That doesn't happen translate Turkish
733 parallel translation
Well, we'll have to see that doesn't happen.
Bunun olmamasını sağlayacağız.
If your brother doesn't pay that $ 2,5OO he owes to Kent... - I don't know what's gonna happen to him. - Nothing's gonna happen to me.
Eğer abin Kent'e olan 2.500 dolar borcunu ödemezse başına ne geleceğini bilmiyorum!
If I should happen to be late for supper, just see that Romulus doesn't overeat.
Akşam yemeğine gecikirsem, st'see Romulu'nun fazla yememesini sağla.
But it doesn't happen like that, in a day.
Ama öyle bir günde olmaz ki.
But I'm going to see that it doesn't happen again. Cole Armin, from today's testimony of your wild threats,
Ama bunun bir daha gerçekleşmediğini göreceğim.
Nothing will happen to you...'cause in a way this is my fault, and I'll see that it doesn't.
Sana hiçbir şey olmayacak çünkü bir bakıma bu benim hatam. Buna izin vermem.
In the future, when you provoke the resentment of our Belle Abbesse, see that it doesn't happen in public.
İlerde, Güzel Mama'mızı küstürmek istediğinizde, bu durumun toplum içinde cereyan etmemesine dikkat edin.
- Of course, that doesn't happen anymore.
- Elbette artık böyle yapılmıyor. - Yapılmıyor mu?
Uh, that doesn't happen to be the question.
Soru bu değildi.
- It doesn't happen like that.
- Öyle olmuyor.
That doesn't happen once two people are married.
İkisi evlenmeden öyle bir şey olmaz.
Now, you can understand that this sort of thing doesn't happen every day in the week.
Şimdi, böyle bir şeyin haftanın her günü olmadığını anlayabilirsin.
That doesn't happen everyday.
Her gün olan bir şey değil bu.
Or maybe it doesn't have to happen that way, Maish.
Belki de öyle olmaz Maish.
You're going to make sure that doesn't happen, Briggs.
Yarın olacaklar konusunda o kadar emin olma, Briggs.
It doesn't happen that way.
Öyle olmaz.
That means it doesn't have to happen the way it happened.
Yani eskiden olduğu şekilde olması gerekmiyor.
You'll use what you have and you'll see to it that it doesn't happen again... or I'll see you spend the rest of your life behind bars.
Elindekilerle yetin, ve bunlar bir daha olmasın yoksa ömrünün kalanını parmaklıkların arkasında geçirirsin.
Somebody doesn't want me poking my nose into something and I happen to know what that something is.
Birisi bir şeylere burnumu sokmamı istemiyor. Ben de bu şeyin ne olduğunu biliyorum.
You think that doesn't happen?
Bunun olmayacağını mı sanıyorsun?
The President died! And everything in the world that happens doesn't just happen to you.
Dünyada olan herşeyi kişisel sorun haline getirme.
You didn't happen to find a key that doesn't fit anything in this place?
Buradaki hiçbir şeye uymayan bir anahtar da bulmadınız?
I'm grateful for your kindness but I'd appreciate it if that doesn't happen again.
Minnettar olsam da, umarım bir daha böyle bir şey yaşanmaz.
You must excuse me, sir, if I seem to stare. It doesn't often happen that a man can gaze upon the one great nemesis of his life.
- Hayatının en büyük düşmanına dik dik bakmak her zaman olan bir durum değil
But that doesn't happen so often.
Ama bu öyle çok sık olmuyor.
It's central that it doesn't happen under any circumstances in the United States.
Bilhassa Birleşik Devletler'de olduğu süre içinde olması kesinlikle doğru değil.
Well, we'll see to it that that doesn't happen.
Bunun olmayacağını göreceğiz.
Now, we at Delos are determined to seeing that doesn't happen.
Delos olarak bunun olmamasına karar vermiş bulunuyoruz.
I wanna take care of you. I wanna make sure that what happened to me doesn't happen to you.
Benim başıma gelen tersliklerin senin..
- It doesn't really happen that way.
- Gerçekte böyle şeyler olmuyor.
Let's just hope that doesn't happen tonight.
Bu gece dua et aynı şey olmasın.
That sort of thing doesn't happen twice in one day.
Bu günde iki kere olan bir şey değil.
It doesn't happen that often, Mrs. Bast.
Bu kadar sık olmaz Bayan Bast.
But that doesn't happen too often.
Ama pek sık olmaz bu.
All right, the thought has crossed my mind, if something should happen, I'll go along with it, but if it doesn't, it's no thing to me, because that's not what I'm out here for.
Pekala, bişeyler olduğunda, kafamdan bişeyler geçerse, Onunla birlikte gideceğim, ama o olmazsa, benim için ifadesi olmaz, çünkü o yok ve ben burda yaşıyorum.
BUT IT DOESN'T HAVE TO HAPPEN THAT WAY.
Fakat böyle olmak zorunda değil...
There are people like me who'd make sure that doesn't happen.
Böyle birşeyin olmasına izin vermeyecek olan benim gibi insanlar var.
That event doesn't happen until tonight, so you must be very careful not to run into your other self.
- Bu, ancak bu gece gerçekleşecek. Diğer senle karşılaşmamaya dikkat et.
But what if that doesn't happen?
Ama ya bunlar olmazsa?
Now that doesn't happen every day.
Bu her gün olmuyor.
That sort of thing just doesn't happen in New York.
Bu tür şeyler New York'ta olmaz.
It doesn't happen that way.
O işler bu şekilde olmazdı.
I hope that doesn't happen to us.
Umalım da bu gerekmesin!
But that sense that it's going to happen tomorrow passes... when tomorrow comes and He doesn't... and then you understand that those feelings... as powerful as they are... and the dreams, as real as they are... are still just shadows of the real thing... and no one can say... how far away that real thing really is.
Ama yarın olacak o his yarın gelip de O gelmeyince geçecek. Sonra o hislerin olduğunca güçlü olduğunu anlarsın ve onlar kadar güçlü olan rüyalar yine de sadece gerçekliğin gölgesidir. Bu gerçekliğin gerçekte ne kadar uzakta olduğunu kimse söyleyemez.
There's that distinct possibility... although I'd bet four dollars against an hour with your mother... that it doesn't happen that way.
- O da bir olasılık. Ama annenle bir saat geçirmeye karşılık dört dolar iddiaya girerim öyle olmayacak.
That kind of stuff doesn't happen here, Jack, because this world stinks! Hey.
O şeyler burada olmaz, çünkü bu dünya berbat!
- That doesn't happen unless you want it.
Sen istemeseydin olmazdı.
It seemed excessive, but that doesn't mean it didn't happen.
Belki biraz abartılı ama gerçekten olmuş olabilir.
You tell him that he promised that he would call me back, and if he doesn't, something is going to happen.
Ben Herb Stempel, ona beni aramasını söyleyin... aramazsa bir şeyler olacak.
We'll have to see that doesn't happen again.
Bunun bir daha olmamasına dikkat edelim.
Stuff like that doesn't happen.
Öyle şeyler olmaz.
that doesn't seem fair 27
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't matter 341
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't make it right 29
that doesn't sound right 46
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't matter 341
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't make it right 29
that doesn't sound right 46