There's nothing to tell translate Turkish
422 parallel translation
There s nothing to tell!
Söyleyecek bir şey yok
I tell you, there's nothing to worry about.
Endişelenecek bir şey yok.
There's nothing to tell.
Anlatacak bir şey yok.
There's nothing more to tell.
Başka anlatacak bir şey yok.
No, there's really nothing to tell you, dear.
Hayır, hayır. Gerçekten söyleyecek bir şey yok.
- There's nothing to tell, really. - Nonsense.
- Anlatacak pek bir şey yok, gerçekten.
There's nothing to be done, I tell you.
Artık hiçbir şey yapılamaz dedim sana.
There's nothing more to tell.
Fazla anlatacak şey yok.
There's nothing much to tell.
Anlatacak pek bir şey yok.
- There's nothing much to tell, really.
- Anlatacak pek bir şey yok.
- There's nothing to tell.
- Anlatacak bir şey yok.
You can tell Caroline Vail there's nothing to stop you from marrying her now.
Caroline Vail'e evlenmeniz için hiçbir engel olmadığını söyleyebilirsin.
Mr. Stanger, there's nothing more to tell.
Bay Stanger, daha fazla anlatabileceğim bir şey yok.
There's nothing to tell.
- Anlatacak bir şey yok.
There's nothing more to tell.
Söyleyecek başka bir şey yok.
- There's nothing to tell.
- Söyleyecek bir şey yok.
There's nothing else to be done... except to go to their uncle, tell him everything and force him to understand.
Yapılabilecek başka birşey kalmadı... sadece amcalarına gidip tüm gerçeği anlatabilir, anlamasına uğraşabilirim.
There's nothing else to tell.
Söylenecek başka bir şey yok.
Oh, well, please thank the princess... and tell her that there's nothing to be concerned about. It's really not too serious.
Lütfen, merak edecek bir şey olmadığını ve teşekkürlerimi iletin.
There's nothing to tell.
Söyleyecek bir şey yok.
Well, there's really nothing to tell.
Gerçekten de anlatacak bir şey yok.
You doctors should have a way to tell a patient nothing's wrong so he's sure there's nothing wrong!
Siz doktorlar, sapasağlam olan hastalarınızın sapasağlam olduklarından emin olmalarını sağlayacak bir yol bulmalısınız.
There's nothing you'd like to tell me?
Bana anlatacağın bir şey yok mu?
There's nothing to tell.
- Söyleyecek bir şey yok.
There ´ s nothing else to tell.
Anlatacak başka birşey yok.
There's nothing to tell.
Anlatacak birşey yok.
There's nothing to tell.
Anlatılacak hiçbir şey yok.
- There's nothing to tell.
- Anlatılacak hiçbir şey yok.
Actually, the reason for that is because, there's nothing to tell.
Aslında duymamanın nedeni anlatacak bir şey olmaması.
If you've done that, there's nothing else to tell me, is there?
Eğer öyle yapıyorsanız, bana söyleyecek bir şeyin olmamalı, değil mi?
My mother is really, she really lives in a lot of pain because she's sure I'm going to go to hell and there's nothing I can do to tell her that there is, that it just does not exist for me.
Annem... o gerçekten, çok acı çekmiş. çünkü başımı derde sokacağımdan falan emin ve bu konuda yapabileceğim hiçbirşey yok.
Forgive me if this sounds cowardly, but I didn't want to be the one to have to tell her what had happened. - If there's nothing more, you'll excuse me. - Certainly, sir.
Bir kartopunun yuvarlanmağa başladığını gördüğünde, it.
There's nothing much to tell.
Anlatacak çok şey yok.
Well, there's nothing very dramatic to tell.
Söylenecek çok fazla bir şey yok.
I want you to tell me that you know for a fact there's nothing wrong with my daughter except in her mind!
Söylemenizi istediğim tek şey... kızımın sorununun sadece kafasında olduğu!
There's nothing much to tell.
Anlatacak fazla bir şey yok.
Doesn't it tell how, long ago, it was the whales that led your people here... where they found peace and happiness, so there's nothing to fear.
Uzun zaman önce, insanlarını bu barış ve mutluluk dolu yere balinaların getirdiğini,... korkacak bir şey olmadığını, efsane söylemiyor muydu?
As far as I can see, there's nothing else to tell.
Görebildiğim kadarıyla, söyleyecek başka hiçbir şey yok.
Well, there's nothing much to tell, really.
Aslında söyleyecek pek bir şey yok.
Well, there's nothing to tell.
Şey, anlatacak bir şey yok.
There's nothing to tell.
Söyleyecek bir şey yok ki zaten.
There's nothing to tell. In case you need me... take my number.
Bana ihtiyacın olursa diye numaramı al.
There's really nothing to tell.
Anlatacak pek bir şey yok.
There's nothing better I'd like right now then to tell you what you wanna know.
Şu anda, öğrenmek istediğin şeyi söylemekten daha çok hiçbir şeyi isteyemem.
Tell Alexander there's nothing to be afraid of.
Alexander'a korkulacak bir şey olmadığını söyle.
There's nothing to tell.
Söylenecek bir şey yok.
He wants me to tell you a story of when there was nothing in the world except for a man and a woman,
Benim sana bir hikaye anlatmamı istiyor. Dünyada bir kadın ve erkek dışında hiç bir şeyin olmadığı zamanlara ait bir hikaye.
There's nothing to tell.
- Anlatacak birşey yok.
- Well, I'm not, so there's nothing to tell.
- Yapmıyorum yani diyecek bir şey yok.
There's nothing to tell. I was 18... I came down one morning and found him with his head in the gas oven.
Söyleyecek bir şey yok. 18 yaşındaydım... ve kafası gaz fırınının içinde, yerde uzanır buldum.
What if I was to tell you there's nothing personal about it?
Peki ya sana... bunda özel birşey olmadığını söyleseydim?
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295