There's nothing wrong with it translate Turkish
214 parallel translation
I suppose there's nothing wrong with his lecturing if it's sponsored by the school.
okul tarafından davet edildiyse eğer, sanırım bir sorun bulunmuyor.
And there's nothing wrong in going out with the boss... - if it'll bring a couple of bucks into the house.
Ayrıca, evin içine fazladan para girecekse patronla yemeğe çıkmanın yanlış bir tarafı yok.
I'm sure that's flattering. There's nothing wrong with it.
Bunun gurur duyulacak birşey olduğuna eminim.
There's nothing wrong with it.
Bunda bir yanlışlık yok.
There's nothing Wrong With the rest of it.
Diğer taraflarda da bir terslik yok.
There's nothing wrong with it. - l just...
Hiçbir sorunu yok ama sadece...
- Daddy, there's nothing wrong with it.
- Bunda kızacak bir şey yok, baba. - Elbette yok.
There's nothing wrong with it.
Bu normaldir.
There's nothing wrong with my back if you'd just get off it!
Belimin hiçbir şeyi yok. Bu konuyu kapatırsan sevinirim.
There's nothing wrong with it.
- Gözüme birşey kaçtı.
Property's condemned, but there ain't nothing wrong with it.
Bina kamulaştırıldı ama herhangi bir tehlikesi yoktu.
Well, there's nothing wrong with it per se, but only between husbands and wives, and lovers too, I guess.
Aslında bunun bizatihi yanlış bir tarafı yok. Yani sanırım sadece karı kocalar arasında ve bir de âşıklar arasında olursa.
Oh, there's nothing wrong with it, it's just that...
Bir şeyi yok, yalnızca...
There's nothing wrong with it.
Bir şeyi yok.
There's nothing wrong with it.
Bunda bir kötülük yok ki.
There's nothing wrong with it.
Sorun yok.
Because there's nothing wrong with it.
- Çünkü yanlış bir tarafı yok.
There's nothing wrong with it
Onun tek bir kötü yanını görmedim!
Well, what I mean is, if there's nothing wrong with that tire... and it'd just been checked that day when she had the car serviced, well, that means that somebody must have let the air out of it.
Şey, demek istediğim şu, eğer o lastikte bir şey yoksa, ki o gün arabaya bakım yaptırdığında yeni kontrol edilmişti, bu demektir ki, biri lastiğin havasını indirmiş olmalı.
Well, what I mean is, if there's nothing wrong with that tire... and it'd just been checked that day when she had the car serviced, well, that means that somebody must have let the air out of it.
demek istediğim, bu lastik ile ilgili yanlış bir şey varsa araba o gün servisteydi ve kontrol edilmişti birileri onu bilerek patlatmış olmalı.
There's nothing wrong with it.
Havada birşey yok.
There is nothing wrong with it.
Bunda yanlış bir şey yok.
It's useless, there is nothing wrong with him.
Faydası yok, herşey düzgün görünüyor.
There's nothing wrong with it, it's just a little strong.
- Sadece biraz koyu.
You see, if it's fun, there's nothing wrong with it.
Sende görüyorsun. Bu sadece bir eğlence. Bunda yanlış bir şey yok.
There's nothing wrong with it.
Onunla yanlış bir şey yapmıyoruz.
There's nothing wrong with him, I can prove it.
Aslında onda bir sorun yok, ispat edebilirim.
Hey, there's nothing wrong with it.
Hey, bunda yanlış bir şey yok.
Well, there's nothing wrong with it.
Olsa da, zararı yok.
There's nothing wrong with it, Mom.
Bunun klimayla hiçbir ilgisi yok anne.
SO YOUR FATHER'S MARRYING A YOUNGER WOMAN. THERE'S NOTHING WRONG WITH THAT. I'M NOT SAYING THERE'S ANYTHING WRONG WITH IT.
Baban genç kadınla evleniyor olabilir, ne var ki bunda?
There's nothing wrong with it.
Her hangi bir sorun yok.
But I mean, there's nothing wrong with it.
Yani bunda yanlış olan birşey yoktu.
There's nothing wrong with it.
Onda bir problem yok.
There's nothing wrong with the food, it's the company.
Yemekte bir sorun yok, sorun sofraya oturanlarda.
There's nothing wrong with it.
Tıkır tıkır çalışıyor.
There's nothing wrong with it.
Hiçbir yanlış yanı yok.
There's nothing wrong with it.
Burada yanlış birşey yok.
But there's nothing wrong with it.
Ama hata da yok. Tanrım!
Tell your wife there's nothing wrong with her cousin, it's just she...
Karına, kuzeninde bir sorun olmadığını söyle fakat o...
There's nothing wrong with it.
Bunun yanlış bir yanı yok.
It's when there's nothing wrong with you, but you hurt anyway.
Eğer kendinle ilgili bir şey ters giderse senin canını acıtır
However. It does appear... that there's absolutely nothing wrong with you.
Ancak, görünen o ki... sizin hiçbir şeyiniz yok Bay Redman.
There's nothing wrong with it.
Bunda yanlış olan bir şey yok ki.
A black crack baby... it's insane. There's nothing wrong with him.
- Siyah, kokain bağımlısı bir bebek?
– There's nothing wrong with it that can't be fixed with a bit of you know what in the head department.
- Hiçbir şeyi yok... kafa bölümünden, hani bilirsiniz, küçük bir parça ile onarılmayacak şey yoktur.
There's nothing wrong with it.
Hayır Carol, bence bunda garip bişey yok.
There's nothing wrong with it or you.
Sosislinin veya senin bir sorunu yok.
There's nothing wrong with it once in a while.
Kırk yılda bir öyle olmakta bir sakınca yok.
There was nothing wrong with me, and it's my house!
Sorun bende değil, ve burası benimde evim!
There's nothing wrong with it.
- Bunda yanlış bir şey yok.