There's a catch translate Turkish
295 parallel translation
There's a plane I want to catch.
Yakalamak istediğim bir uçak var.
If you don't catch Mack the Knife and hang him, there'll be a scandal at the queen's coronation that will cost you your job.
Eğer Bıçak Mack'i yakalayıp, asmazsan kraliçenin töreninde, işine mal olacak bir rezalet yaşanacak.
When there's a straw going, you catch it.
Bir fırsat çıktığında yakalarsın.
There's a catch in this somewhere.
Altında bir bit yeniği vardır bunun.
There's a catch to it though, it's got to be part of the young part.
Ama bunu gençken yaşamalıyım.
There's a possibility you may catch the 8 : 15.
8 : 15 trenini yakalayabilirsin.
But there's a catch in it.
- Ama bir sıkıntı var.
Yes, I'm bailing out, but there's a catch.
Evet, atlayacağım, ama ufak bir sorun var.
Because, just like every night... the boats go out to sea... and return at dawn with their small catch. When there's fish to be caught, one can make a living in Trezza.
Sandallar, kaç para ediyorlarsa alabilmek için geceden tutulmuş balıklarla gelirler.
But there's a microphone right there to catch the last gurgles... and Technicolor to photograph the red, swollen tongue! Shh.
Ama son çağıltıları duyacak bir mikrofon var, yutulan dilin fotoğrafını çekecek Technicolor var.
But wait till there's a bad catch and money's short.
Ama bir de kötü günler gelip, parasız kaldığınızda gör.
There's a fight on I wanted to catch a bit of.
Bir boks maçı vardı, onu seyretmek istiyordum.
There's a soldier outside, and if they catch you...
Dışarıda askerler var. Seni yakalarlarsa...
There's a catch somewhere.
Bir yerde bit yeniği var sanki.
No, there's a train I can catch every half hour.
Hayır, benim trenim her yarım saatte bir geliyor.
From what I could catch from their gibberish, there's a gathering of ships at their Cape Titan base.
Mırıldanmalarından anladığım kadarıyla, Cape Titan üssünde gemiler toplanıyor.
- There's a catch.
- Bir şartım var.
You catch a cold, there's free aspirin.
Üşütürseniz aspirin bedava.
– There's a catch. – A catch?
- Bir yasa maddesi var.
But there's a catch.
Ama bir madde var.
We both work very hard to make love at least twice a week... so if we don't tonight... there's going to be a lot of pressure on us to catch up.
Haftada en az iki defa sevişmek için çok çaba gösteriyoruz yani, eğer bugün yapmazsak arayı kapatmak için üzerimizde çok baskı oluşacak.
But I figure there's enough women out there... for a brother who's supposed to be your partner, you can go out there and catch.
Οrtağιmιn karιsι söz kοnusuysa... dιşarιda yeterince kadιn νar, git οnlarι taνla diye düşünürüm.
All right but watch out, there must be a catch ; he's got some funny clothes on.
Pekala, ama dikkatli ol bir bityeniği olmalı ; komik elbiseleri var.
Only by doing things completely different from you guys can catch your attention that there's a blind man better than you.
Yarasa Bey olunca, Ancak bu şekilde, Sizde daha iyi olan bir kör adam olup dikkat çekebiliyordum.
It's out there, all right. If you catch it, see a doctor and get rid of it.
Evet orada, ama hastalık kaparsan bir doktora git ve hemen tedavi ol.
I've got a permit for what I sell. There's no catch to it.
Sattığım her şey için izin almış durumdayım.
But there's a catch to it :
Ama yakalandılar tabi.
There's gotta be a catch.
- Hepsi bukadar değil, değil mi?
Of course there's a catch.
- Tabiki değil.
There's not a missile built fast enough to catch it.
Onu yakalamak için yeterince hızlı bir füze yok.
There's a catch.
Bir tuzak var.
So when a good friend's turning 60, and I'm returning from another government mission, there isn't a much faster way to get home than to catch a ride on a T-38 ace flight.
Yakın bir dostum 60 yaşına basarken ve ben hükümet görevinden geri dönerken eve dönmenin T-38 jetiyle uçmaktan daha hızlı bir yolu bulamazsınız.
