The man of the hour translate Turkish
287 parallel translation
You're the man of the hour.
Son dakika adamısın.
The man of the hour.
Dakik adam.
They just want to see the man of the hour.
Günün adamını görmek istiyorlar.
Now, boys and girls, the man of the hour.
Şimdi, hepinizin beklediği an.
- This is the guy. The man of the hour.
- Bu adam.Günün adamı.
# The man of the hour, tower of power
# The man of the hour, tower of power
Well, you're certainly the man of the hour.
Bu gecenin adamı kesin sensin.
The man of the hour.
Günün adamı.
Yes, you... Frasier Crane, MD, PhD, STUD, are the man of the hour!
Yüksek lisans ve doktora sahibi Frasier Crane, günün adamı sensin.
The man of the hour.
Esasoğlan...
Hank is the man of the hour!
Günün kahramanı Hank!
Who'd want to hurt the man of the hour?
Günün adamına kim zarar verir ki?
There he is, the man of the hour.
İşte günün adamı geldi.
Finally, the man of the hour, the master of disaster, the king of the universe -... look out, girls, he hates to dine alone - Private Duane Doberman!
Sonuç olarak, zamanın adamı, felaketin efendisi, kainatın kralıdır. ... bakın, kızlar, o yalnız akşam yemeği yemekten nefret eder - çavuş Duane Doberman!
And here's the man of the hour himself... ... Bruce Wayne.
işte gecenin yıldızı da geliyor Bruce Wayne.
The man of the hour's arrived.
Bu saatin adamı geldi.
- The man of the hour!
- Günün adamı!
Hey, Tyrus, you remember the man of the hour?
Hey, Tyrus, asrın adamını hatırlıyor musun?
The man of the hour is Mr.- -
Günün adamı, Bay...
Ktarian and replicate a pint for yourself because we are going to toast the man of the hour.
Ktarian ve yarım litre de kendin için sentezle çünkü günün adamına kadeh kaldıracağız.
First we greet the man of the hour.
Öncelikle günün adamını karşılayacağız.
I thought it would be fun if people came up and made a toast to the man of the hour.
Buraya çıkıp günün adamı için kadeh kaldırmak hoş olur diye düşündüm.
The man of the hour.
Saatin adamı.
- Hey, it's the man of the hour.
İşte günün adamı.
You're the man of the hour.
Günün adamı sensin.
Sleeping within my orchard, my custom always in the afternoon, upon my quiet hour thy uncle stole with juice of cursed hemlock in a vial and in the porches of my ears did pour the leperous distilment, whose effect holds such an enmity with blood of man
Bağ köşkümde uyurken, her öğleden sonra uyuduğum gibi, amcan, o kuşkusuz rahat saatimde, sinsi adımlarla geldi yanıma. Elinde bir yaman zehir şişesiyle, kulaklarımdan cüzamlar akıttı içime.
He will choose the hour of our freedom and the man who will deliver us.
Özgürlüğümüz ve kurtarıcımızın geliş zamanını O belirleyecek.
But fortunately, Your Honor, I have made an exact list of every particular that this man stole from me in the darkest hour.
Çok şükür ki, Kadı Efendi, bu adamın karanlıkta benden çaldığı her şeyin tam bir listesini yapmıştım. Yalan, yalan!
Welcome to a new half-hour chat show in which me, viz the man what's talking to you now, and Brooky - to wit my flat mate - and nothing else, I'd like to emphasize that, discuss current affairs issues of burning import.
Ben, yani şu anda konuşan adam ve yalnızca ev arkadaşım olan Brooky, bunu belirtmeliyim önemli konuları tartışacağız.
But first, at 10 minutes to the hour, we're broadcasting from KRML in the Carmel Rancho Shopping Center, home of the Buccaneer, the man's boutique.
Carmel Çiftlik Alışveriş Merkezi'nin... maceracıların, gerçek erkeklerin mağazasının reklamıyla sürecek.
I believe that, to a large extent, the decision was taken by Halifax, that one complained of stomach aches, one hour or two before the meeting, e that did not want to be first-minister, whereas the man who was determined to be it she was Churchill.
Halifax, başbakanlığı canı gönülden isteyen Churchill varken başbakanlık makamına oturmak noktasında ısrarcı olmamaya karar vermişti.
Take an hour for that change of pace to get up to the plate, man...
Bu hızla kaleye ulaşmak bir saat alır dostum.
If you're lucky, you might see someone get tied up or tapped lightly with a Hickok belt, but for the most part, all you really see during that hour and a half, man, is a lot of hugging and kissing...
Şansınız varsa ancak birinin bağlandığını ya da kuşakla hafifçe vurulduğunu görürsünüz. Ama büyük kısmında, 1,5 saat boyunca bir sürü kucaklama, öpüşme ve inleme izlersiniz.
Now a big welcome, if you please, for the Goo Goo man of the hour, Tommy Brown!
