English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / That's it right there

That's it right there translate Turkish

778 parallel translation
I think it's the frontal lobe of your brain that can't quite get with it to make the right decision, and there's no exception with Lydia.
Lydia'da buna dahil olmak üzere sanırım... beyninizin ön lobu tam doğru kararları henüz veremiyor.
Right there. That's where it hurts.
Şuraya, şuraya.
All right, that's all there is to it.
Buraya kadarmış, hepsi bu kadar.
And, Cole, look, that little knoll right there, it's just begging for a house.
Ve, Cole, Bak, Şuradaki küçük tepecik de,... bir ev için yalvarıyor adeta.
That's right, and block it there... and then again.
İşte bu. Orayı da kapatırsan. Ve tekrar.
That's right, if there was anything to be exploited around here you would have done it years ago.
Doğru, buralarda sömürülecek bir şey olsaydı bunu yıllar önce yapmış olurdunuz.
That's it. All right, fill in that little bare spot right there.
Tamam şimdi de bu boş kalan yeri doldur.
But my Scotch blood is working right this minute... and it tells me that there is one thing in your life that's worrying you... something that you find very difficult to handle... because all your strength and your courage... and your authority in the town seems to be of no avail.
Ama tam bu dakikada İskoç kanım devreye giriyor ve bana hayatınızda sizi endişelendiren bir şey olduğunu söylüyor üstesinden gelmeyi çok zor bulduğunuz bir şey çünkü bütün gücünüz, cesaretiniz ve kasabadaki yetkiniz beyhude görünüyor.
We sometimes outgrow feelings and ideas, just like a little girl outgrows her dresses, but somehow, it turns out that there's a right time for everything... in the right order.
Bazen içimize sığmayan duygularımız ve düşüncelerimiz vardır, tıpkı küçük bir kız gibi. Küçük kızlar büyürler ve anlarlar ki her şey için doğru bir düzende doğru bir zaman vardır.
There, that's it, right there.
Orası, evet, tam orası.
That's it. There we are, right here.
Bu taraftan.
THAT'S RIGHT, AND THERE IT IS FOR ALL TO SEE.
İşte yanımda.
Yes, as a matter of fact, there's... There's hardly a canvas here that... wasn't done right in this house or within 100 yards of it.
Buradaki her tuval ya içeride ya da 90 metre civarında boyandı.
Isn't there anything inside you that tells you that it isn't right?
Senin içinde bunun yanlış olduğunu söyleyen bir şey yok mu?
All right, Mr. Mayor, if that's the way it is, no sense in asking you again, is there?
Pekâlâ, Başkan, işler böyle yürüyorsa yeniden sormanın bir anlamı yok öyleyse, değil mi?
I'm sure it's that next car, right over there. Yes.
Bir sonraki vagon olmalı.
There's the shack and right behind it you will find a trail that will run you right into Agry Town.
Orada bir baraka var ve onun hemen arkasında seni doğruca Argy kasabasına götürecek izi bulacaksın.
- It's Clay all right, there's no mistaking that.
Evet bu Clay, tamamen doğru.
It's right there, behind that hill.
Hayır, tepenin arkasında.
All right, so she's scared. There's more to it than that.
Ama bundan daha fazlası var.
Right. " There's something about the way you make a question of it and then say," Right, " that gets on my nerves.
Bunu bir soruymuş gibi tekrarlayıp... sonra da "evet" demen sinirlerime dokunuyor.
It's just that... there's this ghastly servant problem right now.
Sadece hizmetçi sorunum var.
I must point out that... when she stumbled... she might have died right there had you not caught her. It's not yet time.
Söylemeliyim, tökezlediğinde... onu yakalamasaydın, ölebilirdi.
It says... that right at the very heart of things... there's something not spoiled... un-betrayed.
Bana anlattığı, etrafımdaki şeylerin merkezinde mahvolmamış, ihanete uğramamış bir şeyler olduğu.
I mean, I feel that it's right there...
Şuramda hissediyorum.
The Hole-In-The-Wall Gang just robbed the Flyer right outside of our town, so that makes it our responsibility to get out there and get after them.
