There's nothing to it translate Turkish
1,106 parallel translation
And I says " There's nothing to it.'
Ben de "Bunda bir şey yok" dedim.
Since it's a lie, there's nothing to worry about.
Yalan haber o, kaygılanacak bir şey yok.
Think about it like that, and there's nothing to it.
O şekilde düşün, başka da bir şey yok.
We should talk about it over dinner or not talk about it'cause there's nothing to talk about.
Bunu yemekte konuşabiliriz Ya da konuşamayadabiliriz Çünkü konuşacak bir şey yok.
It's about getting people to give names to show there's nothing they can't get people to do.
İnsanlara isimleri söyleterek insanlara yaptırtamayacakları hiçbir şey olmadığını göstermek istiyorlar.
There's nothing to be said against it, is there?
- Ortada yanlış bir durum yok!
There's nothing I can do to prevent you from doing it.
Ve benim bunu durdurmak için yapabileceğim hiçbir şey yok.
No, there's nothing to stop you guarding it.
Hayır, sizlerin korumasında bir sakınca yok.
That one over there, I know nothing about it, but it looks to me as if you'd be better off seeing the back of him.
O adam var ya, sakın yanlış anlamayın, bildiğim bir şey yok ama tanımak isteyeceğiniz bir tip değil gibi.
"It's too late, he's dead, there's nothing to be done. " And I'm sorry, I can't come. "
"Artık çok geç, o öldü, yapılacak bir şey yok ve üzgünüm, gelemeyeceğim."
There's nothing unusual about the bag except it's easy to spot.
Çantanın, kolay fark edilmesi dışında bir özelliği yok.
Can we talk it out? - There's nothing to talk about.
İçindekileri dökmelisin, Emilia.
There's nothing to it.
Zor değil.
You're wrong, there's nothing to it.
Yanılıyorsun, bunla alakası yok.
They admired his inventiveness and his genius for experimentation, but they regarded his invisible "lines of force" and his ideas about light and gravity as hand-waving, meaning there was nothing solid to back it up.
Onun yaratıcılığına ve deneysellikteki dehasına hayrandılar ama onun görünmez "kuvvet alanlarını" ve ışık ve kütleçekimi hakkındaki fikirlerini mesnetsiz buluyorlardı.
There's nothing to it.
Onun hiçbir şeyi yok.
There's nothing to be done about it now.
Artık yapacak bir şey yok.
It's nothing to get upset about but there's one detail I forgot to work out.
Kızılacak bir şey değil küçük bir detay halletmeyi unuttuğum.
- There's nothing to it.
- Hiçbir şeyi yok.
Stace, there's nothing to it.
Stace, hiç sorun değil.
There's nothing more to it than there would be to an orgy in a monastery :
Yapacak başka bir şey yok, yoksa bu durum manastırda bir orjiye dönüşebilir.
Of course, there's nothing for it now but to finish him off.
Ama elbette onu bitirmekten başka yapacak bir şey yok.
There's nothing to it.
Burda olmaz.
I know it's been a long time, and I know there's nothing between us anymore, but I need to talk to you.
Uzun zaman geçtiğini biliyorum, ve artık aramızda bir şey olmadığını da biliyorum, ama seninle konuşmam lazım.
The skin and hair split and came off of her face so that there was nothing except the skull and orange light came out of her hair and it lit all around and fire shot from her eye sockets and began to burn my stomach and she said
Kafasından turuncu bir ışık çıkıyordu ve ışık yuvarlaktı. Gözlerinden fışkıran alev, midemi yakıyordu.
If one of you is guilty, which I find hard to believe, it's a bad idea to hide because there's nothing worse. It's better not to hide but, on the contrary, to confess and repent.
Buna inanmak istemiyorum ama eğer içinizden biri suçluysa gizlenmektense - çünkü hiçbir şey ikiyüzlülükten daha kötü değildir - itiraf edip, pişman olması onun için daha iyi olur.
I talked to the doctor about it, and he said there's nothing I can do...
Bu konuyu doktorla konuştum, ve doktor yapabileceğim bir şey olmadığını söyledi.
There's nothing to look at. We'll have it cleaned up in a couple minutes.
Bir dakikada temizleriz.
Time's slipping away and there ain't nothing to show for it.
Zaman uçup gidiyor ve elimize hiçbir şey geçmiyor.
Well, there's nothing we can do to stop it, is there?
Durdurmak için yapabileceğimiz birşey yok, değil mi?
Ah, come on, there's nothing to it.
Dert değil.
Problem is there's nothing to rhyme it with.
Sorun, onunla kafiye yapacak kelime olmaması.
I used to think that there was nothing that you really wanted... but that's not it, is it?
Gerçekten istediğin hiçbir şey olmadığını düşünürdüm... ama mesele bu değil, öyle değil mi?
There's nothing to it.
Çok kolay.
How's it feel to take that off every night and find there's nothing underneath? Nothing.
Her akşam bütün bunları çıkarmak ve altındakini görmek sende ne etki yapıyor, hiçbir şey.
We just got to destroy it completely until there's nothing left.
Hiçbirşey kalmayıncaya kadar onu parçalamamız gerekecek.
You see, there's nothing to it.
- İşte böyle.
There are no dogs around to teach it, so it's got no dog friends, no dog family, nothing to relate to.
Ona öğretecek köpek de olmamış. Köpek arkadaşı ya da köpek ailesi yok. Kendini tanıyamıyor.
Oh there was nothing in it to suggest a clue - - some clothes, some books, and a considerable number of curiosities from the Andaman Islands.
Oh ipucu olarak değerlendirilebilecek hiçbir şey yoktu - - biraz elbise, kitaplar, ve Andaman Ada'sından hatrı sayılır sayıda antika.
There's nothing to be gained by talking about it.
Bunu anlatmakla elime bir geçmez.
If there's nothing to speak about seriously, life's not worth living. is it?
Eğer hakkında ciddi konuşabileceğimiz birşey kalmasydı hayat yaşamaya değmezdi, değil mi?
There's nothing to it.
Ben çocukken oldum. Endişelenecek bir yanı yok.
I'm bound to say that I make nothing of the note except that there's something's on hand, and a woman, as usual, is at the bottom of it.
Söylemeliyim ki not hakkında elimizde bulunması ve her zaman olduğu gibi olayın merkezinde bir kadının olması dışında bir anlam veremiyorum.
It's too far down there, there's nothing to hold on to.
Tutunacak hiçbir yer yok.
There's nothing on earth that's going to do it.
Hayatta işe yaramaz.
"Tiny lives" is it? To those in power, there's nothing as cheap as other people's lives.
lütfen.
What if I was to tell you there's nothing personal about it?
Peki ya sana... bunda özel birşey olmadığını söyleseydim?
It's too late for a lawyer, Gordon. There's nothing to be done now.
Bir avukat için çok geç Gordon, artık yapılacak bir şey yok.
There's nothing you or I, or anyone can do to stop it.
- Senin, benim ya da bir başkasının bunu durdurmak için yapabileceği birşey yok.
So I don't really find it exactly cheerful... to be living in the middle of a totally exhausted decade... where's there's nothing to look forward to... and no one to look up to.
bu yüzden bu tamamen bitkin... döenmin ortasında yaşarken neşelenemiyorum... Hiçbir beklenti yokken... ve örnek alınacak kimse yokken.
There's nothing left that can make it to those mountains.
Bizi dağlara götürebilecek araç kalmadı.
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49
there's nothing here 275
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49