English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / They can't

They can't translate Turkish

20,978 parallel translation
They can't stop us from doing that, can they?
Bunu yapmamıza engel olamazlar, değil mi?
They have not been able to find a replacement teacher for me, so I'm taking our little hoodlum with me to class tonight so that he can see what his future is if he doesn't straighten himself out.
Benim yerime geçebilecek bir öğretmen bulamamışlar, o yüzden bu geceki derse bizim küçük serserimizi de götürüyorum böylece kendini toparlamazsa, gelecekte..... nasıl biri olacağını görebilir.
I can't tell, but they missed my song.
Bilmiyorum ama şarkımı kaçırdılar.
Why can't they all be this easy?
Neden her dava bu kadar kolay olmuyor ki?
I can't figure out where they're from.
Nereli olduklarını anlayamadım.
They can't find the plane anywhere on their radar.
Uçağı radarda göremiyorlar.
Can you believe they planned a trip to Las Vegas and didn't invite me?
Vegas'a gezintiye çıkmayı planlayıp beni davet etmemelerine inanabiliyor musun?
I do think we'll want to... offer round trips because a lot more people would be willing to go if they think that if they don't like it, they can come back.
Gidiş dönüş biletler sunmalıyız bence böylece daha fazla insan gitmek isteyecektir çünkü beğenmezlerse geri gelebilirler.
What about the opening percussion riffs in the Supremes'version of "You Can't Hurry Love" and Iggy Pop's "Lust for Life"? Aren't they identical?
Peki, "You Can't Hurry Love" şarkısının Supremes versiyonundaki vurmalı kısmının başlangıcı ile Iggy Pop'un "Lust for Life" şarkısı aynı değil mi?
- It's okay. They can't start without us.
- Önemli değil, biz olmadan başlayamazlar.
And if they can't have both, they're gonna keep looking.
Eğer ikisini de alamazlarsa, başka şirketlere bakmaya devam edecekler.
They've been thoroughly cursed, so they can't use the fountains, but that hasn't stopped them from finding other employment.
Onlar lanetlenmiş, yani çeşmeleri kullanamıyorlar, ama bu onların başka bir şey yapmasına engel olmuyor.
Okay, so we can't just open a door to Fillory, but we do know when they open- - every time the Chatwins go.
Fillory e bir kapı açamıyoruz, ama ne zaman açtıklarını biliyoruz- - Chatwin lerin her gittiği zamanı.
They can't do that, right?
Yapamazlar, değil mi?
Who are we to tell somebody what they can and can't believe in?
Biz kimiz ki neye inanıp inanmayacaklarını söyleyeceğiz?
What... they can't see me.
Ne? Beni göremiyorlar.
I can't stand the lines you're draw... they're too thick.
Çizgilerine dayanamıyorum. Çok kalınlar.
They can't give me up legally. Proctor?
- Yasal olarak beni ele veremez.
Look, they can't prove that you told me anything.
Bak, senin bana bir şey söylediğini kanıtlayamazlar.
To hunt. They can't help themselves.
Avlamak için.Kendilerine karşı koyamıyorlar.
No, they can't.
Hayır yapamazlar.
They can't hide an entire launch site.
Bütün bir fırlatma alanını saklayamazlar.
We can't just lock them up because they're Hunters.
Hunter olduklar için içeride kilitleyemeyiz.
But of course we can't because they're dead. Tao :
Ama soramayız tabii, çünkü hepsi öldü.
Their power's so high I can't make sense of it anymore. Yeah, I know what you mean. They're in totally different territory now.
684 ) \ fs36 } Goku ve Freeza'nın hala bu kadar çok saklı gücü mü varmış?
Well, they can't be far, the engine's still warm.
Fazla uzaklaşmış olamazlar, motor hâlâ sıcak.
They're probably sitting on the side of the road with their car, uh, broken down, they can't use their phone, no cell service, all right?
Muhtemelen şu an yolun kenarında durmuş çekmeyen telefonlarını kullanamıyor olabilirler.
If they did that to me... I can't tell you what I might be capable of.
Eğer bana öyle bir şey yapmış olsalardı neler yapabileceğimi sana söyleyemem bile.
And I can't wait to start putting them in prison where they belong.
Onları ait oldukları yer olan hapishaneye göndermek için sabırsızlanıyorum.
! Why can't they send someone else to do it?
Yakalarsan, benden de bir şaplak atıver.
I brought them, but I can't give him those. They came out really badly.
bence hiç vermeyelim.
The failure of our boys out in the American southwest doing their best to create a weapon that could end this war tomorrow and make Germany and Japan surrender like that, if not for the fact that they can't figure it out.
Amerika'nın güneybatısındaki adamlarımızın savaşı yarın bitirebilecek ve Almanya ile Japonya'yı şıp diye teslim olmaya zorlayacak silahı yapma çabaları, tüm denemelere rağmen başarısız oldu.
- They can't be used.
- O şeyler kullanılmamalı.
They can't keep you there and give you nothing to do.
Seni orada hiçbir şey yaptırmadan tutamazlar!
I can't help it if they want to write about me.
Benim hakkımda yazmalarına engel olamam.
I can't, I'm going to Toruun tonight, they need me at the clinic.
Gelemem, bu gece Toruun'a gideceğim, kliniğin bana ihtiyacı oluyor.
I've killed five of your friends because they couldn't tell me where Stefan Salvatore was. I sure hope you can.
Beş arkadaşını bana Stefan Salvatore'un yerini söyleyemedikleri için öldürdüm.
The child in you can't see how things are, but how they can be.
İçindeki çocuk işlerin nasıl olduğunu göremez fakat nasıl olabileceklerini görebilir.
I can't wait to see what they eat.
Ne yediklerini görmek için sabırsızlanıyorum.
I know you think they're pulling something, but that's because you can't imagine anyone ever valuing me as a real asset, when the truth is I've done more for you and the lawsuit than you've ever done for me or yourself.
Onların bir şey yaptığını düşündüğünü biliyorum, çünkü bu asla sana değer verebilecek, birini hayal edemediğinden, gerçek şu ki senden daha fazla, senin bana yaptığından ve kendine yaptığından daha çok iş yaptım.
They claim they can't release it yet.
Henüz veremeyeceklerini iddia ediyorlar.
You said they can't attack the house!
- Eve saldıramazlar demiştin!
- You said they can't attack the house! - They figured out how to get
- Eve saldıramazlar demiştin!
- They can't leave Purgatory.
- Araf'tan ayrılamazlar.
Nope, but they can't be too hard to miss.
Hayır, zaten gözden kaçırılmıyacak kadar dikkat çekicilerdir.
The royals had spent their entire seasonal allowance and then realized they still had a castle to build, so they figured builder's grade material is just fine if you can't see it.
Kraliyet tüm sezon da harcıyarcakları parayı bitirdiklerinde daha bir kale bile inşa ettirmediklerini hatırlamışlar onlarda yapımında zaten gözükmediği için bedava olan kalitesiz malzeme kullanmışlar.
You're the guy they call when they can't take care of things, right?
İşler çığırından çıktığında çağırdıkları adam değil misin?
But they always do, don't they, Mick?
Ama daima birilerinin canı yanar, haksız mıyım Mick?
Can't take the risk they won't listen and come back anyway.
Beni dinlemeyip geri gelmeleri riskine giremem.
They can't do this.
Bunu yapamazlar.
They can be a real pain, can't they?
Çok zorluk çıkartabiliyorlar, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]