There's something more translate Turkish
453 parallel translation
She said there are times in a woman's life... when something like that is more important than bread.
Bunun bazı durumlarda ekmekten daha önemli olabileceğini söylerdi.
For more than a month there's been something funny going on here.
Bir aydır tuhaf bir şeyler var.
There's something engaging about this goddess business more challenging to the male than the more obvious charms.
Şu tanrıçalık durumunun, diğer bariz güzelliklere oranla erkekleri cezbeden hoş bir tarafı da vardır.
I can't get over the feeling that there's more to it than that that there's something else something beyond Becquerel's explanation.
Becquerel'in buluşundan daha fazlası olabileceği daha farklı sonuçlara ulaşılabileceğini biliyorum
You know, there's something I mean to tell you more often, - but I never seem to get the chance.
Biliyor musun, sana daha sık söylemem gereken bir şey var ama bir türlü fırsat bulamıyorum.
There's something much more difficult to believe.
İnanması çok daha zor başka bir şey var.
There's something more important.
- Daha önemli bir konu var.
If we could stop them, we would. But a clue that's so vague... it's not much more use to us than no clue at all... unless you think there's something phony about this call... and somebody's planning to murder you.
Durdurabilsek durdururduk ama elimizdekiler bu kadar belirsizken neredeyse hiçbir ipucumuz yok gibi bir durumdayız.
There's something more important.
Daha önemli bir şey var.
I haven't known her more than 10 minutes but there's something about her face...
10 dakikadan fazla bakmamıştım ona... ama yüzünde bir şey var onun...
Why, for all you know, there's probably something a lot more sinister going on behind those windows.
Kim bilir, belki şu pencerelerin ardında daha tekinsiz işler dönüyor.
I wanted to think there was something more than that, but there wasn't.
Ben bundan daha fazlası var sanmıştım, yanılmışım.
There's something more important than you or me : Fear.
Korku artık konuyu sen ya da ben meselesi olmaktan çıkardı.
Mr. Spann, until your wife can give us something more definite... there's really nothing we can do.
Bay Spann, karınız bize işe yarar bir şeyler söyleyene kadar gerçekten yapabileceğimiz bir şey yok.
There's something more to this.
Bunun arkasında başka birşey var.
When you said there was something wrong somewhere... did you mean something more than the effort to kill herself?
Bir yerlerde bir şeylerin yanlış olduğunu söylerken kendisini öldürmeye kalkışmasından başka şeyleri mi kastediyordun?
There's something more.
Dahası da var.
And if you stop loving, just because something happens to me, there's no more Missy.
Eğer aşk biterdse, ki bu bana oldu, daha fazlası olmaz, Bebeğim.
Well, sir, I think we're all aware, sir, that there's something more than a ground swell developing to put you in the Governor's mansion.
Efendim, bence sizi vilayet konağına koymak için gelişen bir hareketten daha fazla bir şeyler olduğunu hepimiz biliyoruz.
There's something more important than ideals... but what?
İdeallerden önemli bir şey var... ama ne?
There's something more important than not being conquered.
Ele geçirilmemekten daha önemli bir şey var.
No, I think there's something more to it than that.
Hayır, sanırsam bundan fazlası var.
There's something even more difficult to believe :
İnanması daha da güç olan bir şey var :
Yes. There's something even more strange.
Evet ondan daha garibi de var!
Well, unless there's something else- - just one more thing.
- Peki, eğer başka bir şey yoksa... - Sadece bir şey daha.
But there's something more important.
Fakat daha önemli bir şey var.
I feel that in love there must be something more important. Brighter than just technique.
Aşkta yapmasını bilmekten daha önemli daha zekice bir şey varmış gibi geliyor.
There's something more dangerous than a Cylon outpost - a magnetic sea as endless as anything I've ever seen.
Cylon karakolundan daha tehlikeli bir şey var... Sonsuz bir manyetik deniz. Daha önce hiç görmediğim bir şey.
