English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Toddler

Toddler translate Turkish

383 parallel translation
♪ Each of my double Ds ♪ ♪ Has the volume of a toddler's head ♪
Benim 95'liklerin her birinin emekleyen çocuk kafası kadar hacmi var.
Tea toddler?
Çay çocuk?
It is completely wrong and against nature that you have this toddler.
Bu bebeği doğurma düşüncen çocukça bir inattı.
Or course, I've known him since he was a toddler.
Tabii onu yürümeye başladığı zamanlardan beri tanıyorum.
Perhaps we can give you a sequel to The Creeper, called : The Toddler.
Belki size Sürüngen'in devamını yollarız, adı Emekleyen.
I've been blind since I was a toddler, so life is easier because I can't see anything.
Daha yeni yeni yürümeye başladığımda kör olmuştum, o yüzden hayat daha kolay, çünkü hiçbirşey göremiyorum.
I remember you when you were a toddler
Senin bebekliğini hatırlıyorum.
Much too early for such a toddler.
Çocuğu bu saatte kaldırmak doğru değil.
Try to look like me when he was a toddler.
Küçükken benim gibi görünmeye çalışıyordu.
- A toddler
- Bir çocuk
Youre such a little toddler.
Küçücük bir yavrusun.
Don't make me run after you. I have a toddler here!
Beni peşinden koşturma, yanımda bir bebek var!
- Go back and get me a toddler.
- Geri dön ve bana bir bebek getir.
I mean, we got a toddler here.
Yani, bir bebeğimiz var.
- What kind of home life is it for a toddler?
- Bebek için nasıl bir yaşam biçimi bu?
What's a toddler?
- Emekleyen nedir?
It says, "toddler."
- Her şey "bebek" diyor.
You lied to a toddler, George.
Bir çocuğa yalan söyledin George.
- A toddler.
- Yürümeye yeni başlayan bir çocuk.
- And a puking toddler in 5.
- Ve 5'te kusan bir bebek.
- So he says. I've got a toddler in 2.
- Öyle demiş. 2'de bir bebek var.
Toddler eating mistletoe in 1.
Ökse otu yemiş bir bebek 1'de. 3'de kayıp düşme vakası.
Mother left with an injured toddler.
Annesi yaralı bir bebekle kaçmış.
I was wearing Bermuda shorts and that saddle was slick with toddler sweat.
Ve atın üzeri terden ıslanmıştı. Geçen akşamki yemek için sana ve Maris'e teşekkür ederim.
Well, as I told Channels 2, 4, and 7, I was saving a toddler who was perched on the rail.
Kanal 2, 4, ve 7'ye de anlattığım gibi tellerde asılı kalan bir çocuğu kurtarıyordum.
I understand, uh, you were saving a toddler when you, uh, took the tumble.
Anladığıma göre takla atmadan önce küçük bir çocuğu kurtarıyordun.
He pulled a toddler from the path of a car then pushed a criminal in front.
Hızla yaklaşan bir arabanın önünden bir bebeği çekti. Sonra bir suçluyu önüne itti.
Cutest little toddler she had with her.
Yanında çok sevimli küçük bir ufaklık vardı.
We'll find you a nice toddler.
Sana güzel bir bücür buluruz.
My Uncle Istvan was barely a toddler... when his brother Adam, my father, was born.
Babam Adam doğduğu zaman, amcam Istvan yürümeye yeni başlamıştı.
[Toddler] Me first!
Önce ben!
- A toddler chewed it. - There you go.
- Çocuklardan biri çiğnedi.
This is an impressive package for a toddler.
Bu, bir bacaksız için büyük bir paket.
Because the average male... is walking around with a toddler inside of his pants.
Çünkü ortalama bir erkek... sağa sola saavrularak yürür.
With a toddler in his terrible twos and a test tomorrow on transcendentalism.
Bir de iki yaşında bir velet ve transandantalizm üzerine bir test var.
He is a toddler.
O daha çocuk.
It's nice spending time with people outside the toddler group.
Bebek grubu dışından birileriyle zaman geçirmek güzel.
Toddler groups?
Bebek grubu.
You take Taylor, you put him in that basement... it don't matter if he's a toddler or 103 years old.
Taylor'ı alıp, o bodruma indirsen bir bebek ya da 103 yaşında olması fark etmez.
An oversized toddler who wants his dinner.
Yemeğini isteyen şişko bir çocuk.
As a toddler, you broke people's windows and... You got worse as you got older, beating up villagers.
Yürümeyi öğrendiğinde insanların camlarını kırmaya başladın... büyüdükçe de daha beteri, köylüleri dövmeye başladın.
I've already put him back in the toddler program.
Onu anaokulu programına geri aldım.
The soil on the toddler's feet was laced with glyphosate.
Çocuğun ayaklarının altındaki toprağa glifosat karıştırılmış.
Our toddler, Erin, the only surviving child, is seventeen months.
Küçük kızımız Erin, tek sağ kalan ve 17 aylık.
Okay, so everything we need is right here... and we have a happy, all-american family shotgunned to death in their home. Except the dad and the toddler. Right, but the toddler belonged home.
- Tamam, öyleyse ihtiyacımız olan her şey burada ve evlerinde silahla vurularak öldürülen mutlu bir Amerikalı ailemiz var.
Okay, so the toddler was here, veered away from the mother, around the father, sharp right to the brother and the infant.
Tamam. O hâlde, küçük kız buradaysa, annenin yanından yön değiştirip,.. ... babanın etrafından geçerek doğruca ağabeyin ve bebeğin yanına gitmiş.
But here, the blood from the brother pooled around the toddler's foot.
Ama burada ağabeyden akan kan küçük kızın ayağının etrafında toplanmış.
All right, Mr. Toddler.
Tamam, Bay Bacaksız.
You know, I've been meaning to ask you about the church's toddler program.
- Cheryl, Merhaba. - Selam. Nasılsın?
This toddler program feeds into Hillridge Preschool.
Hayır, hayır Jim.
Your average adult has been clocked at two-and-a-half to three miles per hour, but to my knowledge, no toddler has ever been road-tested.
Ama bildiğim kadarıyla şimdiye kadar hiç küçük çocuk test edilmedi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]