Hey, logs can't run away. Well, then, there's the dead. I mean, one who's been dead long enough might even think that you're a good catch.
Ben bu akşamdan galip çıkamayacağım, Al, ama en azından sen çıkabilirsin.
There's kind of a catch-up time... if there's a problem with the booster or something, we're there at the pad until the count gets to a certain point, and then we're called to proceed to the spacecraft.
Üzerinde bir çeşit senkronizasyon cihazı olacak. Herhangi bir parçada sorun olursa orada olacağız. Geri sayım bitene kadar da yanınızda olacağız,... ardından uzay aracının kalkışına izin vereceğiz.
But there's a catch.
Ama bir mesele var.
But there's a catch for the Bundys an ancient English curse that dates back to 1653.
Ama Bundy'leri bir sürpriz bekliyor 1653 yılına dayanan eski bir ingiliz laneti.
There's a sea of awestruck people in there... craning their necks to catch a glimpse of their idols.
Boyunlarını uzatıp idollerinden bir göz kırpma yakalamaya çalışan, dehşete kapılmış bir insan denizi var orada.
Make a wish and blow. And there's a net to catch the Planeteers in it.
İçinde gezegenlileri yakalamak için, bir ağ var.
If there's a fly in my kitchen... he'll catch it and spend a half-an-hour before he sets it free.
Eğer mutfağımda bir sinek varsa... onu yakalar ve onu serbest bırakmadan önce yarım saat onunla vakit geçirir
Now, it's a little dangerous because it's been raining through the ceiling... and those nets are there to catch the plaster that's coming down.
Oldukça tehlikeli, çünkü tavandan su sızıyor ve sıvaların dökülmesini engellemek için bu örtüleri germişler.
I can't sleep for fright hearing his footsteps moving here and moving there from early morning to late at night and I never, never catch so much as a glimpse of him.
Sabahın körü ve gecenin bir yarısında oradan oraya ayak sesleri yüzünden korkudan uyuyamıyorum. ve o hiç ama hiç gözüme ilişmedi.
There's the moon again, a quarter full- - not to mention that the window couldn't even catch the moon's reflection from that angle.
İşte yine ay. Dördün halinde. Hem zaten bu açıdan, camda ayın yansıması da olamazdı.
If you catch a cold, there's some aspirin in the cabinet.
Eğer çok üşürseniz bu kutup ayısı sizi ısıtır çocuklar.
Ah, there's always a catch.
Hep bir bityeniği vardır zaten.
Well, of course, there is a catch. It's right over there.
Bir sorun var tabii.
There's a chance we can catch them, but it means leaving right now. - We don't have much time.
Onları yakalayabiliriz ama hemen çıkmamız lazım.
But, unlike your bra, there's a catch.
Yalnız sıkı tutmak zorunda olduğu bir şey var, sutyenine benzemez bu.
If there's a bad man, I'm sure Daddy's going to catch him.
Eğer kötü bir adam varsa, eminim Babacık onu yakalayacaktır.
Anytime there's an unusual crime committed on this station, I run a pool so that people can bet on how long it'll take for you to catch the perpetrator.
- Ne zaman istasyonda alışılmadık bir suç işlense senin suçluyu ne kadar zamanda yakalayacağına dair bir bahis oynatıyorum.
There's a good possibility I'm about to catch a triple homicide defendant who also happens to be one of the largest real-estate developers in this city.
Şehirdeki en büyük emlakçının üç kişiyi öldürme davasını almak gibi bir durum söz konusuydu.
There's not a night that goes by... that I don't dream that I catch him.
Onu rüyamda görmediğim inan tek bir gece bile yok.
there's always hope 39
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42
there's a storm coming 49
there's always next year 20
there's a 704
there's a chance 54
there's always a chance 17
there's always a price 16
there's a difference 256
there's a big difference 58
there's another 63
there's a reason 61
there's always next year 20
there's a 704
there's a chance 54
there's always a chance 17
there's always a price 16
there's a difference 256
there's a big difference 58
there's another 63
there's a reason 61