That sounds like a threat translate Turkish
40 parallel translation
That sounds like a threat.
Bu bir tehdide benziyor.
- That sounds like a threat.
- Bu sözler tehdit kokuyor.
Mr. Chisum, that sounds like a threat.
Bay Chisum, bu bir tehdide benziyor.
Good. lf he is not, I will hold you personally responsible, and if that sounds like a threat, it is.
Eğer öyle değilse Sizi bundan bizzat sorumlu tutarım, ve bu bir tehdit gibi göründüyse, öyle olsun.
That sounds like a threat, Mr. O'Donnell.
Bu bir tehdit mi, Mr. O'Donnell.
Mrs Palmer, that sounds like a threat to me.
Bayan Palmer, bu tehdit gibi geldi.
That sounds like a threat.
Kulağa tehdit gibi geliyor.
That sounds like a threat.
Bana deli diyebilirsin ama bu bana tehdit gibi geldi.
That sounds like a threat.
Oldukça tehditkâr.
Well, that sounds like a threat to me.
Kulağıma tehdit gibi geliyor.
That sounds like a threat.
Tehdit gibi geldi bana.
That sounds like a threat to me, right?
Bu bana bir tehtit gibi geldi.
That sounds like a threat. The best way is my experience.
Bu bana tehdit gibi geliyor.
That sounds like a threat, man.
Bu bir tehdit mi adamim?
That sounds like a threat to me.
Bana tehdit gibi geldi.
I know that sounds like a threat, but it's not.
Bunun tehdit gibi göründüğünü biliyorum ama değil.
That sounds like a threat.
Bu dediğin kulağa tehdit gibi geliyor.
That sounds like a threat.
- Bu bir tehdide benziyor. - Hayır.
- Gosh, that sounds like a threat.
- Tanrım, bu bana biraz tehdit gibi geldi.
That sounds like a threat.
Tehdit ediyor gibisiniz.
- Wipe my memories? Well, that sounds like a threat, not a carrot.
Bu bir tekliften çok tehdit gibi geldi.
- That sounds like a threat.
- Bu bir tehdit gibi geldi bana.
That sounds like a threat.
Bu bir tehdit mi?
- Oh, for now? That sounds like a threat, Ian.
Bu bir tehdit gibi geldi, Ian.
That sounds like a threat.
- Kulağa tehdit gibi geldi.
Why is it that everything you say sounds like a threat?
Neden söylediğin her sözde bir tehdit sezinliyorum?
Forgive me, but that sounds more like a threat than a compromise.
Bağışlayın ama bu uzlaşmadan çok tehdite benziyor.
That almost sounds like a threat.
Neredeyse tehdite benziyor.
That sounds more like a threat.
Kulağa daha ziyade bir tehdit gibi geliyor.
That sounds like a direct threat on my life, detective.
Bu açık bir tehdit gibi dedektif.
Whoa, man, that... Sounds an awful lot like a maximum security threat, and last I checked, we were in a decidedly minimum security establishment.
Minimum güvenlikli ceza evinde yüksek güvenlik riski.
You know, that sounds distinctly like a threat.
Tehdit ediyormuş gibi konuştun aynen.
Well, that sounds like a veiled threat to me, Mackworthy.
Şey bu üstü kapalı bir tehdit gibi geliyor, Mackworthy.
That sort of sounds like a threat.
Bu bana bir tehditmiş gibi geldi.
That... sounds like a threat... or at least an abuse of power.
Kulağa tehdit gibi geliyor veya en azından bir güç suiistimali gibi.
That sounds like a not-so-very-veiled threat.
Çok imâlı olmayan bir tehdit gibi geldi bana.
That sounds like a threat.
Bu bana bir tehdit gibi geliyor. İlginç.
That sounds like a death threat to me.
- Bu bana ölüm tehdidi gibi geldi.