There's nothing to explain translate Turkish
89 parallel translation
There's nothing to explain.
- Açıklayacak bir şey yok.
There's nothing to explain.
Açıklanacak bir şey yok.
- There's nothing to explain.
- Açıklayacak bir şey yok.
- There's nothing to explain.
- Açıklanacak bir şey yok.
There's nothing to explain.
İzah gerektiren bir tarafı yok.
- There's nothing to explain
- Açıklayacak bir şey yok.
There's nothing to explain.
Açıklanacak birşey yok.
- There's nothing to explain.
- Söylenecek bir şey yok.
There's nothing to explain.
Açıklayacak bir şey yok.
There's nothing to explain.
Anlatacak bir şey yok.
There's nothing to explain.
Açıklayacak hiçbir şey yok.
There's nothing to explain.
Açıklanacak bişey yok.
Lieutenant, there's nothing here to explain the papers they took.
Teğmenim aldıkları o kağıtlar hakkında burada bir şey yok.
There's nothing to explain.
- Açıklanacak bir şey yok.
With feelings, there's nothing to understand... and no way to explain.
Duygular söz konusu ise anlaşılacak hiçbir şey ve anlatmanın hiç yolu yoktur.
Unless you're willing to explain to the owners why you fired one of your highest-rated hosts well then there's nothing you can do about it, is there?
Yüksek reytingli radyocunu neden kovduğunu patronlara açıklamak zorunda kalmak istemiyorsan bu konu hakkında yapabileceğin hiçbir şey yok, tamam mı?
There`s nothing to explain.
Açıklanacak bir şey yok.
- There's nothing to explain mom I'm finished, I'm in the street.
- Açıklayacak birşey yok anne... Ben bittim!
Bei mir bist du schon please let me explain Frankie, there's nothing in the world... like a good feed of apples and a drink of water... and a good shit and plenty of grass to wipe your arse with.
Frankie, dünyada, iyi bir elma ziyafeti, serin bir yudum su ve iyi bir sıçmadan daha güzel bir şey olamaz.
There's nothing to explain.
Açıklanacak hiçbir şey yok!
There's nothing more to explain.
Açıklayacak başka birşey yok.
Sir, I tried to explain, there's nothing left.
Efendim, ben açıklamaya çalıştım hiçbir şey kalmadı.
There's nothing in her PalmPilot or credit card statements to explain the trips.
Cep bilgisayarında ya da kredi kartı bilgilerinde bütün bu yolculukları açıklayacak bir şey yok.
There's nothing to explain Dr. Newman
Açıklanacak birşey yok Dr. Newman.
There's nothing to explain Dr. Newman.
Açıklanacak birşey yok Dr. Newman.
There's nothing to explain his symptoms.
Bu belirtileri açıklayabilecek hiçbir şey yok.
There's nothing to explain, Agent Cassidy.
Açıklanacak birşey yok Ajan Cassidy.
There's nothing to explain, sir.
Açıklanacak bir şey yok efendim.
There's really nothing to explain.
Açıklanacak bir şey yok.
There's nothing to explain.
Açıklanacak birşey yok!
Look, there's stuff going on that I can't explain, but it has nothing to do with us.
Bak, açıklayamacağım şeyler oluyor. Ama bizimle ilgili birşey yok.
- There's nothing to explain.
- Açıklanacak hiçbir şey yok. - Yok mu?
There's nothing to explain.
- Anlatacak bir şey yok.
Well, it's nothing that is remotely interesting to explain or attend, but I have to be there, so...
Aslında ne anlatılacak ne de iştirak edilecek kadar ilginç bir şey değil fakat orada bulunmam gerek, bu yüzden- -
There's nothing physical to explain the disorientation and memory loss.
Dengesizlik ve hafıza kaybını izah edecek fiziksel bir şey yoktur.
There ´ s nothing to explain.
- Açıklanacak bir şey yok.
- There's nothing to explain.
- Hiçbirşeyi açıklamana gerek yok.
There's nothing to explain.
- Bunun hiçbir açıklaması olamaz.
- There's nothing to explain!
- Açıklayacak bir şey yok!
I can explain the cash, and if you want to get cute and mention something about a scam, there's nothing you can say I can't talk myself out of!
Parayı açıklayabilirim, akıllanmak istiyorsan... eğer bir yolsuzluktan bahsedersen... hiçbir şey anlatmazsın. Benim bu işin dışında olduğumu söylerim.!
There's nothing to explain.
Anlatılacak bir şey yok.
Don't worry, there's nothing to explain.
Boşver, açıklanacak bir şey yok.
I mean, there's nothing to explain.
Açıklanacak bir şey yok.
I will write a perfectly acceptable reference and you'll find that there's nothing about it that's hard to explain.
Sana çok iyi bir referans mektubu yazacağım. Böylece açıklamanın zor olmadığını göreceksin.
There's nothing to explain.
Bana açıklamana gerek yok.
Anyway, I agreed to receive you for a simple reason, to explain to you once and for all that there's nothing for you here.
Her neyse, seni görmeyi bir sebepten kabul ettim. İlk ve son kez, burada senin için bir şey olmadığını söylemek.
I Jigsaw's falling into place I IThere is nothing to explain I I You eye each other as you pass I
â ™ ª Jigsaw's falling into place â ™ ª â ™ ª There is nothing to explain â ™ ª â ™ ª You eye each other as you pass â ™ ª â ™ ª She looks back you look back â ™ ª
- There's nothing to explain.
- Anlatacak bir şey yok.
- No, there's nothing to explain.
- Hayır, açıklayacak bir şey yok.
And if you lose... there's nothing to explain.
Kaybedersen zaten açıklanacak bir şey olmayacak.
No, no. There's nothing to explain.
Açıklayacak bir şey yok.
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295