me.
Benim için tek önemli olan bu.
Well, I love her. And that's all that matters to me.
Onu seviyorum, benim için önemli olan tek şey o!
That's all that matters to me.
Tek umursadıklarım bunlar!
All right? That's all that matters to me.
Benim için önemli olan tek şey bu.
And that's all that matters to me.
Bu benim için önemli olan tek şey.
That's not all that matters to me.
Benim için önemli olan bu değil.
And you and this baby, that's all that matters to me.
Sen ve bu bebek, benim için önemli olan tek şeysiniz.
But if there's just even the slightest little chance that you could go back with her and make her happy, well, then it doesn't matter, because all that matters to me is that you make her happy and that she be happy.
Ama eğer onunla barışıp onu mutlu etmen için en ufak bir ihtimal varsa bile fark etmez, çünkü benim tek derdim senin onu mutlu etmen ve onun mutlu olması.
She's in there somewhere and that's all that matters to me.
Annem orada bir yerde ve önemli olan tek şey bu.
Bonnie's alive. That's all that matters to me.
Bonnie yaşıyorya benim için önemli olan tek şey bu şu an.
As long as you're in the Phantom Zone, I'll be saving Gotham City, and that's all that matters to me.
Sen Fantom Bölgesi'nde olduğun sürece Gotham Şehri'ni kurtarıyor olacağım ve benim için de tek önemli olan şey bu.