Thick translate Turkish
4,249 parallel translation
That looks pretty thick.
O kalın.
But here's to us, through thick and thin, peter out and peter in.
Ama biz iyi günde ve kötü günde her türlü zorlukta beraberce.
I didn't even think my bones could break, they're so strong and thick.
Kalın ve güçlü kemiklerimin kırılabileceği aklıma gelmezdi.
Ouch. No cracks about my thick, shiny hair, or I'll cry out of my piercing blue eyes.
Yüzümde hiç çizik yok, saçlarım parlak ve haykıran keskin mavi gözlerim var.
This steel is four inches thick.
Bu çelik 10 cm kalınlığında.
Hot as lava but just as thick.
Lav gibi ateşli ama tam bir andaval.
How can you be so thick, man?
Senden daha mal bir poşet var mı lan bu dünyada, he?
Yes, outrage is thick in the air.
Evet, havada yoğun bir hakaret var.
- Oh, the thick one?
- İnce olanı mı?
A thick, oily spectre, hanging in the air.
Yoğun, yağlı bir görüntü havada asılı duruyordu.
I'm jealous of how thick with strength they are.
Bu kadar kalın ve güçlü olmalarına gıpta ediyorum doğrusu.
He had a really thick accent.
Çok kötü bir aksanı vardı.
Make thick my blood.
Kanımı dondurun.
Don't be so thick, you flatfoot.
O kadar aptal olma.
Then his thick hands would wrap around my waist
Sonra onun iri elleri beni belimden kavrardı.
They have enormously thick shells.
Çok kalın kabukları var.
They said one day thick fog descended in Nanyang Street.
Bir gün Nanyang Caddesi'ne yoğun bir sis indiğini söylediler.
Even though the yin energy is so thick...
Enerji çok yoğun olmasına rağmen...
Before we throw you into the thick of it, I should give you a bit of the history.
Seni kalabalığın içine atmadan evvel biraz tarihten bahsetmeliyim.
The air is thick, stale, smells like sweat.
Hava kesif, ağır ve ter kokuyor.
Flak's getting thick.
Uçaksavar ateşi yoğunlaşıyor.
The first sniper shots ricochet around the thick walls... of the building... taking the first casualties of the first squad.
Kalın duvarlar arasında seken keskin nişancı atışıyla.. ... ilk manga ilk zayiatını almış oldu.
When are you gonna get that through your thick skull, Mr. Morris?
O kalın kafanız bunu ne zaman anlayacak Bay Morris?
Are you prepared to have a starving rat nibble out your eyeballs, and then have the holes fucked by angry, thick-dicked wolves?
Aç sıçanların gözlerinizi kemirmesine ve sonra kızgın kurtların koca sikleriyle sizi sikmesine hazırlandınız mı? Dostum, sakin ol.
Get yourself contact lenses or something, laser eye treatment cos nobody's ever gonna take you seriously staring through those thick milk bottles.
Git kendine lens falan al, lazer tedavisi de çıkmış bak. Çünkü o kalın inek öğrenci gözlükleriyle kimse seni ciddiye almayacak.
Not too thick like bullshit passing for borscht in America.
Fazla yoğun değil. Amerika'da borş diye sattıkları boktan şey gibi...
I've known our friend, Simon, for example, through thick and thin.
Arkadaşın Simon'u tanıyorum mesela, her güçlüğe katlanır.
If at some point I've given you the impression that I don't know exactly what's going on around here, or that I'm some thick cunt you mess about, I apologize.
Eğer sana burada ne olduğunu bilmiyor gibi göründüysem, ya da kandırabileceğin aptal biri gibi göründüysem, özür dilerim.
Well, all I know is there's a diner being robbed and your brother's in the thick of it.
Tek bildiğim soyulan bir lokanta var ve kardeşin bunun tam ortasında.
You two are as thick as thieves, aren't you?
İkiniz çok samimisiniz değil mi?
I saw two thick manuscripts. I've written nine books now.
İçinde iki tane hacimli kitap taslağı buldum.
It's so thick, it tastes like lukewarm mud.
Bu çok koyu, tadı çamur gibi.
Are you thick?
Mal mısın sen?
Pachyrhinosaurus, meaning thick-nosed lizard, herbivore.
Pachyrhinosaurus, anlamı : Kalın burunlu kertenkele, otçul.
A thick bindle of fine gold dust.
Yüklü miktarda eroin buldum.
Pick up your goddamn your thick - nosed soul to hell and pick up!
Tut şunu. O kalın burunlu ruhunu cehenneme gönder ve tut şunu!
Your blood is not thick enough Aslam.
Senin kanın yeterince koyu değil, Aslam.
- A thick book, I think.
- Sanırım kayıt defteri.
Still crawling with Vitalion patrols, thick as fleas on rats. And they'll be lookin'for me.
Orası beni arayan Vitalion devriyeleriyle hınca hınç dolu.
A wide elevator with velvet walls and thick carpets.
Kadife kaplı duvarları, halı kaplı bir zemini olan ferah bir asansör.
After a while, it gets so thick all the Dutch cleanser in the world can't get it off.
Bir süre sonra, o kadar kalın olur dünyanın tüm Hollanda temizleyici onu alamıyorum.
He has a thick Asian accent.
Bariz bir Asyalı aksanı var.
- Hot, thick blood. - It was coming down.
- Sıcak, koyu bir kan yağıyordu.
An inch thick.
Yarım "korkutucu" metre.
This Pedro has just got a thick neck is all.
Yavşağın boynu kalın, o kadar.
None of your thick-lipped, bullet-heated, cotton-picking niggers, here.
Burada senin o kalın dudaklı, inatçı pamuk toplayan zencilerinden bulunmaz.
My back is thick with scars, for protesting my freedom.
Sırtım özgürlüğümü istediğim için oluşan yaralar yüzünden kayış gibi oldu. - Sakın beni suçlayayım deme.
As thick and white as New England snow.
New England karı gibi tertemiz.
When are you going to get it through your thick skull?
Kalın kafana ne zaman girecek?
And this... these were thick.
Bunlar cidden kalındı.
In the thick of it.
Tam bu duruma.