That's my father translate Turkish
2,137 parallel translation
So if I were to get into a relationship it would have to be with someone who could be a potential husband and a father to my son, and I'm pretty sure that's not your thing.
Yani, bir ilişkiye girecek olsam babalık potansiyeli olan, oğluma baba olacak biri olur ve senin böyle biri olmadığından eminim.
Outside of this cocoon that they built here, why, she and my father didn't feel safe on this planet.
Bu kozanın dışında burayı inşa ettiler, o ve babam dünyanın hiçbiryerinde güvende hissetmedikleri için yaptılar bunu
That's my father's watch.
Bu babamın saati.
I found the monster that killed my client's father.
Müşterimin babasını öldüren canavarı bulmuştum.
THAT'S THE GUY WHO TRIED TO KILL MY FATHER.
Bu benim babamı öldürmeye çalışan adam.
That was a breakthrough in the sense of public statements about feelings, emotions, attitudes, you know, that... I wouldn't have wanted my father or my family to see, and that I even hesitated to make public.
Bu bir atılımdı toplumun genel... hissettikleri duyguları hakkında genel tepkisine kaşı bir atılım, bu şöyle ki... babamın yada ailemin görmesini istemediğim şeyleri, topluma açmanın da yanlış olacağını söylemek isterim.
If your father Was here- - Look, sports, college- - that Whole thing- - that Was my father's dream, not mine.
Baban burada olsaydı... bak, spor, kolej- - hepsi- - bunlar babamın hayalleriydi, benim değil.
Now that my father's gone, my family needs me to take charge and step in, make some tough decisions.
Babam ölünce ailem için idareyi ele almam öne çıkmam ve bazı zor kararlar almam gerekti.
It's my hope I can help breathe life back into this neighborhood that was so dear to my father, a man who placed great trust in me to carry on his legacy.
Benim umduğum şeyse, babamın çok sevdiği bu mahalleye tekrar can vermek. Mirasını taşımam için bana çok büyük bir güven yerleştiren bu adama.
That's why I always followed my father.
Bu yüzden hala babamın yolunu takip ediyorum.
I suppose you don't care to know that my father's producing one of your comedies.
Eminim babamın senin oyunlarından birisini sahneleyeceği umurunda olmaz.
My father used to say that every spot in the world has it's own particular vibration.
Babam eskiden bu dünyadaki her şeyin belli bir titreşimin parçası olduğunu söylerdi.
If I can jump rope 43 times without a mistake... or if I can catch the ball 27 times in a row... The number of fallen leaves that I have to say... is equal to the number of letters in the name of my father... then maybe I'll be back.
Üst üste hatasız 43 defa ip atlayabilirsem ya da topu 27 kez zıpladığında yakalayabilirsem yere düşen yaprakların sayısı ile babamın adındaki harflerin sayısı eşit olursa belki babamı geri alabilirdim.
My father was one of your father's serfs, and your grandfather's serf before that.
Babam, babanın kölelerinden biriydi ve öncesinde de büyükbabanın kölesiydi.
That's my father.
Bu benim babam.
That was my father's first and favourite weapon.
O babamın en sevdiği silahtı.
Neither Dona Antonia nor father Dinis helped to dispel my doubts regarding that extraordinary visit.
Ne Dona Antonia ne de Peder Dinis sıra dışı ziyarete ilişkin şüphelerimi gidermeme yardımcı oldular.
It seems that even before she was married she... Alas, what is certain is that her father, the poor Marquis of Montezelos, my father's distant cousin, forced her to enter a convent, before arranging her a husband.
Hatta kadın evlenmeden önce,... Heyhat, yani babası zavallı Montezelos Markisi, ki kendisi babamın uzaktan kuzeni olur,... ona bir koca bulmadan önce kızı manastıra kapatmış.
That's how I found out my father died. "
Babamın öldüğünü bu sayede öğrendim.
I came all the way over here in a canoe risking my father's wrath, and that's all you have to say to me?
Babamın öfkesini göze alıp buraya kadar kanoyla geldim ve sadece bunu mu söylüyorsun?
Yeah, starting with my father, my own father. He'd say "That's bullshit."
Evet, başta kendi babam.
- Yeah, you can, because you are a beautiful and amazing man, and the father of my children, and you are gonna get in there and work that pole like a runaway.
Çocuklarımın babasısın. Oraya gideceksin ve bir kaçak göçmen gibi direk dansı yapacaksın.
You are the father of at least one of my children, and you are going to get in there and work that pole till it's a nub.
En azından çocuklarımdan birinin babasısın. Oraya çıkıp direk aşınana kadar dans edeceksin.
