There's nothing to do translate Turkish
1,722 parallel translation
Of course, there's another aspect to these gatherings that has nothing to do with gossip or poker.
Tabi ki bu toplantıların, dedikodu yapmak... Veya poker oynamaktan daha farklı bir amacı vardır...
Fine.There's nothing to do down here.
Burada yapacak hiçbir şey yok.
You know, too bad there's not a big game on tonight, because I got nothing to do.
Keşke bu akşam şöyle izleyecek güzel bir maç olsaydı, çünkü bu akşam boşum.
You guys know there's nothing I wouldn't do to keep the Cheetahs together.
Çitalar'ı bir arada tutmak için yapmayacağım şey yoktur, biliyorsunuz.
{ \ Listen, } There's nothing that I will not do to keep that thing from hurting you.
Dinle, seni korumak için yapmayacağım şey yok.
There's nothing to do but eat and crap, eat and crap.
Yaptığımız başka bir şey yok. Yiyip içip sıçıyoruz, yiyip içip sıçıyoruz.
Go away, there's nothing to do in here.
Başka bişey müfettiş?
There's nothing to say.
Do-wan! Söyleyecek bir şey yok.
Abortion is an option but she really doesn't want to get rid of it but there's really nothing you and do.
Aldırma bir seçenektir ama kız aldırmak istemez ama yapacak bir şey yoktur ve aldırmazsın.
Come on. There's going to be 100 pedestrian prints on there that have nothing to do with the crime.
Suçla ilgisi olmayan 100 yayanın parmak izi vardır.
Sir, you've always been so kind and taken an interest in me, but there's--there's nothing I can do to repay you.
Efendim, bana karşı hep çok kibar oldunuz ve benimle ilgilendiniz fakat size borcumu ödemek için yapabileceğim bir şey yok.
There's nothing for man to do round here.
Buralarda insanların yapabileceği bir şey yok.
There's no use explaining that I had nothing to do with that.
Bununla ilgim olmadığımı nasıl anlatabilirim bilmiyorum.
There's nothing Else to do.
Yapacak bir şey yok.
It's like a woody that actually feels like wood'cause it's just sitting up there and minding his own business like it's got nothing to do with you.
Sanki odundanmis gibi, aslinda odun gibi hissettiriyordu çünkü o öylece orada duruyor, zihin kendi isine bakiyor sanki onunla hiçbir alâkan yok gibi.
There's nothing else to do here.
Burada yapacak bir şeyimiz yok.
There's nothing to do with Wu.
Wu dan başkası değil.
If it's a stone, she takes pain meds, stone passes. There's nothing we need to do.
Eğer taşı varsa, ağrı kesici alır taş düşer, bir şey yapmamız gerekmez.
So there's nothing that you wouldn't do to not win?
- Sonrasında kazanamayacağına şüphem yok
Maybe Chuck's right, but there's nothing you can do to stop it without the code.
Chuck haklı olabilir ama kod olmadan bunu durduramayız.
There's nothing left for me to do here.
Artık burada yapabileceğim bir şey kalmadı.
And there's nothing you can do to stop that.
Ve bunu durduruabilmek için elinden hiç birşey gelmez.
And, like, I'll put her down to do something, and I'll be like, "That's, that's just lame. I'm just leaving her there to stare at nothing so that I can..."
Bir de onu koyuyorum mesela bir şey yapacağım diyelim ve sonra tam bir rezillik sanki oracıkta bırakıyorum onu dikilip bana bakıyor sonra...
It's about me, and it's about matthew, and it's about the fact that if I want to date matthew and ve sex with matthew, there's nothing you can do to stop it.
Bunu durdurmak için yapabileceğin hiçbir şey yok.
And there's nothing you can do to stop it.
Ve bunu durdurmak için yapabileceğin hiçbir şey yok.
I understand, listen to me, but a lie is a lie, there's nothing I can do.
