There's a difference translate Turkish
1,454 parallel translation
Katherine, there's a big difference between scaring her and preparing her.
Catherine, onu korkutmakla kötü şeylere hazırlamak arasında farklar var.
There's a difference.
Bir fark var var.
There's a big difference.
Büyük bir fark var.
There's a difference between an accident and a quickie.
Kaza ile ayak üstü yapılan iş arasında fark vardır.
So there's a slight difference.
Küçük bir fark var.
There's a difference between talking a lot, which ellsworth does enjoy, and overstepping'.
Ellsworth konuşmayı sever ama çok konuşmakla... boşboğazlık arasında fark var.
I "m not sure there" s much of a difference.
Aralarında çok fark olduğundan emin değilim.
- No, there's a difference.
- Hayır arada bir fark var.
There's a big difference!
Çok şey fark eder!
There's a difference?
Aradaki fark ne?
There's a definite difference. I don't see it.
Belirgin bir fark var.
There's a big difference between shaking things up and killing yourself.
Hayatına renk katmakla kendini öldürmek arasında büyük fark var.
There's a difference between being a pussy and respecting fear.
Korkaklıkla, korkuya saygı duymak arasında fark vardır.
There's a difference.
Arada fark var.
There's a difference between growing up and growing old, Karen.
Olgunlaşmakla ihtiyarlamak arasında ciddi bir fark vardır Karen.
You better know there's a difference.
Aradaki farkı biliyorsun.
I believe there's a difference between bent and broken.
Eğilmek ile kırılmak arasında bir fark olduğuna inanıyorum.
Mom, a-I just don't think there's much of a difference between a douche and a turd.
Anne, ben sadece bok ile tampon arasında bir fark olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden umursamıyorum.
There is one thing, General, that's still missing that could make a difference.
Birşey daha var, General, hala eksik birşey, fark yaratacak birşey.
There's a distinct difference.
Açık bir farklılık var.
There's a big difference between a stargate...
Yıldızgeçidi ile arasında çok büyük fark var...
There's a big difference between 50 and 100 men.
50 ile 100 kişi arasında çok fark var.
And there's a difference.
Ve bir fark var.
First off, there's a difference between waves and particles.
Her şeyden önce, dalgalar ve parçacıklar arasında fark vardır.
There's quite a difference.
Oldukça ciddi fark var.
As somebody once said... there's a difference between a failure... and a fiasco.
Bir zamanlar birilerinin söylediği gibi başarısızlık ile fiyasko arasında fark vardır.
There's a difference.
Arada... Arada fark var.
You'll learn as time goes on that there's a difference between infatuation and love, you know?
Evet, bence zaman geçtikçe delicesine aşık olma ile aşık olma arasındaki farkı öğreneceksin, bilirsin?
There's a difference between getting honked off at a guy who's generally not so bad, and finding out that you've been sweet-talked by a total jerk loser who skips out on a wife that he doesn't even tell you about every time he gets drunk, which is way too often.
Genel olarak pek düzgün olmayan bir adamla beraber olmakla her sarhoş olduğunda sana bahsetmediği karısını bırakıp sana gelen bir serseri tarafından tatlı dille kandırılmak arasında fark var.
There is a peculiar resemblance to narcotics addiction in exposure ofjuveniles to pornography, but there is one difference, however- - the injection of heroin into the veins of an addict stops with the addict, but the contaminative effects of pornography
Gençlerin pornografiye olan bağımlılığı aynen uyuşturucu kullanımı gibidir. Ve aralarında tek bir belirgin fark vardır. Bir eroin bağımlısının zararı sadece kendisiyle sınırlıdır.
There's a difference.
Tamamen farklı benim durumum
Irene! Irene! I don'twant to get involved in family quarrels but there's a difference between helping others and punishing yourself!
... lrene ben aile işlerine karışmak istemiyorum ama başkalarına yardım etmekle kendini cezalandırmak arasında epey bir fark var!
Yeah, I think you'll learn as time goes on that there's a difference between infatuation and love, you know?
Evet, bence zaman geçtikçe delicesine aşık olma ile aşık olma arasındaki farkı öğreneceksin, bilirsin?
There's always a slight difference between actual age and physical age.
Her zaman gerçek yaşla fiziksel yaş arasında küçük bir fark bulunur.
So it's not simply that we have two terms and there is a difference between the two terms.
Yani elimizde basitçe iki kavram ve bu iki kavram arasındaki fark yoktur.
I'm ignoring you. There's a difference.
Seni duymazdan geliyorum.
- There's a difference.
- Arada bir fark var.
There's a difference.
O kayıp.
Well, there's a difference between a mistake and scientific capabilities, and the problem is the press doesn't always see that difference.
Hata ile bilimsel kabiliyet arasında büyük fark var. Lakin basın bu farkı bazen algılayamıyor.
You know, there's a significant difference between visiting a beach and living on one.
Biliyorsun, yalnız başına yaşamakla, bir plajda tatil yapmak arasında hayli fark vardır.
Yes. But... I guess there's a difference... between living by the church's teachings, which we do, and, uh... withdrawing completely from the world.
Evet, kilisenin öğretileriyle yaşıyorduk ama dünyadan da elimizi eteğimizi tamamen çekmiş de değildik.
There's a difference.
İkisi farklı şeyler.
There's a difference between psychosis and hallucination.
- Psikoz ve halüsinasyon farklı şeylerdir.
I'm not sure there's a difference.
Arada bir fark olduğundan emin değilim.
There's a difference between a little powder and making me look like Liberace, okay?
Azıcık bir pudrayla beni Liberace gibi göstermek arasında fark var.
Well, there's a difference between you two.
Şey, senin ile onun arasında farklar var.
There's a difference.
Arada farklar var.
Don, there's a problem with t... 15 minutes is the difference between catching this guy and having another dead woman on our hands.
Don, bir problemimiz var... 15 dakika. Bu adamı yakalamak ile yeni bir ölü kadını elimizde bulmak kadar bir süre.
Now, of course there's a considerable age difference...
Elbette ki aramızda ciddi bir yaş farkı bulunuyor, ancak...
There's a difference between violence and self-defence.
Şiddetle kendini korumak arasında bir fark vardır.
There's only a few minutes left in the half it wouldn't make a difference.
Yarının bitmesine birkaç dakika kaldı. Bir şey fark etmez.
there's always hope 39
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42