English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / They'd

They'd translate Turkish

39,416 parallel translation
Milk is a cocktail of growth hormones to get a little bovine animal who's susceptible to predation out on the African Savannah put on a few hundred pounds because they don't want to get eaten by a lion.
Süt, Afrika Savanı'nda avlanmaya karşı savunmasız olan bir büyükbaş hayvan yavrusunun, birkaç ayda birkaç yüz kilo alarak aslanlara yem olmasını engellemeye yarayan bir büyüme hormonu karışımıdır.
If they did, we'd be in the brig.
Eğer bilmiş olsalardı askeri hapishanede olurduk.
So my mom and dad, they drilled it into her, it's Tar-a, Tar-a, Tar-a.
O yüzden annemle babam okunuşunun "Tara" olduğunu aklına kazıdılar.
They didn't go out because it was raining?
Yağmur yağdığı için dışarı çıkmadılar mı?
He says that if they'd been any good, they would have caught on, and he points out that they didn't.
Herhangi bir iyilik yapsalar, Yakalayacaklardı, Ve söylemediğini belirtti.
But what they don't tell you is that this explosion contains enough force, when properly directed, to shatter glass.
Ama size söylenmeyen şey, bu patlamanın, düzgün yönlendirildiğinde camı parçalayacak kadar kuvvet içeriyor olmasıdır.
you know and ask them what do they think that nutrition is and you can hear all kinds of comments.
O da yoğun bir kafa karışıklığı. Bilim alanının dışındakilerle anket yapın, beslenmenin ne olduğuna dair fikirlerini sorun, bin bir türlü yorum dinlersiniz.
They're muscles of animals.
Hayvanların kaslarıdır.
They're the same.
Hepsi aynıdır.
Because one thing in common with these healthy populations around the world that do eat a little bit of animal food whatever type they're choosing tiny percentage of what they're eating in their diet.
Çünkü tercihleri hangi tür olursa olsun bir miktar hayvansal gıda tüketen dünyadaki sağlıklı nüfusların tek ortak noktası, beslenme düzenlerinin çok küçük bir yüzdesini buna ayırmalarıdır.
The only reason people think we need extra calcium is because two decades ago they raised the bar on how much calcium we needed.
Fazladan kalsiyuma ihtiyacımız olduğunun düşünülmesinin nedeni, bilim insanlarının yirmi yıl önce ihtiyacımız olan kalsiyum miktarının çıtasını yükseltmiş olmalarıdır.
Eggs have kind of the same issue as dairy because commercial eggs are from chickens that are commercially raised if you ever knew how they were raised you would never go near it once.
PEDİYATRİST VE BÜTÜNCÜL TIP PRATİSYENİ Yumurta ve süt bazı bakımlardan aynıdır çünkü ticari yumurtalar ticari olarak yetiştirilmiş tavuklardan çıkar. Ne kadar korkunç yetiştirildiklerini bilseniz yanlarına bile yaklaşmazsınız.
- Oh. - So they'd leave you for dead?
Bu yüzden seni ölü zannedip geride bıraktılar?
But it doesn't make sense that they'd be targeted by a family annihilator.
Bir aile katili tarafından hedef alınmaları mantıklı görünmüyor.
It's because I knew they'd do the same for me because I trust them.
Onlar da benim için aynısını yaparlardı çünkü onlara güveniyorum.
They're getting out.
Dışarı çıkıyorlar.
They're moving the samples to a secure satellite lab outside Philadelphia. What's wrong?
Örnekleri Philadelphia dışındaki güvenli bir laboratuvara götürüyorlar.
In fact, I'd imagine they'd be on their way here by now.
Hatta bence şu anda buraya doğru geliyorlardır.
Sure, maybe, but if he did that, then they'd become available... to the many at the expense of the few.
Tabii olabilir ama böyle bir şey yaparsa birkaç kişiyi feda ederek çoğunluğun erişimine açmış olur.
I mean, how do you think they'd feel if they knew some deranged maniac was on the loose? Huh?
Psikopat bir adamın hayatta olduklarını öğrenseler ne olurdu sanıyorsun?
Do you think they know about it?
- Sence onu biliyorlar mıdır? - Şüpheliyim.
If they hadn't, we'd be goners.
Eğer böyle olmasalardı hapı yutmuş olurduk.
I tried to reach out, but they said that he'd run away again.
Ona ulaşmaya çalıştım ama yine kaçtığını söylediler.
"The officer first on the scene" reported that at approximately 11 : 30 P.M., Michael D. Ashville and his brother, Dwayne Develle, were standing in front of their apartment complex on Bancroft Avenue in East Oakland when they were shot.
