There's no way to know translate Turkish
333 parallel translation
there's no way to hurt it. we don't know what kind of evil will come out.
Artık yapabileceğimiz birşey yok. Üstelik son Melek de yenildiğinde gerçekleşecek korkunç şeyleri görmek için sabırsızlanıyorum.
But I guess there's no way to know.
Ama galiba bunu öğrenmenin yolu yok.
You don't know which way to turn, there's no place to hide, nowhere to run... except to me.
Ne tarafa döneceğinizi bilmiyorsunuz. Saklanacak yer yok, kaçacak yer yok. Ben hariç.
Ed, I know it's a long shot, but there's no other way to reach the men in a hurry.
Ed, zor bir girişim ama adamlara ulaşmanın başka yolu yok.
There's no way for them to know we're here.
Burada olduğumuzu bilmelerine imkan yok...
There's no way out. You don't know what to do.
Bundan kurtuluş yolu yok, ve ne yapmak lazım bilinmiyor.
Well, you know, I'd like to say no, but there's no way of telling until we know the man.
Biliyorsunuz ki "hayır" demek isterim ama adamı tanıyana dek bunu söylemenin imkânı yok.
You know, you begin to go one way and keep on going that way pretty soon, there's no other way.
Bir yolda gitmeye başlarsın ve o yoldan devam edersin ve sonra başka yol kalmaz hani.
I know there's no reason in this whole world why you wouldn't like to step on something like me but do you think you could ever take to a man who dragged you from your home and done you the way I done you?
Benim gibi bir şeyi çiğneyip geçmemen için dünyada hiçbir neden olmadığını biliyorum ama seni evinden sürükleyip başına böyle işler açan bir adamı acaba hic sevebilir misin?
There's no way for us to know.
Bilmemizin bir yolu yok.
I do not know if the circuits are correct, captain. There is no way to test it, except in actual use.
Kullanmak dışında, test etmenin yolu yok.
You know, if this show goes the way I think it's going to, there's no reason in the world why...
Eğer işler umduğum gibi giderse... - programın çok iyi olacağı...
Now, you know there's no sure way for us to fight a fire... in anything over the seventh floor, but you guys just keep buildin'em as high as you can.
7. katın üstündeki yangınla başa çıkmak için iyi bir yol olmadığını biliyorsun ama sizler her zaman fazla kadar kat çıkarsınız.
I prefer to know that there's no way out.
Bir çıkış yolunun olmadığını bilmeyi tercih ederim.
And I mean, you know, even if I were to totally agree with you, you know... and even if I were to accept the idea that there's just no way for anybody... to have personal happiness now... well, you know, I still couldn't accept the idea... that the way to make life wonderful would be to just totally... you know, reject Western civilization... and fall back into some kind of belief in some kind of weird something...
Seninle tamamen hemfikir olsam dahi hatta hiç kimsenin kişisel mutluluğa sahip olamayacağı düşüncesini kabul etsem bile hayatı mükemmelleştirmenin yolunun batı medeniyetini reddedip, tuhaf inanışların olduğu zamanlara geri dönmek olduğu fikrini kabul edemem.
I don't know, and there's no way to trace it.
Bilmiyorum ve bulmak da mümkün gözükmüyor.
Oh, no! There's the door to Steubens'lab right there, but with all this in the way, I don't know how we're gonna get...
Steubens'ın laboratuarına açılan kapı burada, ama yolda bunlar varken, oraya nasıl ulaşacağımızı...
Until we know exactly what happened to him, there's no way to determine his course of recovery.
Ona ne olduğunu tam olarak anlayamadığımız müddetçe iyileşme süreci konusunda bir şey söyleyemeyiz.
There's no way to put a nice face on it but battered plants is part of a larger problem as you know the overall problem is called the battering syndrome.
Bunu olduğundan daha güzel hale getirmeme imkân yok. Dayak yiyen bitkiler, bildiğiniz gibi daha büyük bir problemin dayak atma hastalığının bir parçası.
Because they go out there, they see what's available, you know, those fat, bald-headed little twerps that have no idea how lucky they are that they can't get a woman, and they come crawling back to you, thankful, knowing that there's no way they can do better than us.
Çünkü dışarı çıkarlar boşta olanları görürler şişman, kel kısa herifler bir kadını elde edemedikleri için ne kadar şanslı olduklarını bilmezler ve sürünerek minnetle sana geri gelirler o heriflerin bizden asla daha iyi olmayacaklarını bilerek.
