That's my thing translate Turkish
1,800 parallel translation
That's the amazing thing. All I did was send my work and they called.
Sadece çalışmalarımı göndermiştim.
I just meant that should this thing work out, this guy's okay in my book.
Demek istediğim... Bu ilişki yürümeli. Bana göre bu adam uygun.
That's a cruel thing to say now my task is done and this world has no use for me.
Şimdi görevim yerine getirilmişken dünyanın bana yararı olmadığını söylemek çok zalimce bir şey.
It's my dad's nickname for me for the last... 17 years. You know, it's one thing, not being as good a businessman as my dad, but I thought that if I ever had a kid... like...
Babam gibi iyi bir iş adamı olmak değil de hep bir çocuğum olursa...
It's none of my business, but if it was, I'd tell you that you were doing the right thing.
Beni ilgilendirmez, ama ilgilendirseydi doğru şeyi yaptığını söylerdim.
I start by getting my product at wholesale, that's about half, only thing was, you better promise to buy a minimum every month,
Ürünümü toptan almaya başladım, yaklaşık yarısını ama şu var ki sen bana her ay asgarisini alacağına söz versen iyi olur.
I guess that's the one good thing about my parents being in this huge, unexplained fight.
Ailemin bu büyük ve açıklanmayan kavgayı etmiş olmasının iyi yanı da bu sanırım.
That I took my father's company, that I drove it into the ground and then I walked away because somebody made me a nice offer and it was the easiest thing to do?
Babamın şirketini devraldım, dibe batırdım, ve sonrada harika bir teklif alınca sattım gitti çünkü bu işten kurtulmanın en kolayı buydu mu?
It's just that this is not my thing.
Ama bu benim tarzım değil.
That's the kind of thing that would only entice my target clientele.
Bu benim hedef müşterilerimi yalnızca baştan çıkaracak türde bir şey.
But if I could overcome my fear I knew I'd find it. The one thing that's most important to me.
Ama korkumun üstesinden gelebilirsem benim için en değerli şeyi bulacağımı biliyordum.
That reminds me of this thing that I just read in my mom's journal.
Bu bana annemin günlüğünde okuduğum şu şeyi hatırlatıyor.
If it's a financial thing, my dad said that he can... cover security and first month's... and you can just get us back later.
Eğer bu finansal bir şeyse, babam dedi ki güvenlik ve ilk ayı karşılayabilirmiş ve sen sonra bize geri verebilirsin.
- Not really sure that's my thing.
- Benlik bir şey olduğundan emin değilim.
During my 10 years as prime minister, what I really noticed was that it was actually the threat of the proliferation, the fact that these weapons could fall into other people's hands- - that was the thing that troubled me,
Başbakanlık yaptığım 10 yıl boyunca,... tehdidin ne kadar yaygınlaştığını,... bu silahların diğer insanların eline geçebileceği gerçeğini fark ettim. Tony Blair : Geceleri gözüme uyku girmemesinin sebebi buydu.
Here's the thing - - that was my picture.
Nasıl anlatsam... O resim aslında benim.
Nobody else does that thing. It's my thing that I do.
Bu benim olayım.
It's, you know, my thing that I do.
Bu, sadece benim yaptığım bir şey.
- It's my thing that I do.
Benim olayım, benim yaptığım.
And many hours of hard work. Yeah, that's not really my thing, so...
Evet, ama benim olayım bu değil.
Will you check my e-mail before you shut that thing down?
Kapatmadan postama bakar mısın?
They know that's not my thing.
Bana uyan bir şey olmadığını biliyorlardı.
The incredible thing about the atmosphere above central Australia is that there's a giant circular wind pattern thousands of feet above my head.
Orta Avustralya'nın üzerindeki atmosferin harika yanı başımın üzerinde bulunan bu devasa dairesek rüzgar kalıbıdır.
You held my hand so tightly, it was the only thing that kept me from crying.
Elimi sımsıkı tutardın. Ağlamamı önleyen tek şey de oydu.
You see, the thing you must understand about my marriage to Walter is that it was negotiated.
Bilmen gereken bir şey var ki ; Walter ile olan evliliğim ayarlanmış bir olaydı.
Anyway, one thing I'll say about William's treatment... Is that I have not lost my appetite.
Her neyse, William'ın tedavisiyle ilgili söyleyebileceğim tek şey iştahımı kaybetmediğim.
'Cause that's my thing.
Çünkü benim diyeceğim oydu da.
When I got shot and I was lying there listening for the ambulance, the only thing I could think about was that baby and the possibility that I wouldn't get to have her, that I would miss dressing her in pink... That I would never get to brush her hair. Broke my heart.
Vurulduğum zaman orada yatmış ambulansın sesini dinlerken tek düşünebildiğim bu bebekti ve onu dünyaya getiremeyeceğim ona pembe kıyafetler giydirme özlemi duyacağım asla saçlarını tarayamayacağım ihtimali içimi acıttı.
And this man that I'm seeing, you know, as wrong as I know it is, as much as I know I'm probably doing it just to make Walt leave me, it is the only thing in my day
Bu görüştüğüm adam da yanlış olduğunu biliyorum. Ve bunu Waltın beni terketmesi için yaptığımıda biliyorum.
That's what my mama used to say. You know, the one thing you need to know About women...
Kadınlar hakkında bilmen gereken tek şey varsa o da hepsinin ; ne derler işte, değişken oldukları.
I mean that is, in my view, the greatest thing that humans have ever achieved, landing on the surface of the moon but it's a dead and lifeless place.
