There's something wrong with you translate Turkish
382 parallel translation
I know at once when there's something wrong with you.
Sıkıntılı olduğun zaman hemen anlıyorum.
If there's something wrong with you let me help you.
Ben senin kardeşinim. Eğer bir şeyin varsa... bırak da sana yardım edeyim.
There's something wrong with you, Owen.
Senin bir sorunun var Owen.
There's something wrong with your car, you said. There sure is.
- Arabanızda bir sorun mu var?
Oh, no. Not at all. If there's something wrong with our kids, you don't have to horse around.
Peder Dineen, eğer bir sorun varsa, lafı uzatmanın anlamı yok...
Well, you see, when I caught you peeking... I mean, when I saw you outside my kitchen a little while ago, well, I thought there might be something wrong with Mrs. Blanchard...
Şey, anlarsın, seni dikizlerken yakaladığımda... yani, seni bir süre önce mutfağımın dışında görünce, şey, Mrs. Blancharda'a bir şeyler olabileceğini düşündüm...
There's something wrong with you, Ed.
Sende bir sorun vardı, Ed.
I tell you, Tex... there's something really wrong with Bruhn.
Diyorum sana Tex. Bruhn'un durumunda bir terslik var.
So... o you think there is something wrong with him
Yani... burada yanlış bir şey olduğunu mu düşünüyorsun?
And there's something very wrong with you for thinking you can talk to me this way.
Benimle bu şekilde konuşmaya nasıl cüret edersin?
You know chickens as well as I do, and when they won't eat, there's something wrong with what they're being fed.
Sende tavukları benim kadar bilirsin, ve onlar yemiyorsa, yemlerinde birşeyler yolunda değil demektir.
There's something wrong with you.
Sende bir terslik var.
You've always thought there was something wrong with me, haven't you?
Sen hep bende yanlış bir şeyler olduğunu düşündün. Değil mi?
You know, there's got to be something wrong with us to do what we did.
Biliyor musun, bu yaptığımız şeyi yapmamız için... bizde bir sakatlık olması lazım.
If what you remember is different from the facts I'll assume the doctors are right, that there's something wrong with you.
Eğer hatırladıkların gerçeklerden farklı çıkarsa doktorların haklı olabileceğini bir sorunun olduğunu düşüneceğim.
Are you saying there's something wrong with her?
Onun bir rahatsızlığı mı var?
If not, there's something wrong with you.
Sevmiyorsan, yanlış birşeyler var.
- You see, there's something wrong with her, Eddie.
Ara onu. - Onda yanlış birşey var, Eddie.
Lady, is there something wrong with you?
Bayan, sanırım bir yanlışınız var?
Is there something wrong with that which you don't want me to know?
Benim istediklerim dışında bir dolaplarmı çeviriyorsunuz siz orda?
Madame says there's something wrong with you.
Madam sende ters bir şeyler olduğunu söyledi.
There's something wrong with you trying to keep men off me.
Sorununun ne olduğunu bilmiyorum ama beni erkeklerden uzak tutmak istiyorsun.
What's wrong with you, man? There's something up there.
Neyin var, oğlum?
There's something wrong with you.
Sende bir şey var.
There's something wrong with you.
Sende bir arıza var.
Do you think there's something wrong with me?
Sence bende bir sorun var mı?
There's something wrong with you.
Sende ters bir şeyler var.
There ´ s something wrong with you.
Sende bir farklılık var.
Now would you be willing to admit there's something wrong with your program?
Şimdi bilgisayarında hatalı bir şey olduğunu kabul etmek ister miydin?
No, if there's something wrong with it it's your fault... and you will hang for it.
Eğer bir sorunu varsa, sizin suçunuzdur... ve asılarak cezasını çekersiniz.
Are you trying to tell me there's something wrong with drinking beer?
Bira içmenin kötü bir şey olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun?
I think there's something wrong with you.
Bence bir sorunun var.
There is something wrong with you?
sende yanlış olan bir şeyler var?
I mean, if there's something wrong with that, I want you to tell me. You can... No.
Yani, eğer varsa, bana söylemeni isterim.
You can tell me right now. is there something wrong with that?
Bunda yanlış bir şey mi var?
There's always something wrong with people, you know.
Biliyorsun, insanlarla orada daima yanlış olan bir şey var.
- Can't you see there's something wrong with him?
Onda birşeylerin yanlış olduğunu göremiyor musun?
He's trying to tell you there's something wrong... with this school.
Size bu okul hakkında yanlış birşeyler olduğunu... Söylemeye çalışıyor.
Mr. Simpson, if you have to talk it over with those humans out there, there's something wrong with all of us.
Bay Simpson, eğer oradaki insanlarla konuşmak zorundaysanız, hepimizde bir yanlışlık var demektir.
You know, there's something very wrong with that.
Biliyor musun, bu yaptığın çok yanlış.
You can't possibly think there's something wrong with my eyes... just because I couldn't read that.
Sırf o harfi okuyamadım diye gözlerime bozuk diyemezsiniz.
Well - D-Do you think there's something wrong with me?
Şey, sence benimle bir sorunları var mı?
Like there's something wrong with saying, "God bless you."
Sanki "çok yaşa" demekte bir sorun varmış gibi.
We have bedrooms, but we only sleep in them. You think there's something wrong with us?
Bizde bir sorun mu var?
There's something I have to tell you. What we did might have been wrong. You know, with the wedding and all.
Sana söylemek zorunda olduğum bir şey var. yaptığımız şey yanlıştı.
And when you meet Whitey and Lumpy in the joint there's really gonna be something wrong with the Beaver.
Ve ne zaman ki içerde Whitey and Lumpy'la buluştuğun zaman Beaver'ın gerçekten bir sorunu olacak.
You know, there's something wrong with the air here, Brian.
Yahu, buradaki havada bir tuhaflık var, Brian.
Neelix, if there's something wrong with you, we should find out.
Neelix, seninle ilgili bir sorun varsa, bunu bulmak zorundayız.
You know, sometimes I think there's something wrong with that girl.
Bazen bu kızda bir sorun olduğunu düşünüyorum.
- There's something wrong with you. - Get out!
- Sorunlusun sen.
There's something wrong with you.
Sende bir sorun var.