Şimdi lütfen büyük bir alkış alalım karşınızda Tommy Brown, bu akşamın GooGoo adamı.
The man to choose the hour of his own death... is the closest he will ever come to tricking faith.
İnsanın kendi ölüm saatini seçtiği an, sadakati faka bastırmaya en çok yaklaşabildiği andır.
And civilized man, who refused to adapt to his surroundings now finds he has to adapt and re-adapt every hour of the day to his self-created environment.
Ve çevresine uyarlanmayı reddeden adamın şimdi her saat başı kendi yarattığı çevreye tekrardan uyarlanması gerekiyor.
" The hour has come for the Son of Man to be glorified.
" İnsanoğlunun yücelmesinin zamanı geldi.
Since the hour you vomited forth from the gaping wound of a woman, you've done nothing but drown man's soaring desires in a deluge of sanctimonious morality.
Yaralı bir kadının ağzından kustuğundan beri... hiç bir şey yapmadın, fakat insanları mutaassıp ahlakın tufanında... artan isteklerinle boğdun.
Sleeping within my orchard my custom always of the afternoon upon my secure hour thy uncle stole with juice of cursed hebenon in a vial and in the porches of my ears did pour the leprous distilment, whose effect holds such an enmity with blood of man
Bahçemde uyuyordum, her akşamüstü yaptığım gibi. Bu tedbirsizliğimden yararlanan amcan, gizlice yanıma sokuldu ve cüzamlı zehri kulağımın içine akıttı. Öyle bir zehirdi ki bu, kana karıştığı an Cıva gibi bir anda bedeni dolaşır, doğal geçitlerinden, sokaklarından geçer ve sanki süte ekşi katmışsın gibi...
Inspector, is there any clue as to the exact hour of the man's death?
Komiser bey, adamımızın tam öldüğü saatle ilgili bir bilgi var mı?
Just a man who will fight to protect the rule of one car length for every 10 miles per hour of speed.
Peggy Bundy. " Ah, işte burda. " Peggy Bundy. "
You weren't kidding, man. This stuff's got the sting of the forty-eight-hour blend.
Şaka yapmıyormuşsun ahbap, bu şey ölüyü bile diriltir.
And that the same man... has an additional annual income of over $ 2 billion... which is approximately $ 200 million a month, $ 7 million a day... $ 300,000 an hour, $ 5,000 a minute.
Ve bu aynı adam... ayrıca 2 milyar dolar geliri var... ki bu da ayda yaklaşık 200 milyon dolar, günde 7 milyon dolar... saatte 300.000 $, dakikada 5000 $ dolar demek.
Updating the story of the hour, the young man brutally murdered a short time ago in the men's room of the Antique Traders Mart has been identified as 22-year-old Carl Pageant of Towson.
Son gelişmeleri iletiyoruz... genç bir adam kısa bir süre önce... Antika İkinci el Pazarında tuvalette vahşice katledildi... maktulün Towson'dan 22 yaşındaki Carl Pageant olduğu belirlendi.
Sleeping within mine orchard, my custom always in the afternoon upon my secure hour thy uncle stole with juice of cursed hebenon in a vial and in the porches of mine ears did pour the leprous distilment whose effect holds such an enmity with blood of man that swift as quicksilver it courses through the natural gates and alleys of the body and with a sudden vigor it doth posset and curd, like eager droppings into milk, the thin and wholesome blood.
Bağ köşkümde uyurken, her öğleden sonra uyuduğum gibi. Amcan, o kuşkusuz rahat saatimde, sinsi adımlarla geldi yanıma elinde bir yaman zehir şişesiyle kulaklarımdan cüzamlar akıttı içime. Öyle düşman ki bu zehir insan kanına civa hızıyla delip dolaşarak vücudun sokakları olan damarlarını sirkenin sütü kesmesi gibi akışkan ve hayat dolu kanını pıhtılaştırıverir.
As the hour of the execution approaches... every man, woman and child that is gathered here... - has some opinion, whether they think... - Kill her!
İnfaz saati yaklaştıkça, burada toplanmış olan her erkek kadın ve çocuk fikrini dile getirmek istiyor.
The man of the hour.
Günün adamı. - Tanrım!
The man wrote off three years of carefully collected data in a two-hour inspection, which doesn't mean I plotted his demise.
İşe yaramaz bir adam üç yılda dikkatle toplanan bilgilere iki saatte sonuca varabiliyorsa ki, bu ölümünün sebebinin ben olduğunu göstermez.
To me youth, the mere fact of youth is so wonderful, that I would sooner talk to a young man for half an hour than... well, than be cross-examined in court.
Benim için, yalnızca gençliğin kendisi.. mükemmeldir.. eğer bir genç ile yarım saat sohbet etmek ile, hapse girmem gerekiyorsa..
A man of the hour
Günün adamı Lord John Roxton.
"In the final hour shall come one born... with the heart of an angel and the soul of a man."
"Son saatte bir meleğin kalbi ve bir insanın ruhu ile doğmuş olan gelecek."