Ay'ın yüzeyine inmek fakat bu ölü ve cansız bir yer.
And my mom just shook her head and said, "Katie, every time you ride that thing, " just remember how much you hate hearing me tell you'I told you so.'"
Annem ise başını salladı ve "Katie bu şeyi her kullanışında sana söylemiştim dememeden ne kadar... nefret ettiğini hatırla" dedi.
And if there's one thing that my T.O. taught me, it's that sometimes the best way to crack a case is by taking a break.
Ve eğer benim eğitmenimin bana öğrettiği bir şey varsa o da bazen bir vakayı çözmenin en iyi yolunun bir mola vermek olduğudur.
My dads went to couples counseling because one of them put up wallpaper in the den without asking the other, and they said it was the only thing that kept them from killing each other.
Babalarım çiftler terapisine gitti çünkü biri diğerine sormadan salona duvar kağıdı yaptırmış ve terapinin birbirlerini öldürmelerini engelleyen tek şey olduğunu söylediler.
You know, Becky, my mastery of camouflage is the only thing... that kept me from being court-martialed after that My Lai misunderstanding.
Evet, biliyor musun, Becky My Lai'deki * yanlış anlaşılmadan sonra askeri mahkemeden beni kurtaran tek şey kamuflajdaki becerim olmuştur.
You know, the only thing that's saving you right now is my moral code.
Seni şu an kurtaran tek şey, ahlaki kurallarım.
Oh, by the way, This thing that you got going with Callie, It's none of my business.
Bu arada Callie'yle aranda olanlar beni hiç ilgilendirmez.
It really pays to win the challenges,'cause, You know, that getting up early, that is just not my thing.
İyiki kazanmışız bu yarışı, çünkü, bu kadar erken kalkmak bana göre değil.
I didn't give up on my dream house because that's the thing about stupid decisions :
Hayalimdeki evden vazgeçmedim. Bunda aptalca kararlarımızla ilgili gerçek etkili oldu :
If there's one thing I learned from my dad, it's that we have to be smart. We have to do what he would have done. We need to disappear.
Onun gibi yapıp kayıplara karışacağız.
- My thing? What's that?
Kendi işime mi?
For me, the fascinating thing about finding life down here is that the conditions on the deep ocean floor are more similar in many ways to the conditions on worlds hundreds of millions of kilometres away out there in the solar system than they are to the conditions just two kilometres from my head on the Earth's surface.
Benim için burada yaşam bulunmasındaki büyüleyici şey derin okyanus zeminindeki koşullarının başımdan iki kilometre ötedeki Dünya yüzeyindeki koşullara nispeten güneş sisteminin dışındaki yüz milyonlarca kilometre uzaklıktaki dünyalardaki koşullara birçok yönden benzer olması.
That's not my thing.
Benim konum bu değil.
You said my hair looked really cute, kind of like Megan Fox, and I said that's what I was going for, and then you were telling me about how you were thinking- - you cannot recall one thing about the surrogacy,
Saçımın çok güzel olduğunu Megan Fox'a benzediğimi söyledin ben de o yüzden yaptığımı söylemiştim sonrasında sen bana neden taşıyıcı- -
By the way, sorry about this whole thing, you know, my mom asking you to do this,'cause, I mean, I guess you probably get that a lot, being successful, you know, people wanting your help and making you, you know, meet their children, and, uh, it's just- -
Bu arada tüm bu olanlar için özür dilerim bu görüşmeyi annem istedi çünkü sen başarılı olduğun için birçok insan senden çocuklarına yardım etmen için görüşmeni istiyorlardır ve bu da...
Everyone there smiles creepily all the time. And that's sort of my thing.
Orada herkes hep ürkütücü bir şekilde gülümser ve bu benim yaptığım bir şeydir.
Anyway, I told her my neck would be healed in a couple days, and she's like, "as soon as that thing comes off, it's on."
Neyse, ona boynumun bir kaç güne iyileşeceğini söyledim. Sanki o da "o şey boynundan çıkar çıkmaz, bu iş olacak." der gibiydi.
I'm barely keeping it together, and the only thing that's keeping me from going out of my mind is you.
Zor dayanıyorum ve aklımı kaçırmamamı sağlayan tek şey sensin.
I'm a U.S. Marshal, and the only thing that I care about is catching a bomber who's killed five people and put my partner in the hospital.
Ben U.S. Marshal'ım ve şu anda tek önemsediğim şey, beş kişiyi ve ortağımı hastanelik eden bu bombacıyı yakalamak.
'Cause if there is one bright spot in all of this, it's that whatever idiotic, stupid, boneheaded thing you do tomorrow, it won't be my problem.
Çünkü tüm bu şeyin tek iyi yönü var, yarın yapacağın gerzekçe, aptalca, dangalakça şey benim sorunum olmayacak.
Even now, it is hard to grasp that every living thing, whatever its outward appearance, from an ant to an elephant, from a blade of grass to my thumb, is made up of the same basic structures.
Bugün bile dış görünüşünden bağımsız olarak her canlının ister bir karınca ister bir fil olsun, ister bir ot sapı ister başparmağım olsun aynı temel yapıdan oluştuğunu kavramak zordur.
that's my boy 361
that's my girl 410
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's my baby 48
that's my man 51
that's my line 54
that's my husband 82
that's my boss 25
that's my mom 88
that's my girl 410
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's my baby 48
that's my man 51
that's my line 54
that's my husband 82
that's my boss 25
that's my mom 88