You have no idea what that's gonna mean to my father.
Bunun babam için anlamını bilemezsin.
The problem is that there's no way that anyone else... besides my ex-fiance David could be the father.
eski nişanlım david'den başkasının baba olma ihtimali yok.
You know, my father was a preacher, and every preacher has to have a hook that's gonna bring the people in, that's gonna get them saved and, well, frankly, get them in their wallet,'cause a church doesn't run on love,
Babam bir vaizdi ve her vaizin insanları bir araya toplayıp onların kurtuluşunu sağlayacak ve açıkça cüzdanlarına girebilecek bir şeytan tüyünün olması gerekiyor. Çünkü kilise sevgiyle çekip çevrilmiyor.
- Because that's not my father.
- Çünkü bu benim babam değil.
And if I turn out to be just half the man that my father was, then the child I'm planning on having with my beautiful wife
Eğer ki babamın yarısı kadar adam olabilirsem o zaman güzel karımla yapacağımız bebek
I told your father that our whole family's going camping this weekend... so you and I are having a sleepover at my house.
Babana bu hafta sonu bütün ailenin kamp yapacağını söyledim bu yüzden sen de benim evimde yatıya kalacaksın.
My father was like that.
- Babamda da aynısından var.
After that.. I was my father's son and his constant companion.
Ondan sonra, babamın hem oğlu hemde en yakın arkadaşı oldum..
I suppose it's only just that I suffer for the sins of my father.
Babamın günahlarının bedelini ödüyorum sanırım.
That's my father!
O benim babam!
That's my father!
Ama o, benim babam!
Tell my father he's made a mistake, that there's no one more loyal than Tarin.
Babama hata yaptığını söyle. Tarin'den daha sadık kimsenin olmadığını söyle.
That's what I'm saying, you're not my father..
Ben de bunu söyleyecektim, sen benim babam değilsin.
- That's between me and my father.
- Babamla benim aramda lan -
She said there'd be more stuff to come, but that my father especially wanted me to have this.
Başka şeyler de varmış ama babam özellikle bunu almamı istemiş.
All the violence, but between your uncle and my dad, and losing your father, you never really had a chance and that's not fair.
Amcanla babam arasındaki tüm bu şiddet yüzünden babanı kaybettin. Çok şansızsın ve bu hiç adil değil.
Because that's what my father did.
Çünkü babam böyle yapardı.
I was infοrmed, after the fact, that my father's...
Bana dendi ki babamın son sözleri şöyleymiş...
Neither of us cared that his family Lived in the carriage house on my family's property Or that his father called my father "sir."
İkimiz de onun ailesinin benim ailemin arsasında, karavanda yaşamasını, ya da onun babasının benim babama "efendim" diye hitap etmesini umursamazdık.
- After my father died, that's what I decided
- Babam öldüğünden beri kararım bu yönde.
Did you tell my mother that it looked like Marcus was my father's son?
Anneme, Marcus'un babamın oğlu gibi göründüğünü mü söyledin?
Rachel and Jesse refuse to accept that all of us would rather die... before we allow them to become the next Beyoncé and Jay-Z... and Finn's mother's romance with my father... is sending him into a wholly unnecessary tailspin of despair.
Rachel ve Jessie, onların Beyonce ve Jay-Z gibi olmalarına izin vereceğimize, önce ölmeyi tercih edeceğimize inanmayı reddediyor. Ve Finn'in annesi ile babam arasındaki romantizm ise Finn'i gereksiz bir çaresizlik paniğine soktu.
For many years now, I have been asking that my father's title be restored to me, along with his castle and his land.
Yıllardır babamın unvanının bana geri verilmesini istiyorum kale ve topraklarla birlikte.
That's what my father told me
Babamın bana söylediği bu.
That's my father-in-law, ladies and gentlemen.
- Bu da kayın pederim, bayanlar ve baylar.
Olivia? That man, he corrupted my father's work.
Olivia o adam babamın çalışmalarını bozmuş.
Is that my father's bat?
Bu babamın sopası mı?
My father usually had two or three jobs at any given time and he believed that if you wanted something, you went out and you worked for it.
Babamın devamllı iki veya üç işi olurdu ve ona göre eğer bir şeyi istiyorsan, gider ve elde etmek için çalışırdın. Nokta.
that's my boy 361
that's my girl 410
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's my baby 48
that's my man 51
that's my line 54
that's my husband 82
that's my boss 25
that's my mom 88
that's my girl 410
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's my baby 48
that's my man 51
that's my line 54
that's my husband 82
that's my boss 25
that's my mom 88