Anlıyorum, dinle beni, yalan yalandır, yapabileceğim hiç bir şey yok.
Because when success is essential to keeping your family together, there's nothing a man will not do.
Çünkü başarı aileni bir arada tutacak temel olduğunda bir adamın yapmayacağı şey yoktur.
This Hastings woman. Maybe he didn't like the way she handled his claim, but there's nothing for me to do now.
Bu Bayan Hastings, belki onun sigorta hizmetinden memnun kalmadı, şu an yapabileceğim birşey yok.
I do remember how your mouth is all dry, and you can't really like swallow, because there's nothing there to swallow with.
Ağzımın nasıl kuruduğunu hala çok iyi hatırlıyorum. Yutkunamıyorsunuz bile çünkü ağzınızda yutkunmanızı sağlayacak bir şey yok.
There's nothing anyone can do to change that.
Bunu değiştirebilecek kimse yok.
Well, maybe he thinks there's nothing left for us to do.
Belki de yapacak bir şeyimiz kalmadığını düşünüyordur.
There's nothing in his background having to do with solar energy or fusion power.
Geçmişinde güneş enerjisi ya da füzyon gücüyle ilgili yaptığı bir şey yok. Güzel.
And there's nothing we can do to change it.
Ve olanları değiştirebilmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
this boy's gonna die and there's nothing i can do to stop it.
Bu çocuk ölecek ve bunu durdurmak için hiçbir şey yapamıyorum.
You are going to regret this, And now there is nothing you can do about it Because it's too late.
Pişman olacaksın, ve artık yapabileceğin bir şey yok çünkü artık çok geç.
and there's nothing that i would not do to protect her.
Ve onu korumak için yapamayacağım şey yok.
Justin and Kevin are just finishing up, so there's nothing left to do but wait. Everything's fine.
Her şey yolunda mı?
There's nothing we can do to bring her back
Onu geri getirebilmek için yapabileceğimiz bir şey yok.
What happens tonight when it's all over And there's nothing left for her to do?
- Her şey bittikten sonra ve onun için yapacak bir şey kalmadığında ne olacak bu gece?
Well, clearly, I don't know the details, but if Rose and Mr. Shaggy hair and going to shag... there's nothing you can do to stop it.
Açıkçası, detayları tam bilmesem de eğer Rose ve Bay Darmadağınık Saç dağıtacaklarsa onları durdurmak için elinden bir şey gelmez. Buna inanmıyorum.
How do you start a fire When there's nothing to burn
Nasıl ateş yakılır Yakacak bir şey yoksa
There's nothing you can do to change that.
Bunu değiştirmek için yapabileceğin bir şey yok ama daha kötü olmasını engellemek için yapabileceğin bir şey var.
Because any confusion that there seems to be has nothing to do with me.
Çünkü ortada görünen karışıklığın benimle ilgisi yok.
There's nothing I wanted to do that paid as well for so few hours.
Bu kadar az saatte bu kadar çok para ödeyen başka iş yok.
There's nothing more for us to do here.
Burada yapacak başka bir şeyimiz kalmadı.
You don't know what it's like to know that your son is being hurt and there's nothing you can do to stop it.
Ben hapisteyken oğlumu kim koruyacak? oğlunun incindiğini ve bunu durdurmak için yapabileceğin hiç birşey olmadığını bilmek nasıl bir duygu bilmiyorsun.
But there's nothing we can do to protect ourselves when a star dies.
Ve çok yoğun bir şekilde kenetlenmiş milyonlarca yıldız gördüler.
There's nothing anyone can do to stop it!
Bunu durdurabilecek kimse yok!
There's nothing that we can do to beat death.
Dışarıda bekleyen tek şey, ölüm.
- There's nothing we can do to bring her back. - Ow!
Onu geri getirmek için bir şey yapamayız.
There's nothing you can't do if you set your mind to it.
Aklına bunu koyarsan yapamayacağın bişey yok
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295