They don't stand a chance translate Turkish
48 parallel translation
They don't stand a chance against us.
Bize karşı hiçbir şansları yok.
They don't stand a chance.
Hiç şansları yok.
They don't stand a chance!
Şu durumda şansları yok.
- Then they don't stand a chance.
- O zaman hiç şansları kalmaz.
They don't stand a chance against us.
Bize karşı hiç şansları yok! - Değil mi, Mac?
They don't stand a chance.
Başka şansları yok.
Unless they get close, they don't stand a chance.
Çok yaklaşmadıkları sürece, hiçbir şansları yok.
Those ladies, they don't stand a chance.
Şu kadınlar, cazibene dayanamazlar.
They don't stand a chance.
Polisler bile bu adamı ciddiye almazlar.
Do you think they stand a chance of making it together? Um, I don't know.
Birlikte olma fırsatını hiç buldunuz mu?
The boys are risking their life with some crazy plan to get a rare historic document from Scheck and they don't stand a chance.
Çocuklar Scheck'ten tarihi bir belgeyi almak için çılgın bir plan yapıp hayatlarını tehlikeye atıyor ve hiç şansları yok.
Because if society keeps seeing us like that, we don't stand a chance. If they gave us an opportunity, I'm sure we'd make it. Lots of street kids dream of having a future.
Bu çocuklar çok güçlü bir sosyal varoluş, ve tanınma açlığı çekiyorlar.
They don't stand a chance against you.
Sana karşı duramazlar.
They don't stand a chance.
Hiç bir şansları yok.
They don't stand a chance!
Karşımızda durma şansları yok.
They don't stand a chance.
Hiçbir şansları yok.
They're just boys, you can't ask them to fight. - They don't stand a chance.
Daha çocuk bunlar, savaşmalarını isteyemezsin!
If they kill their own, you don't stand a fucking chance.
Onları kendileri öldürürse, şansınız kalmaz. Şimdi uzaklaşın.
They don't stand a chance.
Onların hiç şansı yok.
They don't stand a chance really.
Ama hiçbir şansları yok.
... don't stand a chance. They're wrong for each other.
Birbirlerine uygun değiller.
All those people we left behind... they don't stand a chance, do they?
Geride bıraktığımız tüm o insanların hiç şansı yok, değil mi?
They don't stand a chance against you.
Sana karşı hiçbir şansları yok.
They don't stand a chance against us.
Bize karşı duramazlar
If they raise the alarm, then we don't stand a chance.
Alarmı çalıştırırlarsa, direnecek şansımız olmaz.
They said that hero or no hero, you don't stand a chance when you're up against a beauty like me.
Kahraman olsan da olmasan da benim gibi bir güzelliğe karşı koyamayacağını söylüyorlardı.
I always put them up against my mom and they don't stand a chance.
Her zaman onları annemin karşısına koyarım. ve hiç şansları kalmaz.
They don't stand a chance without you.
Sen olmadan hiç şansları yok.
But these voices are a small minority now and they don't stand a chance against the circus, when the circus comes to town.
Ancak bu sesler şimdilik pek yüksek değil ve sirk şehre geldiği zaman, onun karşısında hiçbir şansları olmayacak.
If they can't adapt to the longer summers, other populations don't stand a chance.
Onlar bu uzun yaz aylarına adapte olamazlarsa, diğer türlerin en ufak bir şansı bile olmaz.
- They don't stand a chance!
- Hiç şansları yok!
They don't stand a chance against our mighty army.
Güçlü ordumuza karşı şansları yok.
The Babylonians know they don't stand a chance.
Babilliler, mücadeleden galip çıkma şanslarının olmadığını biliyorlardı.
Do they know they don't stand a chance'cause you're so great?
Sen böyle muhteşemken, hiç şansları olmadığını bilmiyorlar mı?
Davina, as powerful as you are, they don't stand a chance.
Davina, sen böylesine güçlü oldukça hiçbir şansları yok.
But after DC, they don't stand a chance.
- Ama D.C.'den sonra hiç şansları yok.
But they don't stand a chance.
Ama hiç şansları yok.
When they attack, you don't stand a chance.
Saldırırlarsa hiç şansınız olmaz.
If we charge them, they don't stand a chance.
- Eğer saldırırsak karşı koyamazlar.
They don't stand a chance.
Zerre şansları yok.
But serious birth control measures, they don't stand a chance.
Ancak doğum kontrolü yöntemlerinin hiçbir şansı yok.
Whoever these radicals are, they don't stand a chance.
bu radikalciler her kimse hiç şansları yok.
They don't stand a chance against my side kick.
Yardımcıma karşı hiç şansları yok.
Well, I'll be prayin for them little bastards,'cause they don't stand a chance with you as their mother.
Onlar için dua edeceğim. Senin gibi bir anneleri varken hiç şansları yok.
Then I feel sorry for those lads because they don't stand a chance.
Bu kadarcık mı? O zaman onlar adına üzüldüm çünkü hiç kaçarları yok.
Hey... They don't stand a chance if they're stuck in this blizzard.
Bu karda kıyamette mahsur kaldılarsa pek bir şansları yok gerçi.