That doesn't sound like you translate Turkish
117 parallel translation
Now, Gladys, that doesn't sound like you.
Yapma Gladys, bu laflar sana hiç yakışmıyor.
That doesn't sound like you, Norval.
Bunlar senin sözlerin değil Norval.
That doesn't sound like you, Billy.
Billy, bunları sen mi söylüyorsun?
I suppose that doesn't sound like much of a sacrifice to you, but to make a sort of reckless promise like that and to a God I made out of my own fear...
Sizin için pek fedakârca görünmeyebilir ama böyle pervasızca bir yemin etmek... ve bu yemini kendi korkularım sonucu oluşturduğum... bir Tanrı'ya etmek...
That doesn't sound like the kind of advice I'd expect from you.
Bu bana pek senden beklediğim... bir tavsiye gibi gelmedi.
First kid you ever sent me that doesn't sound like a soprano.
Tanrı'ya şükür. O harika. O...
Oh, come on. That doesn't sound like you.
Saçmalama.
- That doesn't sound like you.
Bu bana senin yapacağın bir şey gibi gelmedi.
Put like that, doesn't science sound, to you, like about the most worthwhile way in which you could possibly spend your short time in the spotlight?
Böyle sununca ; o ışıkta, az olan zamanınızı uğruna harcayacağınız bilim sizlere en değerli yol gibi görünmemiştir.
That doesn't sound like you.
Bu laflar ağzına hiç yakışmıyor.
That doesn't sound like they like you at all.
Seni o kadar da seviyorlarmış gibi görünmüyor.
It doesn't sound like you care for that.
Kulağa bu seçeneği destekliyormuşsun gibi gelmiyor.
That doesn't sound like you.
Kulağa sen gibi gelmiyor.
It doesn't sound like you're too sure about that.
O kadar da eminmiş gibi konuşmuyorsun.
That doesn't sound like you.
Kendin gibi konuşmuyorsun.
That doesn't sound like you.
Bu davranışlar sana yakışmıyor.
That, uh doesn't sound like you, Scully. It, uh...
Sana inanamıyorum, Scully.
I-i know that doesn't sound like much, but- - if you look at it this way, our meager abilities are yours completely.
Bunun pek fazla bir şeye benzemediğini biliyorum. Ama şöyle bakarsan, yapabileceklerimizin hepsi senin elinde.
You know, when you say it fast like that it doesn't sound so bad.
Biliyor musun, hızlı konuştuğunda kulağa o kadar kötü gelmiyor.
Hey, that doesn't sound like you.
Hey, bu pek sana benzemiyor.
That doesn't sound like you.
- Sen böyle demezsin hiç.
Now, that doesn't sound to me like he cares about you very much.
Bence bu, sana değer veren birinin yapacağı bir şey değil..
- That doesn't sound like you.
Bu, pek senin yapacağın bir işe benzemiyor.
That doesn't sound like you.
Bunlar senin lafların değil.
And if that doesn't sound like something that you can or want to do, then fine. I'm sure you'll find another girl who doesn't mind sitting around cleaning her keyboard on a Friday night hoping you'll call, but it's not going to be me.
Bu senin istediğin gibi bir şey değilse cuma gecesi evde oturup klavyesini temizlemekten ve sen arasın diye beklemekten gocunmayan bir kız bul kendine.
That's my "B." This doesn't sound like you.
- Bu, sen gibi değilsin.
You know, when you put it like that, it doesn't sound so bad.
Öyle söylediğin zaman kulağa pek kötü gelmiyor.
DUMPED YOU? THAT DOESN'T SOUND LIKE ME.
Hiç benim yapacağım iş değil.
That doesn't sound like you at all.
- Bu hiç senin karakterin gibi değil.
Listen, that rash you described really doesn't sound like jock itch.
Dinle tarif ettiğin kırmızı noktalar... Pek mantar gibi değil.
You're telling me that doesn't sound like Camptown Races?
Bana bundan Camptown Yarışları'ndaki gibi ses çıkmadığını mı söylüyorsun?
You've said that word so many times today, it doesn't even sound like a word anymore.
Bugün bunu defalarca söyledin. Kelime anlamını kaybetmeye başladı artık.
That doesn't sound like you.
Bana pek senmişsin gibi gelmedi!
That doesn't mean anything, You act like a pig so you don't sound whipped?
Uslanmış görünmemek için domuz gibi mi davranıyorsun?
That doesn't sound like you at all.
Pek öyle değilmiş gibi görünse de.
That doesn't sound like you.
Bu senmişsin gibi durmuyor.
That doesn't sound like you.
Bu size uygun gibi.
Doesn't sound like you were too troubled by the indications that it was once looted by the Nazis.
Daha önce Naziler tarafından yağmalanmış olması sizi rahatsız etmemiş gözüküyor.
That's the first thing you said to me that doesn't sound like a lie.
Bu, tüm söylediklerin arasında, yalanmış gibi gelmeyen ilk şey.
That doesn't sound like you.
Hiç sana yakışmıyor.
But it doesn't sound like you two are that close anyway.
Ama ikinizin o kadar yakın olmadığınız açık.
Doesn't that sound like exploitation to you?
Bu, size bir sömürme gibi gelmedi mi yoksa?
That doesn't sound like you, Tika.
Bu senin konuşmana benzemiyor, Tika.
You've been whispering a song that doesn't sound like a song since this morning.
Sabahtan beri doğru düzgün bir şarkıya bile benzemeyen... Bir şeyi mırıldanıp duruyorsun.
That doesn't sound like you, kitty.
Bu hiç senin gibi değil, Kitty.
That doesn't sound very much like the Andrew that you've been talking about.
Daha önce bahsettiğin Andrew'un davranışların pek benzemiyor bu.
That doesn't sound like you.
Bu konuşan sanki sen değilsin.
- Well, that doesn't sound like you.
Bu sana pek benzemiyor. Evet.
That doesn't sound like you, Jax.
Sanki bu konuşan sen değilsin Jax.
Now, that doesn't sound like you.
Ama sen öyle biri gibi görünmüyorsun.
From everything you've told me, it doesn't sound like he'd forgive me for that.
Bana anlattığın şeylere göre bunun için beni affedecek birine benzemiyor.