There's a problem translate Turkish
2,323 parallel translation
But there's one obvious problem, and that is it takes millions of years to build a mountain range, and we don't have the luxury of that sort of time.
Ancak burada aleni olan bir sorun var ve bu da bir dağ sırasının oluşumun milyonlarca yıl sürmesi. Ve bizim o kadar zaman ayırmak gibi bir lüksümüz yok.
Oh, there's a new problem, the chicken hasn't arrived yet.
Oh, yeni bir sorun var, Tavuklar daha gelmedi.
Look, what I'm saying is : as much as it pains me to say it, if there's a problem here, it's on Ellie's side.
Demek istediğim, bunu söylemek acı verse de bir sorun varsa kesinlikle Ellie'den kaynaklanıyordur.
Well, boss, uh, there's a little problem.
- Ufak bir sorun var patron.
Lee, Lee, Don doesn't think there's a problem.
Lee, Lee, Don sorun olmaz diyor.
- I should let you know there's a problem now between us.
- Şunu belirtmeliyim ki artık ikimizin arasında bir problem var.
Come quick, there's a problem with οne of your patients!
Hemen gelmelisiniz, hastalarınızın birinde bir sorun var!
"Ah, this is true so there's a problem."
"İşte, bu doğru bu yüzden problem burda" diyemezsiniz.
- Oh, there's a problem.
- Bir sorun var.
But there is something strange about the lightning here..... something that's becoming a bigger and bigger problem.
Fakat buradaki yıldırımlarla alakalı garip bir şeyler var gün geçtikçe büyüyen bir problem.
But there's a problem.
Fakat bir sorun var.
Thanks. But there's a problem. What?
Demire tutunmalı ve kabine tırmanabilmelidir.
Oh, she's saying that there might be a problem with your heart.
Anlayamadım. Kafası gayet iyi demiştiniz.
I'm over here at 3520 Casa del Mar, and... there's a bit of a problem. Hey, Martha, yeah.
- Bueno?
There's a minor janitor problem.
Küçük bir hademe problemimiz vardı.
Look, if sunil wasn't coming back, if he ended his therapy and he was out there, then I'd say sure, there's a problem.
Eğer Sunil geri gelmese terapiyi bıraksa o zaman evet, bir problem var derim.
There's a problem with the reactor?
Reaktörden değil mi? Reaktörde bir sorun var.
Van Pelt says there's a problem tracing the text message that Brava got.
Van Pelt, Brava'ya gelen mesajın izinin sürülmesinde... -... bir sorun olduğunu söylüyor.
But there's a problem?
Lakin bir sorun var?
If there's a problem with Sarah's payoff - - don't make me beg!
Eğer Sarah'nın ödemesinde bir aksilik çıkarsa... Beni yalvartma!
There's a problem with Bill Gibson's well water.
Bill Gibson'ın kuyu suyunda bir sorun var.
We suspect there's a similar problem with the well water in the surrounding ranches.
Çevredeki çiftlik kuyularında da aynı sorun olduğunu sanıyoruz.
- There's been a hitch.
Bir problem çıktı.
and if there's a problem, you'll calmly call Officer Buns for help.
Bir sorun olursa hiç heyecanlanmadan Memur Buns'ı ararsın.
Sorry, there's a problem with the machine.
Üzgünüm, kahve makinesinde bir problem var.
There's a problem.
Buraya gelmen gerek.
Is there a problem her it's not with Evan, is it?
Bir sorun mu var burada? Evan değil, değil mi?
Go ahead. There's a problem in the mess.
Yemekhanede bir sorun var.
Hey, Stevie, there's a problem in the master bedroom with the showerhead- - you want to help me out?
Hey, Stevie, misafir banyosunu duş başlığında bir sorun var, bana yardım eder misin?
There's a problem.
Bir sorun var.
Maybe there's a problem.
Belki bir sorun vardır.
Maybe Destiny will realize there's a problem and turn around on its own.
Belki Destiny bir sorun olduğunu fark edip gemiyi kendisi döndürebilir.
- There's a problem with my B.L.T.
- Hamburgerimde bir sorun var? - Gerçekten mi?
But the problem for humanity is that in space... There's always a bigger rock.
Fakat insanlık için asıl sorun uzayda daha büyük kaya parçalarının olması.
Dad called the director and says there is no problem. It's a chance to meet him a little... intimately. Yes, but the beach is totally boring.
Babamın ofisinden onu aradım
There's, um... there's a problem with the Wells.
Kuyularda bir sorun çıkmış.
I can just tell where's there's a problem, that's pretty cool.
Sadece söyleyebilirim nerede's Bir sorun,'s Bu hoş serin.
There's a problem, you avoid it.
Bir sorun varsa, kaçarsın.
There's a problem that needs a clean solution.
Temiz bir çözüm gereken bir sorun var.
Yes, but there's a little problem.
- Evet, ama ufak bir sorun var.
There's a bit Of a problem there,'cause, see, I'm a little bit Between careers right now,
biraz var bir sorun var, çünkü, Of Bak, ben biraz kulüpler şimdi kariyer arasında
And if you have no emotional reaction to that, yes, there's a problem.
Buna verdiğin duygusal bir tepki yoksa evet bir problem var. Davayı aldık Al.
Yes, but there's a problem.
Evet, fakat bir sorun var.
Boss, this about that girlfriend in there? 'Cause I mean, if that's a problem, where can I get me one?
Patron kızlara iş verdi
Midnight security guard's not exactly Sherlock Holmes, so it took him about an hour to realize that there was a problem.
Gece bekçisi de pek Sherlock Holmes tipli değilmiş. Bu yüzden bir problem olduğunu anlaması yaklaşık bir saat sürmüş.
Well, Mr. Sauvageau, there's a minor problem with Julyvonne's eyes.
Bay Sauvageau, Julyvonne'in gözlerinde ufak bir sorun var.
They're saying that there's a problem with the DNA samples of our John Doe.
- Kimliksiz adamımızın DNA örneğinde bir sorun olduğunu söylüyorlar.
Well, it would be great if we could talk to whoever wrote this but there's no name which I guess isn't a problem considering it was written about eighty years ago.
Bunu yazan kişiyle konuşabilseydik harika olurdu ama bir ad yok gerçi 80 yıl önce yazıldığını düşünürsek bir şey fark etmez artık.
Millions would die immediately, but there's a far greater problem.
Bi anda milyonları öldürür... Ama bundan daha büyük bir problem var.
If there's a problem, if this is too much for you... maybe you should consider being put on leave?
Eğer senin için problem varsa, bu kadarı sana fazla geliyorsa belki de teşkilattan ayrılmalısın, haksız mıyım?
Well, there's a problem - the homicide team is on this.
Bir sorun var. Cinayet masası bu davaya bakıyor.
there's always hope 39
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's another one 165
there's always one 16
there's always a choice 42
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's another one 165
there's always one 16
there's always a choice 42