There is no way out translate Turkish
321 parallel translation
- Then there is no way out.
- O zaman bu işin kurtuluşu yok.
- So there is no way out, no hope?
# - Umutsuzca kapana kısıldık desenize!
Once the door is locked, there is no way out.
Kapı kilitlendiği andan itibaren dışarı kimse çıkamaz.
There is no way out.
Orada çıkış yolu yok!
There is no way out.
Kaçmana imkan yok.
There is no way out.
Buradan çıkış yok.
There is no way out.
Çıkış yolu yok.
There is no way out!
Hiç çıkış yok!
- There is no way out of here.
- Buradan çıkış yoktur.
We'll find a way out. But there is no way out.
Ama dışarı çıkmak için bir yol yok.
I cannot say you anything except that there is no way out for them. They will die whatsoever.
Onlar için yapılacak bir şey yok dedim.
And there is no way out, do you inderstand?
Ve çıkış yolu da yok, anlıyor musun?
There is no way out, we would not have any.
Buradan kaçış yok, zaten istemiyoruz da.
There is no way out of Tanis Canyon.
Tanis kanyonunun çıkışı yok.
There is no way out
önümüzde yol yok
- There is no way out of here!
- Evet, çıkacağız! Buradan çıkmanın yolu yok!
There is no way out of here.
Buradan çıkmak imkansız.
The entrance is blocked by the cave in there is no way out.
Giriş mağara tarafından engellendi. Bir çıkış yolu yok.
There is no way out.
Buradan çıkmanız imkansız.
If there is no way out, we'll be easy targets.
Nasıl? Eğer çıkış yoksa, bizi kolayca avlarlar.
There is no way to find out!
Öğrenmem imkansız.
There is now no way of getting in, no way of getting out.
Artık içeri girmenin de dışarı çıkmanın da imkanı yok.
is there no way you can get out of here?
Buradan çıkman hiç mi mümkün değil?
Is there no way to find out?
Öğrenmenin bir yolu var mı?
Guess there ain't no way him finding out, is there?
Hayatta anlayamaz, değil mi? Anlamasının tek bir yolu var.
There is really no way out
Burada çıkış yolu gerçekten yok mu?
There ´ s no way out until our time is up.
Zaman sona erene değin çıkılmaz dışarı.
- There's no way out.
- Bu iş iyice çıkmaza bindi.
Revolution occurs only when there is no other way out.
Devrim ancak başka çıkış yolu olmadığında patlak verir.
There is just no way of talking about Elmyr... and leaving out Cliff Irving.
Elmyr'den bahsediyorsak Cliff Irving'in... adını anmamak olmaz.
There is no way out.
Kurtuluş çaresi yok.
So the play tells them that their impression of the world is correct... and that there's absolutely no way out.
Böyle bir oyun onlara izlenimlerinin doğru olduğunu ve bundan kesinlikle çıkışları olmadığını söyler.
There is no way in God's earth that I will bare my... out there.
Oramı buramı açıp da... hayatta gösteremem.
Unless there is someone opening the gate otherwise, there is no way you can go out.
Kapı dışarıdan açılmadıkça, onu kırmanın bir yolu yok
- No. Is there a safe way out?
Güvenli bir çıkış yok mu?
But we knew already that there is no way going out from this room.
"Daha sonra buradan başka bir yere götürülecekler." Ancak bizler o odadan bir çıkış yolu olmadığını biliyorduk.
there is no way out.
Çıkış yok ki.
You might have brought us out here, but there is no way you'll make me stay in that cabin another minute.
Bizi buraya getirdin. Ama burada kalmamı hiçbir şey sağlayamaz.
There is no other way out, my friend.
Başka kaçış yolun yok dostum.
There is no way your daddy's getting out of here this allowance day. Good boy, Bud.
Aferin sana, Bud.
One... there is no other way out of here, so that means that droid is still in here somewhere.
Birincisi... Buranın başka bir çıkışı yok bu da demektir ki o droid hala buralarda bir yerde.
I tell him that his life is shit and we're both fucked and there's no way out.
Ona hayatının boktan olduğunu ikimizin de mahvolduğunu başka çıkış olmadığını söyledim.
There is no way you'II walk out of here like this.
Buradan bu şekilde çıkamazsın.
You fool, there is no way we can get that money out.
Seni aptal. O parayı oradan çıkarmamız mümkün değil.
This is out of the ordinary... but there was no way around this.
Bunun normal olmadığının... farkındayım ama başka çarem yok.
There is no other way out of this, Chakotay.
Bu diğer çıkış yolu değildir, Chakotay.
There's no way out of this for you, is there?
Bu işten sıyrılmanın bir yolu yok, değil mi?
There's no way he'd let me out of his sight if what you say is true.
Sen ne söylersen söyle beni asla gözünün önünden ayırmaz.
Look, man, you can arrest me, you can take me downtown, beat the shit out of me, do whatever the fuck you want, but there is no way I'm gonna talk to you about the Engineer.
Sana bir şey söyleyeceğim. Beni tutuklayabilir ve karakolde dövebilirsin... bana istediğini yapabilirsin ama, mühendisten bahsetmeyeceğim.
Laurie, there is no way we're kicking Steven out.
Laurie, Steven'ı kovmamız ihtimal dâhilinde değil.
If Berman's exercise lasts all weekend, there's no way to get the guns out. - The only way is if it finishes early.
Eğer gecikirsek bu şansımızı da kaybederiz.