They aren't translate Turkish
6,753 parallel translation
But they aren't even your fellow countrymen.
Onlarla vatandaş bile değilsin, niye umursuyorsun?
Your coworkers sure are in and out of your lobby a lot, aren't they?
İş arkaraşların bir an olsun lobinden ayrılmıyorlar anlaşılan?
Same signature, but the puncture wounds are bigger than the other ones, and they aren't the same distance apart.
Aynı imza ama delikler diğerlerinkinden daha büyük ve aralıkları da aynı uzunlukta değil.
Aren't they too quiet?
Fazla sessiz değil mi?
Those things aren't worth the paper they're printed on.
O şeylerin kağıda yazılacak değeri dahi yok.
Aren't they rotten?
- Çürük değil mi?
- They're all the same, aren't they?
Hepsi aynı, değil mi?
Our games are new adventures for me, too, but... aren't they fun?
Oyunlarımız benim için de yeni birer macera. Ama... -...
These are for me, aren't they?
Bunlar benim için değil mi?
One of those is a weapon, the others... they aren't useful in this situation.
Onların sadece biri silah. Diğerleri bu durumda bir işe yaramaz.
They're dead, aren't they?
Öldüler, değil mi?
Aren't they just requests?
Sadece istek değil mi onlar?
Well, if they really are in Colombia, then Garrett and our hijacked plane aren't even in American airspace.
Eğer gerçekten Kolombiya'dalarsa, o zaman Garrett ve kaçırılan uçağımız Amerikan hava sahasında bile değildir.
Or, um, Gerald and Dorrie, as they are known to people who aren't me.
Ben olmayan insanlar içinse Gerald ve Dorrie.
I was given metoclopramide and granisetron, but the expense and the side-effects, they-they aren't agreeing with me.
Metoklopramit ve granisetron verdiler. Ama etki ve yan etkiler, benimle aynı fikirde değil.
Well, everyone sort of is, aren't they?
- Herkes bir anlama bağımlıdır ona, değil mi?
They're dead when they're frozen, aren't they?
Donduruldukları zaman ölü değiller mi?
I mean, even if people aren't getting paid off, they're all too scared to say anything.
İnsanların parası ödenmese de bir şey söylemekten korkar oldular.
He doesn't seem to understand... that these aren't as valuable as he thinks they are.
Bunların sandığı kadar değerli olmadığını bir türlü anlamıyor.
Your specials aren't what they used to be.
Eskiden beri yaptıkları şey sana has özellik değil.
Aren't they a little young to be looking for husbands?
Koca aramak için biraz genç değiller mi?
They aren't plans anymore!
Artık plan değiller!
They aren't from any of your performing generals.
Hiç biri sizin düzenbaz Generallerinizden gelmiyor.
Tunnels are the perfect ecology for them, aren't they?
Tüneller, ekolojileri için en uygun yer, değil mi?
They're getting more lucid, aren't they?
Daha uyanık olmaya başlıyorlar, değil mi?
Tell them if the forms aren't filled out correctly, they'll be considered non-compliant.
Formlar doğru düzgün doldurulmazsa kurala uymayan sayılacaklarını söyle.
They're adorable too, aren't they, Will?
Çok da şirinler değil mi, Will?
I've been late to work a couple of times, and Jordan is using our sex life... our magnificent, gravity-defying, why-aren't-they-filming-that-in-3D sex life to get back at me.
Birkaç kez işe geç gittim bu yüzden Jordan fevkalade, yerçekimine karşı koyan 3D kamerayla film çekilesi seks hayatımızı, öç almak için kullanıyor.
Oh, hey! Noisy little herberts, those two, aren't they?
Şu iki yabani çok ses çıkartıyor, değil mi?
They're beautiful, aren't they?
Çok güzeller, değil mi?
Oh, those... those tears aren't... Aren't for me, are they?
Gözyaşlarının benimle ilgisi yok değil mi?
They aren't here either. Maybe we should head back to Julia's.
Burada da değildir, belki de Julia'lara geri dönmeliyiz.
And there are some out of towners out there. They aren't too friendly.
Ve dışarıda pek de arkadaş canlısı olmayan şeyler var.
Aren't they giving you a second chance?
Sana ikinci bir şans vermemişler miydi?
They'll have some covert surveillance stuff going on that numpties like me aren't allowed to know about.
Gizli gözetim gibi bir şey yapıyorlar benim gibi mankafaların bilmemesi gerekiyormuş.
Aren't they protected by the piles of money they're surrounded by?
Etraflarındaki para yığını onları korumuyor mu ki zaten?
But aren't they the ones we should be least worried about?
Ama en az onlardan çekinmemiz gerekmiyor mu zaten?
As you can see, Bette and Dot aren't prisoners, they're our guests.
Gördüğünüz gibi Bette ve Dot burada mahkûm değil misafir.
Aren't they cute?
Çok tatlılar değil mi?
Yeah, that was in the beginning, but they're on medication now, aren't they?
Evet, başlangıçta öyleydi ama artık tedavi sürecindeler, değil mi?
- They're quite big aren't they commander?
Baya büyükler, değil mi komutanım?
They aren't able to travel far under the sea ice because of their dorsal fin, which interferes with their ability to surface and breathe.
Sırt yüzgeçleri yüzünden, buzların altında dolaşmaları pek mümkün değildir. Bu, yüzeyden nefes almalarını engeller.
They are still your competition, aren't they?
Onlar hâlâ rakipleriniz, öyle değil mi?
They're in the Dark Ages over there, aren't they?
Karanlık çağın içindeler, değil mi?
I mean, the duties of the First Footman are shared between a lot of people now, aren't they?
1. Uşak'ın görevleri birçok insan arasında bölüştürülüyor artık, değil mi?
Why aren't they attacking?
Neden saldırmıyorlar ki?
All right, they can't do that If the customers aren't paying their goddamn bills.
Müşteriler lanet olası faturaları ödemese, nasıl o kadar para kazansınlar?
They're all living under the same roof with him, aren't they?
Onunla aynı çatı altında yaşıyorlar değil mi?
Aren't they gonna know that he died before he shot up?
İğneden önce öldüğünü öğrenmezler mi?
They're gone, aren't they?
Öldüler mi? Lily öldü mü?
They're wonderful, aren't they?
Harikalar, değil mi?
aren't you 6426
aren't you sweet 50
aren't you hot 24
aren't you cold 71
aren't you tired 48
aren't you clever 17
aren't you eating 23
aren't 42
aren't you excited 41
aren't you curious 39
aren't you sweet 50
aren't you hot 24
aren't you cold 71
aren't you tired 48
aren't you clever 17
aren't you eating 23
aren't 42
aren't you excited 41
aren't you curious 39
aren't you hungry 75
aren't you afraid 57
aren't you listening 20
aren't you ashamed 89
aren't you coming in 18
aren't you coming 113
aren't you going to eat 16
aren't you lucky 20
aren't you going home 22
aren't you leaving 16
aren't you afraid 57
aren't you listening 20
aren't you ashamed 89
aren't you coming in 18
aren't you coming 113
aren't you going to eat 16
aren't you lucky 20
aren't you going home 22
aren't you leaving 16