There's nothing to see translate Turkish
390 parallel translation
There's nothing for you to do that I can see.
Gördüğüm kadarıyla yapabileceğin hiçbir şey yok.
There's nothing to keep me here that I can see from this angle.
Bu açıdan bakınca, beni burada tutacak bir şey göremiyorum.
I won't see any lawyers, because there's nothing to see them about.
Avukatlarla görüşmeyeceğim, çünkü onları görmek için bir neden yok.
Easy to see there's nothing on your mind.
Kafanda hiç bir şey olmadığı kolaylıkla anlaşılıyor.
There's nothing unusual about a father wanting to see his daughter.
Bir babanın kızıyla yalnız görüşmesi çok normal.
You see, Terry, I'm convinced there's something quite recent in this woman's history... that we know nothing about, which I'm almost sure would lead to the origins of her illness.
Terry, bu kadının geçmişinde çok yakın bir zamanda gerçekleşen ve hiç bilmediğimiz bir şey olduğuna, bunun da bizi hastalığının kaynağına götüreceğine eminim.
There's nothing more to see.
Görecek daha fazla bir şey yok.
There's nothing to do but see to it that none of them get off.
İstanbul'a kadar inmediklerini takip etmekten başka yapacak bir şey yok.
There's nothing to see.
Görülecek bir şey yok.
Go away, there's nothing to see.
Burada beklemeyin, görecek bir şey yok!
As far as I can see, there's absolutely nothing to do.
Gördüğüm kadarıyla, burada benim yapabileceğim hiçbir şey yok.
Come on, lads. Well, if there's nothing to see up on deck, I'm going back to bed. Good night.
Görecek bir şey yoksa ben yatağıma dönüyorum.
There's nothing to see.
Görecek bir şey yok.
- there's nothing that to see.
Bakayım.
There's nothing more beautiful, you've got to see it with your own eyes.
Daha güzel bir şey yok, kendi gözlerinle görmen lazım.
There's nothing to see.
Görecek hiçbir şey yok.
But there's nothing to see.
Ancak görecek bir şey yok.
I was determined to see the city, but everybody wanted to go on and, well, to avoid arguments, in short, there's nothing wrong with the fluid link.
Ben şehri görmekte kararlıydım, ama herkes gitmek istiyordu tartışmadan kaçınmak için, kısacası, sıvı halkada sorun yok.
There's nothing else to see, except me and the books.
Ben ve hesap defterleri dışında görecek başka bir şey yok.
Get away, there's nothing to see.
Uzaklaşın burdan, görecek birşey yok.
There's nothing to see.
Bakacak bir şey yok.
- There's nothing to see!
- Görecek bir şey yok!
Get a move on, there's nothing to see.
Açılın lütfen... ... görecek bir şey yok.
There's nothing here I'm gonna miss... except you. Yeah, well, we'll get to see each other. How?
Burada bir gün daha kalıp Kongre Üyesinin oğlunu kontrol edeceğiz ve... biraz golf oynayacağız.
There's nothing to see!
Görecek bir şey yok!
There's nothing to see.
Görecek bir şey yok ki.
Even when there's nothing to see.
Görecek bir şey olmadığında bile.
Well, you see, he's put so much wood there was nothing to breathe with.
Üstüne çok fazla çalı koymuştu, nefes alamayacak kadar.
As far as I can see, there's nothing else to tell.
Görebildiğim kadarıyla, söyleyecek başka hiçbir şey yok.
I see I've upset you, but there's nothing to worry about.
Merak etmeyin, korkulacak bir şey yok.
A lot of other people in this country are just as sentimental and there's nothing they'd like better than to see Apollo Creed give a local Philadelphia boy a shot at the greatest title in the world on this country's biggest birthday.
Hiçbir şey insanların bu kadar hoşuna gitmez : Apollo Creed yerel.. .. bir boksöre ülkenin en büyük gününde dünya unvanı şansı veriyor.
There's nothing more satisfying than to see your own book published. Nothing.
İnsanı kendi kitabını görmesinden daha çok tatmin eden bir şey yoktur.
Pai Yu Ching, there's nothing I would like more, but there is someone who wants to see you first.
Pai Yu Ching, çok isterdim ama, seni görmek isteyen biri var.
There's nothing to see.
Görülecek birşey yok.
There's nothing to see up here, go back down.
Burada görülecek bir şey yok, in aşağıya.
Sorry, Benoit, but there's nothing here to see.
Üzgünüm, Benoit ama burda sana göre bir şey yok.
There's nothing here to see.
Burada görülecek bir şey yok.
There's nothing to see here.
Görecek birşey yok.
- There's nothing to see here.
Burada görecek bir şey yok.
Believe me, there's nothing I'd like better than to see your uncle go.
İnanın bana amcanızın gitmesini ben de isterim.
There's nothing wrong with going to see a doctor.
Bir doktora görünmekte kötü bir şey yok.
There's nothing to see.
Görülecek pek bir şey yok zaten.
- See, there's nothing to be nervous about.
Bunu böyle bil. - Gergin olacak bir durum yok.
Because there's nothing to see.
Çünkü görülecek bir şey yok.
You see, there's nothing to it.
- İşte böyle.
Once you try, you'll see there's nothing to fear.
Bir kez denesen, korkacak bir şey olmadığını göreceksin.
There's nothing much to see here, Commander.
Burada görecek çok fazla şey yok Komutan.
There's nothing to see.
Görecek birşey yok.
There's nothing to see, Jacques!
Görecek hiçbirşey yok.
There's nothing for you to see here.
Görecek bir şey yok. İlerleyin.
- Just wait- - - There's nothing to see here.
- Burada görülecek bir şey yok.
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing to be scared of 52
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49