"Suç mahallindeki polis, gece yaklaşık 11 : 30 civarı Michael D. Ashville ve kardeşi Dwayne Develle'in vurulduklarında, Doğu Oakland'deki Bancroft Sokağı'nda apartmanlarının önünde yattıklarını belirtti."
They'd be like, "What you wearing, Gertrude?" She'd be like, " My bloom... bloomers.
Onlar şöyledi ; "Ne giyiyorsun, Gertrude?" O da ; "Jimnastik pantolonum..."
Look, I'd love to help you guys out here, but our customers... uh... they value discretion.
Bakın, size yardım etmeyi çok isterim ama müşterilerimiz... şey... gizliliğe çok önem veriyorlar.
They are veritable flying sacks of viruses.
Hakiki uçan virüs torbalarıdırlar.
They're veritable flying, insect-eating machines, natural insecticide, an amazing feat of evolutionary biology, and the second most important pollinator.
Hakiki uçan, böcek yiyen makinelerdir, doğal böcek kıranlardır evrimsel biyolojinin inanılmaz bir başarısıdır ve ikinci en önemli polen taşıyıcısıdırlar.
We might not be able to break out, but maybe they can break in.
Dışarı çıkamayabiliriz ama belki onlar içeri girebilirler.
Maybe they have some out back.
Belki dışarıda kürekleri vardır.
They'd go off to France or Italy, and they'd spend a few months learning about culture and wine and music.
Fransa veya İtalya'ya gidip bir kaç aylarını kültür, şarap ve... müzik öğrenmeye ayırırlardı.
And you get the impression they'd have made it from stone if they could.
Ve eğer yapabilselerdi taştan yapacakları hissine kapılıyorsunuz.
Why'd they make it in a ball shape?
Neden onu top şeklinde yaptın?
They were battered and bruised, but they'd proved our point to Mr Wilman.
Hırpalanmışlar ve çürükler yapıyorlardı, ancak Bay Wilman'ı kanıtladılar.
They'd made it.
Başardılar.
And they had done something else as well - they'd got under our skin.
Ve onlar da başka bir şey yapmıştı - Cildimizin altındaydı.
And they were just part of what we all agreed was the most beautiful view we'd ever seen.
Ve onlar hepimizin kabul ettiği şeyin bir parçasıydı Gördüğümüz en güzel manzara idi.
Maybe they're smugglers.
Belki de kaçakçıdırlar.
They just bombed the Imperial transport with cargo?
Biraz önce İmparatorluk nakliye gemisini taşıdıkları kargoyla mı bombaladılar?
Gee, i'd like to, but they got rules About relatives sponsoring new members, so - -
Çok isterdim ama akrabaların yeni üyelere destek olamayacağı konusunda kurallar var.
I'd say they were being polite, But i've personally seen two of those guys Hit pedestrians and not even slow down!
Kibârlık ediyorlardı derdim ama ama o adamlardan ikisinin yayalara çarpıp yavaşlamadığını görmüşlüğüm var.
Pretty soon, every kid in here's gonna call everyone they know, tell them to get their butts down here.
Birazdan buradaki herkes tanıdıklarını arayıp buraya ışınlanmalarını söyleyecek.
And I assure you, they're quite destructive.
Ve sizi temin ederim ki, oldukça yıkıcıdırlar.
Mom, I know when Doris got her head stuck, I freaked and ran into the street in my underwear, but that is the kind of thing they teach you to handle in veterinary school.
Anne, Doris'in kafası sıkıştığında korkup iç çamaşırlarımla dışarıya fırladığımı biliyorum ama veterinerlik fakültesinde bu gibi şeylerle başa çıkmayı öğretiyorlar.
They've I.D.'d the paint color of the vehicle now.
Aracın rengini buldular.
Except I-I'd let them talk... as loud as they wanted.
Tek fark olarak onların konuşmalarına izin vererek, hem de istedikleri kadar bağıra çağıra konuşarak.
The amazing thing about best friends is that they just seem to know when you need them.
En iyi arkadaşların inanılmaz yönü ihtiyacınız olduğu anda yanınızda olmalarıdır.
Look, we know that they went out, they got sick, they came back, and they transformed.
Bakın, dışarı çıktıklarını, hastalandıklarını, geri döndüklerini hastalanıp, dönüşüm geçirdiklerini biliyoruz.
I did, and Homeland said, with a problem like this, they'd call Scorpion.
- Evet, aradım ve dediler ki böylesi bir sorunla karşılaştıklarında Scorpion'u ararlarmış.
They think we're carrying money.
- Para taşıdığımı zannediyorlar.
Where'd they go?
Nereye gittiler?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]