There's something in there translate Turkish
3,454 parallel translation
There's gotta be something in one of these...
Bunlarda mutlaka bir şeyler olmalı.
There's something in the Wi-Fi.
Wi-Fi'ın içinde bir şey var.
There's something in this house.
Bu evde bir şey var.
Look, I know that this sounds nuts, but that doll, - I think that there's something in it.
Bak, sana çılgınca geldiğini biliyorum ama o bebek sanırım içinde bir şey var.
Truthfully, there's just something in our marriage that hasn't quite...
İşin doğrusu, evliliğimizde tam da yerine oturmayan bir şey var.
There's something really, really in here.
Burada gerçekten bir şey var.
Believe me, there's something devilish in the way they look, in their lack of fear in the face of death.
Bakışlarında şeytani bir şey var ve ölümden kesinlikle korkmuyorlar.
I gotta tell you, I'm starting to think there's something in the water.
İtiraf etmeliyim, suda bir şey olduğunu düşünmeye başladım.
There's something tasty in the magno-field.
Magno-alanda lezzetli bir şey var.
There's something in the mist.
Sisin içinde bir şey var.
There's something in me.
Bende bir şey vardı.
I know there's something in here with me.
Burada bir şey olduğunu biliyorum.
There's something in here with us.
İstasyonda bizden başka bir şey daha var.
There's something else in the bag for you.
Çantada senin için başka bir şey daha var.
Well, in my experience, one doesn't guard a door unless there's something in the room.
Şu güne kadar olan tecrübelerime dayanarak söylüyorum ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
In my experience, one doesn't guard a door unless there's something in the room.
Şu güne kadar olan tecrübelerime dayanarak söylüyorum ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
She seems totally at peace, yet there's something troubling in her eyes.
Tamamen huzurlu görünüyor ama yine de gözlerinde bir tedirginlik var.
I think there's something caught in it or... or, like, an allergic reaction.
Sanırım bir şey kaçtı ya da bir şeye alerji oldum.
There's something moving. There's something moving in there.
İçinde bir şey hareket ediyor.
There's something in you, some hard, good little kernel of something.
Sende bir şey var zor ama özünde güzel bir şey.
OK, look, there's something I need to... I'll be back in 20 minutes.
Bak, benim yapmam gereken... 20 dakikaya dönerim.
There's only a few people in town who can make something like that, and, well, I'm standing here.
Bu şehirde bunu başaracak çok az insan vardır. Onlardan birisi de benim.
There is something about the Neve sound that my ear has always been attuned to.
- Neve'in sound'una kulaklarım..... her zaman alışıktır.
There's something I need to ask you before I go in.
İçeri girmeden önce sana bir şey sormam gerekiyor.
You ought to throw that goddamn counterfeit hat after winter cause there ain't a cowboy alive go out in public wearing something like that on his head.
Ayrıca sana birşey daha söyleyeyim, kış bitince şu kafandaki lanet sahte şapkayı atmalısın çünkü Kafasında böyle birşeyle halkın arasında dolaşıp da hayatta kalabilen bir kovboy yoktur.
In our cells? I thought there was something familiar about this place.
Burayı gözüm bir yerden ısırıyordu zaten.
There's something in here.
Burada bir şey var.
But there's always something or someone in the way.
Ama her zaman yolda bir şey ya da birileri oluyor.
It would be different - if there was something disturbing in your appearance.
Eğer dış görünümünüzde rahatsız edici bir şey olsaydı sonuç farklı olabilirdi.
Either there's something in that journal that explains why Aria's dad would meet up with Ali the night she died, or we have to believe Garrett's story.
O günlükteki bir şey neden Aria'nın babasının, öldüğü gece Ali'yle buluştuğunu açıklıyor, ya da Garret'ın hikayesine inanmak zorundayız.
In case there's something hidden here I haven't found.
Burada henüz bulmadığım gizli bir şeyler varsa diye.
And if there's something that isn't shit in me, it's piss.
Çuvalda bok yoksa da sidiktir.
Roman, there's something in the road.
Roman yolda bir şey var. Dur.
Now there's something beautiful about knowing that you'll spend the rest of your life in prison.
Hayatınızın geri kalanının hapiste geçeceğini bilmek de güzel bir şey olmalı.
But you can't just go out there and fall in love like it's something you can just do.
Ama dışarı çıkıp normalde yapabileceğin bir şey gibi aşık olamazsın.
There's something in this?
- İçinde bir şey mi vardı?
I'm sure there's something else in this neighborhood besides a vagina art exhibit.
Eminim bu mahallede vajina sergisinden başka şeyler de vardır.
Maybe there's something in there that could help them figure out who would want to hurt her.
Belki içinde ona zarar vermek isteyeni anlamalarına yardım edecek bilgiler vardır.
I peek out and there's the boss himself and that weird, quiet dude with the bow ties carrying something wrapped up in a tarp.
Dışarı baktım ve patronla o garip papyonlu, sessiz elemanı muşambaya sarılı bir şeyler taşırken gördüm.
There's something wrong in him.
Onda garip bir şeyler var.
There's some guy in the back who wants to say something.
Arka tarafta bir şey söylemek isteyen bir kişi var.
There's something in the bottom of this cup, too.
Bu bardağın içinde bir şeyler var.
In my opinion, there is something more complicated...
Bence ortada daha karışık bir durum var.
All right, so across the room over there, the dogs lost his scent, so I'm assuming they put them in some kind of a vehicle or something.
Buranın karşısına geçince köpekler kokuyu kaybediyor, yani sanırım onları bir tür araca falan bindirmişler.
There was something in the local news.
Yerel haberlerde bir şey varmış.
There's something else in here.
Burada başka bir şey var.
He's a cunt and she's a cunt and I'm gonna go in there and say something.
- O dallama da, kaltak da götün teki oraya gidip ikisine de iki çift laf edeceğim.
Maybe there's something in these comments.
Belki bu yorumlarda bir şeyler vardır.
But if something happens to Grace in here and she's harmed in any way, there won't be anyone else to blame.
Ama burada grace'e bir şey olacak olursa ve o herhangi bir biçimde zarar görürse sizden başka suçlanacak kimse olmayacak.
I'm sure there's something in there that can appeal to everyone's taste.
Eminim ki bu müzik kutusunda herkese uygun ve beğenebileceği bir şarkı var.
Hannah, there's something in the cave.
Hannah, mağarada birşey var.
there's something 214
there's something else 337
there's something wrong with me 39
there's something wrong with it 20
there's something wrong with him 27
there's something about him 23
there's something missing 20
there's something wrong with you 38
there's something wrong 107
there's something wrong here 21
there's something else 337
there's something wrong with me 39
there's something wrong with it 20
there's something wrong with him 27
there's something about him 23
there's something missing 20
there's something wrong with you 38
there's something wrong 107
there's something wrong here 21
there's something else going on 17
there's something i need to do 25
there's something you don't know 19
there's something out there 50
there's something i 17
there's something you should know 107
there's something there 54
there's something going on here 26
there's something going on 41
there's something here 70
there's something i need to do 25
there's something you don't know 19
there's something out there 50
there's something i 17
there's something you should know 107
there's something there 54
there's something going on here 26
there's something going on 41
there's something here 70