That doesn't seem right translate Turkish
73 parallel translation
That doesn't seem right.
Pek mantıklı değil.
Does it seem right to you that a person has to stick to someone he doesn't love?
İnsanın, kendisini sevmeyen birisine bağlanması sence doğru mu?
It just doesn't seem right that a slick sleeve like me would ask a man like General Hollister if he just shot somebody.
Benim gibi rütbesiz birinin, General Hollister gibi birine kimi vurdunuz diye sorması yakışık almaz gibi geliyor.
Doesn't seem right that I gotta drive all night on the worst roads, neither.
En kötü yollarda tüm gece araba sürecek olmam da adil değil.
That rehab colony back in New Zealand doesn't seem so bad right now.
Yeniz Zelanda'daki rehab kolonisine dönmek bundan daha kötü görünmezdi.
I don't know dick about psychology, or women either for that matter but it just doesn't seem right, them not letting you see her.
Ben psikolojiden, hatta kadınlardan anlamam ama..... görmene izin vermemeleri bana doğru gelmiyor.
That doesn't seem right.
Pek doğru gelmiyor.
Doesn't seem right that General Jackson isn't here to see this.
General Jackson'un bunu görmek için burada olmaması haksızlık.
That doesn't seem right.
Bu bana mantıklı gelmiyor.
He doesn't seem as curious about me, but that's all right.
O beni pek merak etmiyor gibi. Ama önemi yok.
I know that it doesn't seem like it right now, but it is.
Biliyorum şimdi doğruymuş gibi gözükmüyor ama öyle
I don't think he'd really listen to me... unless I was talking about a two deep zone or jamming the receiver... and that doesn't really seem relevant right about now.
Beni dinleyeceğini sanmıyorum tabii çift derin alan veya alıcının bozulmasıyla ilgili değilse ve ikisi de durumla pek alakalı görünmediler gözüme.
- That doesn't seem right.
- Bu, doğru görünmüyor.
That doesn't seem right.
Olacak iş değil. Kadın kurallara bayılıyor.
That doesn't seem right, does it?
Bu olmamalıydı, değil mi?
That doesn't seem right.
Akla yakın görünmüyor.
You're right, that doesn't seem friendly.
Haklısınız, bu hiç dostça görünmüyor.
Wait a minute... That doesn't seem right, because...
Bekleyin bir dakika, bu doğru gibi gelmiyor.
Besides, it doesn't seem right with Jason sitting there in that hospital just laying there and all.
Üstelik Jason orada yatarken bunu yapmak doğru olmaz. Hastanede öylece yatıyorken.
- -I know it doesn't seem that way right now...
- Biliyorum şu an için böyle olması yanlış gibi görünüyor...
That just doesn't seem right to me.
Bu bana hiç doğru gelmiyor.
It's just- - That doesn't seem right to me.
Bana doğruymuş gibi gelmiyor.
That's right. It doesn't seem like the kind of thing that you would do.
Doğru, bu Ryuk'un yapabileceği bir şey gibi görünmüyor.
What if Joy doesn't seem to love the real daddy anymore, and the real daddy's fiscal instability, volatile living conditions and possible secret identity doesn't lend itself to creating an environment that's conducive to raising a child right now?
Ya Joy gerçek babayı sevmiyorsa ve gerçek babanın finansal durumu, geçici yaşam şartları ve olası gizli kimliği bir çocuk büyütecek bir ortam yaratmasına engel teşkil ediyorsa?
That doesn't seem right. Mother, you're getting dad's will faxed here?
Anne, babamın vasiyetini buraya mı fakslatıyorsun?
- No, that doesn't seem right.
Hayır, hiç doğru gelmiyor.
This doesn't seem right, dumping our kid off on some unsuspecting woman so that we can have sex?
Bu pek doğru gelmiyor. Yani, çocuğumuzu masum bir kadının başına atıp nasıl sevişebileceğiz ki?
That doesn't seem right to me.
Bu bana hiç doğru gelmiyor.
That doesn't seem right at all.
Hayır, hayır. Hiç mantıklı değil.
But, you know, if you ever see anything that doesn't seem right, run for the hills.
Ama doğru olmayan bir şeyler görürsen kaç ve kendini kurtar.
Aye that doesn't sound too bad a redhead on my left arm a brunette on my right a blonde or two to hold a candle that seem just about right Eh, Louis?
Evet bu kulağa çok kötü gelmiyor sol kolumda bir kızıl saçlı bir esmer sağ kolumda bir veya iki sarışın mumları tutmak için bu tam oldu gibi. He, Louis?
Well, that doesn't seem right.
Bu doğru yolmuş gibi görünmüyor.
That doesn't seem right.
Hiç doğru gelmiyor ama.
The guy who sold it to me, he was like, "well, you know, it flies like this," and I was like, "that doesn't seem exactly right," but you know what?
Bunu satan eleman "Bak, sinekler bayılıyor buna" dedi. Ben de doğru olamaz dedim. Ama biliyor musun?
I mean, all these bodies, all these... all these people that died, it doesn't seem right to just walk away.
Yani bunca ceset var bu kadar insan öldü. Öylece yürüyüp gitmek yanlış geliyor.
That doesn't seem right.
Doğru gibi gelmedi bana.
Doesn't it seem a little coincidental that all of this should be happening right when your neighbor's yard was being dug up, giving you the perfect place to bury Mr. Dale?
Tam komşunuzun bahçesi kazılırken bunların olması, bay Dale'i gömmek için size mükemmel bir yer çıkması, düşük bir olasılık gibi durmuyor mu?
Well, I'm leaving tomorrow, baby girl, and, uh, doesn't seem right for that little guy to miss out on even one minute hanging with his grandpa.
Yarın gidiyorum bebeğim o ufaklığın dedesiyle geçirebileceği bir dakikayı bile kaçırması pek doğru gelmiyor.
Well, it doesn't seem right that to clean up your side of the street you've got to dump all over hers.
Pekala, sokağını temizlemek için çöplerini onun üzerine dökmen doğru bir şey gibi gelmiyor.
He doesn't seem that into her. Yeah, you're right.
Pek istekli gözükmüyor.
That doesn't seem right.
Bu işte bir yanlışlık var.
Mr Collett, it doesn't seem right that a man who fought for his country should be penned up at home.
Bay Collett, ülkesi için savaşmış bir adamın evinde hapsolması doğru görünmüyor.
That doesn't seem right.
Pek doğru görünmüyor.
We would have liked to have known about it earlier, but the Minister is right in saying, that on paper it doesn't seem important.
Hayır, elbette bunu bilmek isterdik. Ama o konuda haklı. Kâğıt üzerinde çok da önemli gözükmüyor.
That doesn't seem right.
Doğru bir şey değil gibi bu.
You just live in hiding so it doesn't seem like that, right?
Saklanarak yaşadığın için sana pek öyle gelmiyor, değil mi?
That expression on your face right now... doesn't seem like she's very safe to me.
Yüzün şu an pek güvende gibi gözükmüyor.
No way, that doesn't seem right.
Hayatta olmaz hiç doğru değil.
Oh, no, that doesn't seem right.
Hayatta olmaz hiç doğru değil.
That doesn't seem right.
Bu doğru görünmüyor.
There's something that doesn't seem right.
Yolunda görünmeyen bir şeyler var.
that doesn't seem fair 27
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't matter 341
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't mean 35
that doesn't sound right 46
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't matter 341
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't mean 35
that doesn't sound right 46