English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / That's not all

That's not all translate Turkish

6,220 parallel translation
I've been having nightmares all night, every night about this, and I know you guys deal with it, and I'm not trying- - it's just that I can't just let it happen.
Her gece bu konuda kabuslar görüyorum. Bununla başa çıkabiliyorsunuz, ben de deniyorum ama... Ama bunun olmasına izin veremem.
I know the air's not that great, but that's all we got left.
Biliyorum, hava pek iyi sayılmaz ama kalan bir tek bu var.
Well, I believe that Daksha's gonna win Belmont, and so do you, and I'm not gonna sacrifice that, not for all the money in the world.
Daksha'nın Belmont'u kazanacağına inanıyorum, ve sen de, dünyadaki bütün paradan feragat etmemiş olacağım.
But the real reason, uh, that I've stayed here all these years is not because of the family business, it's because...
Ama gerçek neden, ah, Bunca yıldır burada kaldı ettik , çünkü aile iş olduğunu çünkü var...
Oh, please. Do not make me go through the long and boring process of proving that which all of us here already know.
Hepimizin zaten bildiği şeyi kanıtlamam için beni uzun ve sıkıcı bir süreçten geçirmeyin.
Well, she's impatient we're not all voting her way, but other than that, no.
Sabırsız, hepimiz onun gibi oy vermiyoruz, ama onun dışında yok.
And if he's not and we both end up in the ground, Well, that's all right too.
İyileşmezse ve ikimiz birden ölürsek de sorun değil.
That's not all that was beneath him.
- Yakışmayan tek şey o değildi.
- Collins drowned a guy? - That's not the story at all.
-... hatırlıyor musunuz?
Well, that's not all he wanted to do to her.
Onunla yapmak istediği tek şey bu değil.
That's not all your mother hasn't had in 12 years, Marcus. Hey.
- Annenin 12 yıldır ağzına sürmediği tek şey bu değildir, Marcus.
We've all got change, mate, that's not a hobby.
- Bozukluk hepimizde var, bu bir hobi değil.
We all know that's not gonna happen.
- Böyle olmayacağını hepimiz biliyoruz.
Emily has been so focused on getting to David that she's not thinking through all the variables.
- Emily, David'i görmeye öyle odaklandı ki her durumu değerlendiremiyor.
That's all I know, so it's not really your problem anymore.
Tüm bildiğim bu. O yüzden artık senin sorunun sayılmaz.
Nicole, the bottom line is, your father is just trying to be the kind of dad that you can truly be proud of. That's all. By pretending to be something that he's not?
Nicole, kısaca baban gurur duyabileceğin bir baba olmaya çalışıyordu.
And that's not all he had on him.
Üzerindekilerin hepsi bu değil.
No. No, that's not all you know.
Hayır, tüm bildiğin bu değil.
From what I hear, that's not how that works, but if you want- - All right.
- Duyduğuma göre, o işler öyle olmuyor, istersen... - Pekâlâ.
- He's a lower-decker. - Well, that's not all.
Sadece bu da değil.
All right, it's not bad enough we got that cop Grimm. Now there's some woman Grimm.
O polis olan Grimm yetmiyormuş gibi... şimdi bir de kadın Grimm çıktı başımıza.
You know, if you're not gonna eat that... it's all yours.
Şey, onu yemeyeceksen... Senin olsun.
All due respect, that's a matter for us detectives, not doctors.
Tüm saygımla, Bu bizim sorunumuz, doktorların değil.
But today you give the exact same confession, but that knee, it's not moving at all. Not until we showed you that picture.
Bunu tıpatıp aynı itirafı yineledin fakat bu diz, hiç hareket etmedi ta ki sana fotoğrafı gösterene kadar
And that's not scary at all.
Ve korkutucu değildir.
But it's just... you didn't answer your phone all morning, so when did you ever not do that?
Tamam da sabahtan beri telefonunu açmadın.
Well, that's not... And she is my favorite of all the heads I've ever done. - Aw!
Yaptığım onca saç arasında en sevdiğim onunki.
I... ♪... flowing down it's not that... At all.
Ondan değil.
I just want to say, erm... I'm sorry for not returning your calls, that's all...
Söylemek istediğim Çağrılarına dönüş yapamadığım özür dilerim hepsi bu...
Lieutenant larkin's daughter was kidnapped Just two hours ago, all right? We believe that the mission that he either is or is not on
Peki efendim, Teğmen Larkin'in kızı iki saat önce kaçırıldı, değil mi?
I... I know that it's probably awful lots of the time, all the lateness and the patting and the particularities but I'm not blind, like, I see...
Çoğu zaman berbat olduğunun farkındayım o geç kalmalar, okşamalar ve titizlik ama kör değilim, görebiliyorum.
Thanks for not calling the cops. That's all right.
- Polisleri aramadığınız için sağ olun.
That's not all it is.
Hayır tek sorun o değil.
We're not getting through, are we? That's all right.
- Sonuna gelmiyoruz, değil mi?
That's not real. If I get elected, I'll go to all the union meetings, actually pay attention, and most importantly, I'll bring back party sub leftovers.
Eğer ben seçilirsem, tüm sendika toplantılarına gidiyorum aslında özen göstereceğim ve en önemlisi de temsilci partisinin artıklarını sizlere getireceğim.
It's not like I punch three holes in things all that often.
Sonuçta sürekli 3 delik açmıyorum.
Oh, well, it's not that I'm at all ungrateful for my position as alternate office floater.
Farklı ofis işlerinde çalışmamdan dolayı minnettar olmadığımdan değil.
No, I'm not saying that. Look, I trust you, all right, and your take on all this.
Bu konudaki bakış açına güveniyorum.
- But he's not that man, all right?
O öldü.
- It's not all that it's cracked up to be.
- Benimle ilgili tüm hikaye bu değil.
That's not a problem at all.
Bu hiç sorun değil.
Savannnah, it's really important to me that you know that I'm not all talk.
Savannah, boş sözlerden ibaret olmadığımı bilmen benim için önemli.
First of all, that's not what I meant by being eyed.
Birincisi, incelenmekten kastım bu değildi.
And once it starts thinking about all the things that might be a threat to the button... number one on that list, us... it's not hard to imagine it getting rid of the threat.
Ve düğme için tehdit olan şeyleri düşünürse de ilk sırada biz geliyoruz. Tehditi ortadan kaldırmak o kadar zor olmaz.
Dylan, this has been fun, but it's not going to break my heart if this evening's all that it is.
Dylan, seninle çok eğlendim ama bu iş bu akşam biterse kalbim kırılmaz yani.
It's not that at all.
- O kadar basit değil. - Yapabileceğimi biliyorum.
That's not gonna help you at all.
Hiç de yardımı olmuyor ama.
You know, I could talk baseball all night long, but I got a sneaking suspicion that's not why you're here, so what's going on?
Bütün gece de beyzbol konuşabilirim gerçi ama neden burada olduğuna dair içten içe şüphelerim var. Ee, neler oluyor?
I think we all know that's not true.
Hepimiz biliyoruz bu doğru değil.
Everybody that needs to be rescued, but, just the resources... There's just not enough resources yet to get to'em all right away.
Herkes kurtarılmayı bekliyor ama eldeki kaynaklar herkesi kurtarmak için yeterli değil.
And I hope it's not awkward that she's a little person and they viciously fight all the time.
Kendisi küçük bir insan olduğu için sürekli kavga etmelerini umarım garip karşılamazsın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]