There's something more dangerous than a Cylon outpost... a magnetic sea as endless as anything I've ever seen.
Cylon karakolundan daha tehlikeli bir şey var... Sonsuz bir manyetik deniz. Daha önce hiç görmediğim bir şey.
Yeah, there's something even more peculiar.
Tuhaf bir şey daha var.
- There's something more urgent.
- Burada daha acil bir şey var.
Yeah, there's something even more peculiar.
Burada daha da alışılmamış olan bir şey var.
You are right to be afraid. sir... it's possible that you don't know this but, there are 8 more persons like you... that saw something suspicious on the day of the assassination
Korkmakta haklısınız beyefendi. Şunu da bilmiyor olabiliriz, suikast günü şüpheli olaylara şahit olan sizin gibi 8 kişi daha vardı.
There's something more serious going on which caused your infection.
Enfeksiyona sebep olan çok daha önemli bir şey var.
I found out there's something more important than me.
Benden daha önemli bir şeyin olduğunun farkına vardım.
But that's not it. There's something more.
Ama...
If there's something to make one say more than one should, it's because you're a true woman and a body's heart burns for you, not against you.
Birisi, söylemesi gerekenden fazlasını söylüyorsa, sizin gerçek bir kadın olduğunuz, kalbinizin hala yandığı içindir, aleyhinize olduğu için değil.
There's something more important
Ama çok daha önemlisi...
I think there's something more interesting up there.
Bak, sanırım burada daha ilginç şeyler var. Şu tarafta.
But it just seems like there's something more.
Ama sanki başka şeyler daha varmış gibi geliyor.
Unless you're meant to know there's something more?
# Ve daha fazlası olduğunu bilmediğin sürece
There's something about this that is so black, it's, like, how much more black could this be?
Bence bu çok kara bir şey gibi, şey gibi, bu daha ne kadar siyah olabilir?
Valentin, there's something I'd like to ask you that you've never done, although we've done much more.
Valentin, senden bir şey isteyeceğim. Senin hiç yapmadığın bir şey.
You got something you believe in,... and that's a rare thing these days,... but there's a lot more to love than hot-wiring.
Bir şeye inanmışsın. Günümüzde enderdir... ama elektrikli kızlardan çok sevilebilir.
There's something that worries me more.
Beni asıl endişelendiren başka bir şey var.
I think there's something you should do before you ask any more questions.
Bence daha fazla soru sormadan yapmanız gereken bir şey var.
But there's something more when you look at me, isn't there?
Ama bana baktığında daha fazlasını görüyorsun değil mi?
There's something to be said for a more scientific approach.
Daha bilimsel bir yaklaşım için söylenecek bir şeyler var.
There's something more remarkable about you?
Daha çok fevkalade olduğun şeyler de mi var?
It's possible he left with the evacuation ships or perhaps there's something more here than meets the eye.
Tahliye gemisiyle ayrılmış olabilir veya burada göründüğünden daha farklı bir şey var.
Hercules, there's something more we need to tell you about their attack.
Herkül, saldırılarıyla ilgili söylememiz gereken bir şey daha var.
there's something 214
there's something else 337
there's something wrong with me 39
there's something wrong with it 20
there's something wrong with him 27
there's something about him 23
there's something wrong with you 38
there's something missing 20
there's something wrong 107
there's something wrong here 21
there's something else 337
there's something wrong with me 39
there's something wrong with it 20
there's something wrong with him 27
there's something about him 23
there's something wrong with you 38
there's something missing 20
there's something wrong 107
there's something wrong here 21
there's something else going on 17
there's something i need to do 25
there's something you don't know 19
there's something out there 50
there's something i 17
there's something you should know 107
there's something there 54
there's something going on here 26
there's something going on 41
there's something here 70
there's something i need to do 25
there's something you don't know 19
there's something out there 50
there's something i 17
there's something you should know 107
there's something there 54
there's something going on here 26
there's something going on 41
there's something here 70