Tight translate Turkish
14,692 parallel translation
Sleep tight, sweetie.
İyi uykular tatlım.
Hang tight.
Sıkı dur.
The competition is going to be tight.
Rekabet sıkı olacak.
We're on a tight schedule.
- Programımız biraz sıkışık da.
Tight, tight game.
Zor, zor bir oyun.
Tight formation on my command.
- Emrimle duruşu sıklaştırın.
Everybody, sit tight!
Herkes sakin otur!
Don't be afraid to run tight, go!
Koşmaktan korkmayın, git!
Hold on tight!
Sıkı tutun!
We're tight.
Yakınız.
You two sit tight.
Pekâlâ, siz oturun.
- His pants were too tight.
- Adamın pantolonu amma sıkıydı ha.
Hey, you know what else is too tight?
Sizi daha sıkı bir şey söyleyeyim mi?
You're not a tight-ass like Charles.
Charles gibi götü sıkı birisi değilsin.
Sleep tight, you magnificent oafs.
İyi uykular Sakar Şakirler.
You seem real tight with him.
Onunla baya sıkı fıkıydınız.
No, we're not tight.
Hayır sıkı fıkı felan değiliz.
I have an idea on how to smuggle you in, but it'll be a tight fit.
Seni içeriye nasıl sokabileceğimizi biliyorum ama biraz sıkı vücut gerekecek.
- A really tight Henley.
- Sıkı bir kazak.
Tight. The pregnancy stuff is my area of expertise.
Hamilelik durumları benim uzmanlık alanım.
I'm thinking, "Damn, Cherry must have that shit packed tight."
Lanet olsun Cherry onları çok iyi paketlemiş olmalı "
That's tight enough.
Bu yeterince siki.
just hold on tight to me.
Benim ne yaptığıma bak.
She's got you wrapped around her little finger so tight...
O seni küçük parmağına doladı...
One more thing. I run a tight ship here.
Bir şey daha, burayı sıkı şekilde yönetirim.
Tight-arsed Foreign Office creep trying to make a name for himself.
Kendisine isim yapamaya çalışan mızmız Dışişleri Bakanlığı dalkavuğu.
Brass are wound up tight.
Ortalık gergin.
Humans fancy that there's something special about the way we perceive the world, and yet we live in loops as tight and as closed as the hosts do, seldom questioning our choices, content, for the most part, to be told what to do next.
İnsanlar dünyayı algılayışlarında özel bir şey olduğuna inanır ama biz de aynı ev sahipleri gibi döngülerde yaşıyoruz seçimlerimizi sorgulamıyoruz ve çoğunlukla ne yapacağımızın söylenmesinden memnunuz.
And I still claim I was tight the night I proposed to ya.
Evlenme teklif ettiğim gün de aynı böyleydim ben.
Hang tight, Charles. We're almost there.
Biraz daha dayan Charles, az kaldı.
It's about how tight she shoots.
Ne kadar "sıkı" ateş ettiğiyle alakalı.
And this one's tight as they come.
Bu da fabrikadan çıktığı gibi sıkı.
I'm sorry, lad, ye'll have to bite it tight.
Üzgünüm delikanlı ama sertçe ısırman gerek.
Just hold on the tight of the stooge at the end and then bang into the credits.
Pekala, son sahne burası olsun sonra da jeneriği başlatırsın.
It will be tight ferrying everyone ashore before he's upon us, but... Mr. Silver has suggested a radical solution.
O bize ulaşmadan önce herkesi karaya çıkarmak sorun olacak fakat Bay Silver radikal bir çözüm önerisinde bulundu.
There's no privacy in public and we have a tight budget.
Toplum içinde özelin olmuyor ve bütçemiz kısıtlı. - Bunu yapmayı çok isterim.
Hold tight.
Sık dişini.
Well, you sit tight.
Kıpırdamadan otur.
And I know how tight you two are.
İkiniz ne kadar çok birbirinize bağlısınız biliyorum.
Please try "Stephanie's tight ass."
Lütfen "Stephanie'nin sıkı poposu" nu dene.
Tight ass.
Sıkı popo.
It can be tight.
Dar gelebilir.
He squeezed really tight.
Çok şiddetli sıkıyordu.
Seriously, it is so tight here that they monitor every...
Burası çok sıkı gerçekten ve gözlüyorlar her -
Hold tight.
Sıkı tutun.
This is tight.
Bu sıkı.
Let me guess, on a tight leash, sniffing at his ass for business?
Tahmin edeyim, sıkı bir tasma ile Kıçından iş kokluyor mu?
It's a little tight.
Biraz sıkıyor.
Don't hold it so tight.
O kadar sıkı tutma.
And hugging you so tight.
Sana sıkı sıkı sarılışımı.
Everyone, hold on tight.
Herkes sıkı tutunsun.