That's not fair translate Turkish
2,133 parallel translation
- Two against one, that's not fair.
- Bire iki, bu haksızlık!
- Well, that's not fair.
- Haksızlık yapıyorsun.
- That's not fair.
- Bu adil değil.
- That's not fair, Lora.
- Bu hiç adil değil Lora.
That's not fair either to me, that's what's not fair.
Benim için de adil değil, adil olmayan şey bu.
But that's not fair, because Jen's parents were supposed to take me home.. .. and they didn't come home until late.
Bu adil değil, çünkü Jenn'in ailesi beni eve getireceklerdi fakat o saate kadar gelmediler.
That's not fair.
Adil oynamıyorsun.
That's not fair.
Bu hiç adil değil.
That's not fair. - Fewer people outside the community helped.
Cemaat üyesi olmayan kişilere ayak işlerini yapmak için gönderdi.
That's not actually fair.
Bu hiç doğru değil.
- That's not fair.
- Bu hiç adil değil.
That's not fair!
Bu adil değil.
That's not fair.
Haksızlık bu.
That's not fair.
Adil değil bu.
Sadly, that technology was kept out of reach. That's not fair.
Ne yazık ki bu teknoloji bizden gizli tutuldu.
- Yeah, but that's not fair!
- Ama bu adil değil.
Okay, that's not fair.
Tamam, bu hiç adil değil.
- But that's not fair!
- Ama bu haksızlık!
Though you work outside the house it is not fair to rule you out as a possible suspect and it is entirely possible that you may harbor secret reasons for stealing the umbilical cord.
Evin dışında çalışıyor olmana rağmen seni zanlı olarak göstermemek adil bir hareket olmaz. Göbek kordonunu çalmak için gizli nedenlerinin olması kuvvetle muhtemel.
That's not fair!
Haksızlık bu!
Hey, hey that's not fair.
Bu hiç adil değil.
That's... not fair.
Bu hiç adil değil.
It's not fair that my best friend is dead.
Asıl adil olmayan şey en yakın arkadaşımın ölmesi.
It's not fair that I pay for your problems with Hitler.
Hitler'le olan derdinden bana ne!
I feel like it's not fair that they have a helicopter!
Onların bir helikopterinin olması bana hiç adil gelmedi.
That's not fair, I've worked hard.
- Bu doğru değil. Çok çalışıyordum.
That's not fair.
- Adil değil mi?
That's not fair.
Bu adil değil.
That's not fair!
Mızıkçı!
When people are boring, I want to kill them, you know, And that's not fair.
Biri sıkıcıysa onu öldürmek isterim ve bu hiç hoş değil.
I work two hours a week Sometimes, So it's not really fair, And i know that.
Haftada iki saat çalışıyorum o da bazen yani bu hiç adil değil ve bunun farkındayım.
That's not fair. That's all right, Omar.
Sorun değil, Omar.
That's not fair
Bu hiç adil değil.
Oh, that's not fair. What?
Bu hiç uygun değil.
That's not fair!
Bu hiç adil değil!
That's not fair, I've called up thrice since morning.
Bu hiç de adil değil, sabahtan beri seni üç kez aradım.
All the violence, but between your uncle and my dad, and losing your father, you never really had a chance and that's not fair.
Amcanla babam arasındaki tüm bu şiddet yüzünden babanı kaybettin. Çok şansızsın ve bu hiç adil değil.
That's not fair.
Bu yaptığın doğru değil.
well, i would say that's not very fair.
İşte bu hiç mümkün değil.
Uno! Grandpa, that's not fair!
Dede, bu adil değil.
And we say that life's not fair.
Sonra da hayatın adil olmadığını söyleriz.
That's not fair.
Hiç adil değil.
Guys, that's not fair!
- Çocuklar yaptığınız doğru değil. Vazgeçmelisiniz.
That's not fair!
Bu adil olmaz!
That's not even fair.
Bu adil değil.
- Sweetheart. - That's not fair.
Haksızlık!
That's not fair, Kouga!
Korkağın tekisin, Kouga!
It's not fair for him to be in that unit.
Onun o taburda bulunması hiç adil değil.
Wait, that's not fair.
Bekle, bu adil değil.
Justin, that's not fair.
Justin, bu adil değil.
That's not fair, Cal.
Bu doğru değil, Cal.
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140
that's not enough 234
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140
that's not enough 234