English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Ticklish

Ticklish translate Turkish

272 parallel translation
- You know I'm ticklish.
- Gıdıklandığımı biliyorsun.
I told you, that's the ticklish part, the most intricate.
Demiştim, en hassas ve en çetrefilli kısım burasıdır.
The Philippine landing was a ticklish job.
Philippine çıkarması çok dikkat isteyen bir görevdi.
It's ticklish business.
Bu nazik bir iş.
ticklish situation in China.
Çin'deki bu hassas durum için.
It was kind of ticklish for a moment.
Bir süre biraz zor sorulardı.
Who * s a ticklish boy?
Kim gıdıklanıyormuş bakalım?
- She's ticklish.
- Çok hassas.
Ticklish.
Gıdıklandım.
- Are you ticklish?
- Gıdıklanırmısın?
I'm ticklish too.
Ben de çok hassasımdır.
Finding out if she's ticklish?
Gıdıklanıp gıdıklanmadığını mı kontrol ediyorsun?
I'm... I'm ticklish.
Gıdıklanıyorum.
Are you ticklish?
Gıdıklanır mısın?
Easy, I get a little ticklish west of the Mississippi.
Yavaş, Mississippi civarında biraz gıdıklanıyorum.
- You're ticklish? Well...
Gıdık alıyorsun demek?
I am ticklish, don't put the rope around my neck.
Gıdıklanıyorum, ipi boynuma dolama. "
I'm even ticklish.
Gıdıklanıyorum bile.
Or in a ticklish situation.
Ya da nazik bir durumda.
Well, as you know, I'm extraordinarily ticklish so I had a rough time there.
Bildiğiniz gibi ben çok gıdıklanırım. Orada epey zor anlar yaşadım.
Think you can do somethin'kinda ticklish?
Biraz zor bir şey yapabilir misin?
I'm ticklish
Gıdıklanıyorum.
♪ That takes the shank that moves the crank that works the thingamabob ♪ lt's a ticklish sort of job making a thing for a thingamabob ♪ Especially when you don't know what it's for
â ™ ª That takes the shank that moves the crank that works the thingamabob â ™ ª lt's a ticklish sort of job making a thing for a thingamabob â ™ ª Especially when you don't know what it's for
What's the matter? Ain't you ticklish no more? Come on.
Artık gıdıklanmıyor musun?
- No, I'm ticklish!
- Hayır, ben çok gıdıklanırım!
Ticklish, if you want me to stop then tell me where the money mould is hidden.
Pekala, daha fazla devam etmemi istemiyorsan, para kalıplarının yerini söyle.
I'm so ticklish.
Çok gıdıklanıyorum.
Well, about whether you're ticklish!
... sen acaba... gıdıklanıyor musun!
I got sloppy seconds, you got ticklish thirds, you got filthy fourths, you got fall-in fifths, you're slippery sixth, and you scrape her off the mattress, Mickey.
Ben şapşal ikinci, sen huylanan üçüncü, sen pislik dördüncü, sen düşük beş, sense kaygan altıncı, sen de avcunu yala, Mickey.
You're ticklish. You are.
Gıdıklanıyorsun, evet.
You still ticklish, huh?
Demek hala gıdıklanıyorsun.
I am ticklish under my arms.
Gıdıklanıyorum.
Oh, children, children, Monsieur Larry is not ticklish.
Çocuklar, çocuklar, Mösyö Larry gıdıklanmaz.
Your mommy's ticklish.
Anneniz gıdıklanır.
Mama is very ticklish.
Anneniz çok gıdıklanır.
The ticklish man and the woman doctor.
Gıdıklanan bir adamla ve bir kadın doktor mu.
Something about a ticklish man talking to a woman doctor.
Çok gıdıklanan adamın biri doktora gitmiş.
Are you ticklish? Let's see.
Bakalım gıdıklanıyor musun?
So ticklish
Çok kolay gıdıklanıyorsun.
- Tickle her! - She's ticklish!
Gıdıklayın!
I'm very ticklish.
Cok kolay gıdıklanırım.
Appears to be ticklish.
- Gıdıklanıyor gibi görünüyor.
Baby ticklish.
Bebek gıdıklanması.
Let's see if he's ticklish.
Bakalım gıdıklanıyor mu?
Mr Bear ticklish?
Bay Ayı?
I mean, I was real ticklish, but this time...
Ben çok fena gıdıklanırım, ama bu durumda...
And I was doing an obscure, yet all-too-familiar rain dance, and my feathers were having a very, very ticklish effect on you.
Anlaşılması güç ama bir o kadar da ünlü olan yağmur dansını yapıyordum tüylerimin de senin üzerinde çok çok hassas bir etkisi vardı.
Look at you. You're so cute. You're all tensed up like a ticklish little kid.
Gıdıklanan küçük bir çocuk gibi gerginsin!
To say nothing of being too hot or cold, growing feeble with age, losing my hair, catching a disease, being ticklish, sneezing, having an itch, a pimple, bad breath.
Çok sıcak ya da çok soğuk diyememek, yaşlanınca zayıf düşmek, saçımı kaybetmek, hastalanmak, gıdıklanmak, hapşırmak, kaşınmak, sivilceler, kötü kokan nefes.
I'm ticklish!
Ben gıdıklanırım!
I know you're ticklish.
Gıdıklandığını biliyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]