Duvardaki Delik Çetesi, sanırım hepiniz biliyorsunuz... kasabamızın hemen dışında Flyer'ı soydu ki... bu durumda peşlerinden gitme işi... bize düşüyor.
That's right,'cause if it did, there's horses been crossing it since sun-up we ain't even heard about!
Çok doğru, öyle olsaydı o çizgiyi geçen atlardan haberimiz bile olmazdı!
That's what it's all about, you know. That's the whole thing right there.
Aslında burada önemli olan da bu, anla işte.
"There is nothing in this human world of ours that is not in some way right... however distorted it may be."
Ne kadar çarpıtılmış olursa olsun yaşadığımız şu dünyada hiçbir şey yok ki tam anlamıyla düzgün olmasın.
I've been listening to that over and over again. It's all right in there.
Onu tekrar tekrar dinledim ve herşey tamam gibi.
That's a good picture of Tony right there, isn't it?
Tam şuradaki Tony'nin güzel bir fotoğrafı, değil mi?
Right there. I think that's it, sir.
Burası sanıyorum efendim.
When you say that, when you get me out there all by myself... on what you say, you better be right there in back of me... because when you say it happens, it's gonna fuckin'happen.
Böyle konuşup, beni söylediklerine inandırarak adamların önüne sürdüğünde arkamda olsan iyi edersin. Çünkü yaparım diyorsan yapacaksın.
That's it, right there!
Iste orada!
That's it. Hop right in there.
Atlayın bakalım.
Lieutenant, I can tell you in the gym right now... there are at least a dozen men... that could lift up that bar and put it on Gene's body... if that's what happened.
Bilirsiniz, ilk günlerde, tutukluları oraya yukarıya götürürlerdi. Ve size söylemek istedim, siz gerçekten mekanın halini yakalamışsınız. Hüzün verici.
But between you and me... she might have been 15. When you get that little red beaver... right up there in front of you, I don't think it's crazy at all. I don't think you do either.
Ama aramızda kalsın kız 1 5 yaşında da olabilirdi hani.
Just hold it steady right there, like that.
İşte böyle sıkı sıkı tut.
Could you put your hand up there and hold it? That's right, because- -
Elini oraya koyup tutar mısın?
That's right, Officer, the third drawer on the left. Yeah, there it is.
Evet memur bey, soldan üçüncü çekmece.
Whatever's down there, a lot or a little, half yours, half mine but the right to tell the world about it, that's all yours.
Aşağıda ne varsa, az ya da çok, yarısı senin, yarısı benim ama dünyaya bu gemiyi haber verme hakkı tamamen senin.
That's right. If there's a game going on, you'd know about it.
Eğer burada kumar oynanıyorsa, senin bilmen gerekirdi.
You are right to be afraid. sir... it's possible that you don't know this but, there are 8 more persons like you... that saw something suspicious on the day of the assassination
Korkmakta haklısınız beyefendi. Şunu da bilmiyor olabiliriz, suikast günü şüpheli olaylara şahit olan sizin gibi 8 kişi daha vardı.
That's it right there, Mr. Ross!
Söylediklerimde ciddiyim Bay Ross!
Right I believe it's that Bat Blade lt's said that there're a pair of Bat Blades
Evet Sanırım Yarasa kılıçlarına kavuştu Yarasa kılıçları bir çiftmiş derler
It's right in that room over there.
Tam şuradaki odada.
All right, now the way that you play it is... you pretend there's a force field all around your body... and you try and get as close to each other as possible... without actually touching.
Pekala, şöyle oynuyorsun : Bedenini çepeçevre saran bir güç alanı olduğunu varsayıyorsun ve birbirimize mümkün olduğu kadar yaklaşmaya çalışıyoruz ama hiç dokunmadan.
All right? But it ain't gonna change the fact there's a pair of Wets... in the back of that goddamn van!
Bu, iki şerefsiz kaçakçının o kamyonette olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.
- No, no it's around there, that's right.
- Hayır şu tarafta, buyurun.
- Knock it off. That's good right there, Herbie.
Orada çok iyi, Herbie.
There's that car of his parked right in front of it.
Arabasını park ettiği yerdekidir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]