This isn't a game translate Turkish
371 parallel translation
She wants to sell. And she'll get her price, whatever it is. If this isn't a skin game, mr.
Bayan satmak istiyor, ve bedeli ne olursa olsun alınacak.
- This isn't a game.
- Bu bir oyun değil.
- This isn't a game.
- Bu şaka yapılacak bir konu değil.
And one of the first things I learned was that this isn't a game for children. Men get killed and stay killed.
Bildiğim şey, bir yıldır buradayım, ve öğrendiğim ilk şey, bütün bu olanların bir çocuk oyunu olmadığı.
This isn't a game.
Bu bir oyun değil.
- This isn't a game?
- Oyun değil mi?
This isn't a game you can cheat and make a fraud of.
Bu bir oyun değil, bukadar ileriye gidemezsin.
No, then you could take my- - This isn't a judging game.
Hayır, o zaman sen benim... Bu tahmin oyunu değil.
This isn't just a game.
Bu basit bir oyun değil.
Juliet, listen. This isn't a game.
Giulietta bak bu oyun değil.
But this isn't a game, Lis.
Ama bu bir oyun değil, Lis.
I told you before, this isn't a game.
Sana daha önce de bunun bir oyun olmadığını söyledim.
This isn't a game
Bu bir oyun değil!
Don't be a smart-ass, this isn't a game.
Ukalalık yapma, bu bir oyun değil.
So am I. This isn't just a football game to the warden.
Ben de. Bu reis için sadece bir futbol maçı değil.
This isn't a game.
Pekâlâ, bu oyun değil, biliyorsun.
This isn't a game.
Bu oyun değil.
This isn't a game anymore.
Oyun bitti artık.
Frol, this test isn't a game.
Frol, bu bir oyun değil.
Damn it, I know this isn't a game.
Lanet olsun, bunun bir oyun olmadığını biliyorum.
This isn't a game!
Bu artık bir oyun değil!
Isn't this a game of misdirection?
Bu bir yanlış yönlendirme oyunu değil mi?
This isn't a game, you idiot!
Bu bir oyun değil, seni gerizekalı!
Brandon, this isn't a game to me.
Brandon, bu bir oyun değil.
This isn't a game.
Oyun değil bu.
THE POOR GUY'S SUFFERED ENOUGH. THIS ISN'T A GAME.
Zavallı adam yeterince çekti Bu bir oyun değil yeter.
This isn't a game, Jordan.
Bu bir oyun değil, Jordan.
This isn't a game, you jerks.
Bu bir oyun değil, sizi ahmaklar.
This isn't a game anymore, honey.
Bu artık bir oyun değil, tatlım.
Remember, this isn't a game.
Unutmayın, bu bir oyun değil.
This isn't a hockey game ; it's a circus.
Bu bir hokey maçı değil sirk.
This isn't a game!
Bu bir oyun değil!
This isn't a kid's game
Bu çocuk oyunu değil
You don't know that this isn't just a game with him.
Bunun bir oyun olup olmadığını bile bilmiyorsun.
This trial isn't a game.
Bu dava oyun değil.
This isn't complicated. It's nothing but a game.
Karmaşık değil, bir oyun gibi.
This isn't a game we're talking about - it's your life.
Bu bir oyun değil. Biz senin hayatın hakkında konuşuyoruz.
Oh, it isn't a game this time, Stan.
Oh, bu bir oyun değil Stan.
Of course I am, this isn't a game.
Tabii ki korkuyorum. Bu bir oyun değil.
This isn't a game we're playing.
Sakın oyun oynadığımızı sanma.
- This isn't a game of chicken anymore.
- Bu artık "kim korkacak" oyunu değil.
This isn't a fucking game, man.
Bu bir oyun değil oğlum! Hayır, bu bir oyun oğlum.
This isn't a game, just give him the purse!
Bu oyun değil.
- Jesus, this isn't a game. This is life.
- Bu oyun değil, bu hayat.
This isn't a game to me!
Bu benim için oyun değil!
But more than anything, isn't this game about being with your friends and having a good time?
Ama asıl önemlisi : Burada arkadaşlarla birlikte keyif almak değil mi?
This isn't a game.
bu bir oyun değil.
This isn't a word game.
Bu sözcük oyunu değil.
This isn't a game, sit!
Bu bir oyun değil, otur!
This isn't a game, you know.
Bu bir oyun değil.
- Trance, this isn't a game.
- Trance, bu bir oyun değil.
this isn't you 235
this isn't right 330
this isn't going to work 72
this isn't 241
this isn't over yet 34
this isn't about you 154
this isn't a joke 83
this isn't your fault 106
this isn't happening 184
this isn't working 202
this isn't right 330
this isn't going to work 72
this isn't 241
this isn't over yet 34
this isn't about you 154
this isn't a joke 83
this isn't your fault 106
this isn't happening 184
this isn't working 202