There's no way to tell translate Turkish
162 parallel translation
There's no way to begin except to tell you.
Başlamak için sana söylemekten başka yol yok.
There's no way to measure it, no way to tell.
Ölçmenin bir yolu yoktu. Söylemek de mümkün değil.
Uh, there's no easy way to tell you this, but I got the feeling that it's dangerous for you here.
Bunu söylemenin kolay yolu yok ama burada olmanızı tehlikeli hissediyorum.
I protect it, and that's the way it's going to stay, because no Zulu 20 years out of a tree will shove 50 cents in my hand and tell me there's a freighter waiting to ship me out of the land I built, alrighty?
Bunu koruyorum ve böyle de kalacak, çünkü 20 yaşındaki hiçbir Zulu elime 50 sent verip, Cape Town limanında beni bekleyen bir gemi olduğunu söyleyemez, anladın mı?
less. There's no way to tell.
Anlatmanın yolu yok,
- There's no way to tell where they went.
Herhangi bir yere gitmiş olabilirler.
There's no way to tell.
Bunu söylemek mümkün değil.
- There's no way to tell.
- Söylemenin bir yolu yok.
There's no way to tell how much he's ingested.
Ne kadar içtiğini bilemem.
You mean to tell me there's no way I can shut that off?
Onu kapatabilmemin hiçbir yolu yok mu diyorsun?
There's no way to tell you this.
Bunu sana söylemenin bir yolu yok.
Unfortunately, without my medical equipment to analyze your optic nerves, there's no way to tell.
Maalesef, tıbbi ekipmanlarım olmadan, bu olayı inceleyip, bir şeyler söylemem çok zor.
There's no way to tell which way to go.
Tanrım. Nereden gitmemiz gerek?
Well, there's no way to tell for sure but I assume if I can complete the procedure your brain activity will return to normal and the visions will stop.
Kesin konuşmam mümkün değil. Eğer prosedürü tamamlayabilirsem, beyin aktivitenin normale döneceğini ve öngörülerin duracağını tahmin ediyorum.
If it was a real event, it's been buried and copied and twisted so many times there's no way to tell what really happened.
Gerçek bir olaysa bile o kadar çok kez bastırıldı, kopyalandı ki gerçekten olduğunu söylemenin hiç bir yolu yok.
Who request a baby girl Small girls who won't have any religious problems But there's no way to tell and it might take up to two years
Eğer kız bebek istiyorsanız dini problemleri olmayan küçük kızlar kesin bir şey söylemek zor ama iki yıl kadar sürebilir.
There's no way to tell
Anlatmak mümkün değil.
There's no possible way to tell on this.
Bunu kestirmenin mümkünatı yok.
There's no way to tell if your body will successfully take over the functions the nanoprobes are serving.
Eğer nanoprobler hizmetlerini başarırlarsa söyleyecek başka birşey yok.
But there's no other way to tell the story.
Ama hikayeyi anlatmanın başka yolu yok.
Sir, there's no way to tell.
Böyle birşey söylemek imkansız.
- But there's really no way to tell who it is.
- Ama onun kim olduğunu tahmin etmek mümkün değil.
There's just no way, and you have to swear to me that you will not tell him either.
Hayatta söyleyemem. Ve bana söz ver, sen de söylemeyeceksin.
It will take time to open a singularity, and we have no way of treating your injuries, but if there's anything you can tell us about your... lt has lost consciousness.
Bir tekillik açmak zaman alacak, ve yaralarını tedavi edebilmemizin hiçbir yolu yok, ama bize, fizyolojin hakkında herhangi bir şey söyleyebilirsen... Bilincini kaybetti.
There's no way Ballard will do what you tell him to do just because you say so.
Sırf sen öyle söyledin diye Ballard'ın istediklerini yapmasına imkan yok.
Alan, I have to tell you, there's no way that I can do it.
Alan, söylemem lazım, bunu yapmamın bir rolü yok.
- There's no way to tell.
- Mahkeme nerede yapılacakmış? - Hiç belirtmiyor.
That being said, I guess there's no easy way to tell you this.
Bunu söylemek hiç kolay değil.
There's no way to tell.
Böyle söyleyebilmenin yolu yok.
There's no way to tell if this is sabotage.
Bunun bir sabotaj olduğunu söyleyecek delil yok.
As long as we tell him the truth he's not going to take it out on us. There's no way, I said!
Ona söyleyemezsin dedik!
There's no way to tell without a closer look.
Daha yakından bakmadan bilemeyiz.
Said she had sex repeatedly, but there's no way to tell whether it was forcible.
Arka arkaya seks yapmış ama zorla olup olmadığını söylemek mümkün değilmiş.
STABLER : So there's no way to tell.
Yani anlayamayız.
I suppose there's no easy way to tell you this, but the civilisation on your planet was destroyed.
Sanırım bunu sana söylemenin kolay bir yolu yok ama, gezegenindeki uygarlık tamamen yok edilmiş.
There's no way to tell for certain that I'm here, or here or both places at once.
Buradayım veya oradayım diye, hatta, aynı anda iki yerde birden bulunuyorum diye kesin konuşabilmek bile imkânsızdır.
T'POL : There's no way to tell.
- Anlamamın imkanı yok.
There's no easy way to tell you this, so...
Bunu söylemenin kolay bir yolu yok, bu durumda...
There's no way to tell who.
Kim olduğunu bilemeyiz.
Tell me! There's no way to tell.
Bunu söylemenin bir yolu yok.
There's no way to tell who's going to be next.
Sıradaki kim, bilmek imkânsız.
I guess we're barely halfway through, but there's no way to tell.
Sanırım daha yeni yarısına geldik... ama bilmenin yolu yok.
Well, Jake... we... there's no easy way to tell you this.
Pekala Jake, Üzgünüm ama sana bunu anlatmanın kolay bir yolu yok.
There's no way to tell.
Bu konuda bir şey söylenemez.
- There's no way to tell who this man is.
- Bu adamın kim olduğu belli değil.
Even if it's blood, once it's dry, there's no way to tell how recent it is.
Kan olmuşsa bile eğer kuruşmuşsa ne zamandır ortamda olduğunu anlamak mümkün değildir.
There's no way to really tell what progression the disease may have taken- - You're right.
- Hastalığın ne hızla ilerleyeceğini önceden kestirmek- - - Haklısınız.
There's no way to tell who fired the kill shot.
Öldürücü atışı kimin yaptığını anlamanın yolu yok.
But there's no way to tell how much water volume there is based on the pressure.
Ama basınç sonucunda oluşan su değerini ölçmek mümkün değildir.
No, you know what? We can tell Lewis, but... Seriously, if there's any way to beat this thing...
Lewis'e söyleyebiliriz, ama ciddiyim, bu şeyi alt etmenin bir yolu varsa buna yoğunlaşmam lazım ama eğer o resme bakarsam, kafama takılır.
Or he could just say "jabberwocky." There's no way to tell.
Ya da abuk sabuk şeyler söyleyebilir. Anlamanın bir yolu yok.