There's no way to know.
Bunu bilmenin bir yolu yok.
There's no way for her to really know that nobody hates this war more than those who have to fight it.
Bu savaştan en fazla orada savaşan askerlerin nefret ettiğini anlamasına imkan yok.
Oh, no, You can read all the psalms, but there's no way to know that.
Hayır yok. Hiç bir mezmurda bir yol olduğu yazılmamış.
There's no way to know till I go through all the files.
Tüm dosyalara baştan sonra bakmadan bunu öğrenmenin yolu yok.
Class, I know there's no way to prove who actually did this... and in our American democracy, everyone is innocent until proven guilty.
Çocuklar, bunu yapanın kim olduğunu bilmiyoruz ve Amerikan demokrasisinde, herkes aksi kanıtlanana kadar masumdur.
There's no way to know.
Bunu bilmenin başka yolu yok.
Without a complete autopsy, there's no way to know for certain.
Tam bir otopsi olmadan, kesin olarak bilmenin yolu yok.
I know this isn't fair to you, but there's no other way.
ama başka yolu yok!
- There's no way to know.
Bilmek imkansız.
Yeah, or didn't. There's no way to know.
Ya da kaçamadığı.
But there's no way to know without de-cloaking and using our primary sensor array.
Ancak görünür hale gelip, birincil algılayıcılarımızı kullanmadan öğrenmemizin yolu yok.
Look, I know we've got some unfinished business, but after this, there's no way we're going to let you get away.
Bak, bazı yarım kalmış işlerimiz olduğunun farkındayım ama bu olaydan sonra, seni hayatta bırakmayız.
Well, in these matters, there's no simple way to know for sure.
Ne yazık ki böyle önemli şeylerde emin olmanın kolay yolu yoktur.
So there's no way to know how close they'll be to the window when it opens.
Öyleyse, açıldığında pencereye ne kadar yakın olduklarını bilebilmenin yolu yok.
There's no way to know how old the body is without lab work.
Laboratuar sonuçları olmadan cesedin kaç yıllık olduğunu bilemeyiz.
There's no way for me to know.
Bilmeme imkan yok.
If you test positive, there's no way to know.
Pozitif çıkarsan, bunu bilmek imkansız.
Unless we know their coordinates there's no way to find them until we run into one.
Koordinatlarını bilmediğimiz sürece bulmanın bir yolu yok, şayet bir tanesine çarpmazsak.
And there's no way to know which one.
Ve hangisinde olduğunu bilme imkanımız yok.
She's obviously going after the suspects on the list but she erased their names from my computer file when she got them so there's no way to know where she's headed.
Kesin olarak listedeki şüphelinin peşinde. ama isimleri aldıktan sonra bilgisayarımdan silmiş. Nereye gittiğini bulmanın bir yolu yok.
There's no way to know.
Bunu asla bilemeyiz.
It's like I said, there's no way to know the truth.
Dediğim gibi, gerçeği asla öğrenemeyeceğim.
There's no way to really know.
Bunu bilmek imkansız.
- There's no way to know.
- Öğrenmenin bir yolu yok.
There's no way to know.
Bilemeyiz.
- l know. And there's no way we're taking care of him if we're going to throw the camera in his face if he's crying. - l know that.
Ama eğer ağlarken yüzüne kamerayı sokmaya devam edersek..... pek de dikkat etmiş olamayız.
I just had to ask right away because it's just been building up inside of me and there's just no easy way for a girl to ask her boyfriend if he's gay so I know that you already explained to me that the poem
Ve bir kızın sevgilisine eşcinsel olup olmadığını sorması hiç de kolay değil. O şiirin bir erkekle ilgili olmadığını söylediğini biliyorum ama bunu konuşurken, cidden konuşmadık gibi geliyor.
There's no way for them to know we're carrying cameras, not bombs
Uçaklarda bomba değil de sadece kamera olduğunu bilmeleri çok zor.
You know, there's no polite way to ask you this, but...
Bunu sana kibarca sormak mümkün değil ama...
There's no way for me to escape, and you know it.
Hiçbir kaçış yolum yok bunu sen de biliyorsun.
There's no easy way to say this, but... I wanted you to be the first to know that...
Bunu söylemek kolay olmayacak, ama... herkesten önce senin bilmeni istiyorum.