That doesn't mean anything translate Turkish
523 parallel translation
Off course he loses his head once in a while, but that really doesn't mean anything.
Tabi arasıra kendisini kaybettiği olur, fakat onun pek de bir anlamı yoktur.
Jim, doesn't that mean anything to you?
Jim bu senin için bir şey ifade etmiyor mu?
- That doesn't mean anything.
- Bunun önemi yok.
Doesn't that name mean anything to you?
Bu sizin için bir şey ifade etmiyor mu?
Do you mean to tell me, Katie Scarlett O'Hara... that land doesn't mean anything to you?
Katie Scarlett O'Hara, sen bana bu toprakların senin için bir anlamı olmadığını mı söylüyorsun?
That doesn't mean anything to you anymore, huh?
Bu senin için bir anlam ifade etmiyor, öyle mi?
Doesn't that mean anything to you?
Bu sana bir şey demiyor mu?
- That doesn't mean anything.
- Bu hiçbir şey ifade etmiyor.
That telegram's the only trace, and if it doesn't mean anything...
Bu telgraf tek ipucu ve bir anlamı yoksa...
Doesn't it mean anything that we hit the target with no losses?
Hedefi hiç kayıpsız vurmamızın anlamı yok mu?
- Well, that doesn't mean anything.
- Öyleyse ne olmuş?
Doesn't that mean anything?
Bir şey ifade etmiyor mu?
- That's how it goes nowadays lt doesn't mean anything.
- Artık işler böyle yürüyor.
Doesn't that mean anything to you?
Bunun senin için bir anlamı yok mu?
Doesn't that mean anything?
Bunun bir anlamı yok mu?
I didn't know and it doesn't mean anything to me, you ought to know that.
Bilmiyordum ve bunun benim için bir önemi olmadığını bilmen gerekir.
If we have each other, doesn't that mean anything?
Birbirimize sahibiz ya, bunun bir anlamı yok mu sence?
That doesn't mean anything.
- Onun bir anlamı yok.
Oh, that doesn't mean anything.
Oh, onun hiçbir anlamı yok.
Well, I couldn't be positive of anything this quickly... but the fact you may be having spells of amnesia... doesn't mean that you're, what you call, "losing your mind."
- Her şeye öyle çabucak olumlu bakamam. Ama hafıza kaybı nöbetleri yaşamanız aklınızı yitirdiğiniz anlamına gelmez.
Mr. Bragner, simply because we haven't lived quite as many years as you have doesn't mean that we don't know anything about the theater.
Bay Bragner, sırf senin kadar çok yıllar geçirmemiş olmamız tiyatro konusunda bir şey bilmediğimiz anlamına gelmez.
Doesn't that mean anything?
Bu bir şey ifade etmiyor mu?
- That doesn't mean anything, sir.
- Bundan bir anlam çıkarmayın, efendim.
Look, kid, doesn't it mean anything to you that I wanna take you out?
Baksana. Seni dışarı çıkarmak istememin senin için anlamı yok mu?
Doesn't that mean anything to you?
Sence de bu işte bir iş yok mu?
He doesn't mean anything with that chip on his shoulder.
O şekilde öfkelenmesinin hiçbir anlamı yok.
But that doesn't mean anything.
Ama bu bir şey ifade etmiyor.
That doesn't mean anything.
Hemen gidiyoruz. - Hiçbir anlama gelmiyor. - Tamam, tamam!
Doesn't that mean anything to you?
Senin için anlamı yok muydu?
Doesn't that mean anything to you?
Bu sana birşey ifade etmiyor mu?
Tsk. I know that that doesn't mean anything to you.
Senin için fark etmediğini biliyorum.
Doesn't that mean anything to you?
Bu sana bir şey ifade ediyor mu?
That doesn't mean anything.
Tamamen saçmalık.
That doesn't mean anything.
Buna gerek yok.
That doesn't mean anything.
Bu hiçbir şey ifade etmiyor.
That doesn't mean anything.
Önemli değil ki. Beni de kaldırabilir.
But that doesn't mean anything.
Ama bunun bir önemi yok.
- That doesn't mean anything.
- Bu bir şey ifade etmez.
- Doesn't that mean anything to you?
- Bunlar sana hiç mi bir şey ifade etmiyor?
That doesn't mean that anything goes.
Anlatmak istediğim, burada müziği bedava dinleteceğiz.
I mean, I felt completely apart from anything that doesn't resemble... doesn't resemble being miserable.
Yani, benzemeyen şeylerden tamamen uzak hissediyorum kendimi sefalete benzemeyen şeylerden.
Now doesn't that mean anything to you?
Bu sana bir şeyler ifade etmiyor mu?
I know that doesn't mean anything around here.
Biliyorum, bu ad buralarda bir şey ifade etmiyor.
No, but really, Lieutenant, I think, uh, just because David was once a chemist himself doesn't mean that he'd try to use drugs on anything as horrible as that.
Hayır, fakat gerçekten, Komiser, sanırım, uh, salt David'in bir zamanlar kimyacı olması demek değildir ki, böylesine korkunç bir konuda uyuşturucu kullanmağa çalışsın.
Doesn't that mean anything to you?
Bu sana hiçbir şey ifade etmiyor mu?
That doesn't mean anything.
Ben anlayamadım.
That doesn't mean anything, Lieutenant.
Onun bir anlamı yok, Komiser.
That doesn't mean anything to me.
Bu tarif bana bir anlam ifade etmiyor.
- That doesn't mean anything.
- Bunun bir önemi yok.
Doesn't that mean anything to you?
- Sana birşey demedi mi?
They say that doesn't mean anything until I'm the head greenskeeper.
Şef olana kadar bunun bir anlamı olmadığını söylüyorlar.
that doesn't seem fair 27
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't matter 341
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't make it right 29
that doesn't sound right 46
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't matter 341
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't make it right 29
that doesn't sound right 46