Toffee translate Turkish
186 parallel translation
- Allow me to relieve you of this toffee, eh.
- Ama ben... - Seni şu şekerlemeden kurtarayım.
- It isn't toffee and I...
- O şekerleme falan değil...
Then straight to Mrs. Tossal the Shop... for that toffee which you could chew for hours, it seems to me now.
Sonra, doğru Bayan Tossel'in dükkanına. Şekerlemesini saatlerce çiğnerdin.
But maybe it's my homemade toffee.
Belki benim ev yapımı karamelalar için gelmişlerdir.
- Toffee?
- Şekerleme?
Yeah, they're all the same- - toffee-nosed bunch of gits.
Öyle mi? , bence onlar kendini beğenmiş.
I sound toffee-nosed.
Kulağa ukalaca gelir.
I know the personnel officer of a big toffee factory.
Büyük bir fabrikanın personel müdürünü tanıyorum.
And don't try toffee or cream.
Şekerlemeyi ya da kremayı deneme.
# # And don't try a toffee or cream
# # And don't try a toffee or cream
These lovely toffee apples a ha'penny each.
Bu tatlı elmalı şekerlemelerin her biri 1 peni.
Couldn't run a toffee shop.
Bıraksan bir şekerci dükkânını bile idare edemezdi.
You stupid, stuck-up, toffee-nosed, half-witted... upper-class piles of... pus!
Seni salak, kokuşmuş, şeker burunlu, yarım akıllı yüksek tabaka irin parçası!
Only, don't make it too toffee nosed, Basil. We don't want to put people off.
Züppece olmasın ama, Basil.
Toffee-Nosed slut.
Kendini beğenmiş sürtük.
We've got Sir Humphrey Bloody Appleby and Mr. Toffee Nosed Snooty Wolley just where we want them.
Lanet Sör Humphrey Appleby'i ve Bay Kendini Beğenmiş Wolley'i fena bastık.
- I can't bat for toffee.
- Müzikle aram iyi değil.
Your type make me puke, you vacuous, toffee-nosed, malodorous pervert!
Seni aptal, palyaço burunlu, leş kokulu sapık.
Mr Hopelessly-Drivelly - Can't-Write-For-Toffee-Crappy-Butler-Weed!
Bay İki-Satır-Bile-Kaleme-Alamayan - Saçmasapan-Kahya-Tohumu!
Mr Hopelessly-Drivelly - Can't-Write-For-Toffee-Crappy-Butler-Weed?
Bay İki-Satır-Bile-Kaleme-Alamayan - Saçmasapan-Kahya-Tohumu'na mı?
You know that fellow running around here in a monkey suit, the toffee-nosed one?
Smokinle koşuşturan şu adam var ya,... kendini beğenmiş adam?
The toffee-nosed - - monkey suit?
Smokinli kendini beğenmiş adam mı?
She said she'd give me some toffee, only she couldn't find her ration book. - Did she?
Bana şekerleme vereceğini söyledi ama yiyecek karnesini bulamadı.
Have a toffee.
Bir kurabiye al.
Congratulations, you've earned a toffee.
Tebrikler bir kurabiye kazandınız.
But I'm quite ambitious all the same. I was determined to keep my figure, which was hard with chocolate wombats and toffee apples everywhere.
Ama ben hep hırslı olmuşumdur Kilomu korumaya kararlıydım, ki çikolata kanguruların ve elma şekerlerinin olduğu bir yerde çok zordu.
I dreamt that Sevilla was made of chocolate and the Giralda of candied pine nuts and the Torre del Oro of toffee and the Guadalquivir flowed with anisette ay, a hunk of bread
Sevilla'nın çikolatadan yapılmış olduğunu hayal ettim. ve Giralda'nın şekerli çam yemişlerinden olduğunu... ve Torre Del Oro'nun karameladan olduğunu... ve Guadalquivir'in anasonlu içkiyle dolu olduğunu... ah, iri bir ekmek parçası.
You mewling little lily-livered, toffee-hearted little wuss of a crustacean!
Seni mızmızlanan, küçük ödlek yumuşak kalpli, iradesiz, zavallı kabuklu hayvan!
Moley. I can't throw for toffee.
Ben iyi atamam.
Dear. I can't throw for toffee.
Hiç iyi atış yapamam.
Sure, once in a while there's a peanut butter cup... or an English toffee, but they're gone too fast and the taste is fleeting.
Tabii ki fındık kremalı ve şekerlemeli olanları nefistir ama onlar da çok çabuk erir gider.
- It says "toffee"!
- "Şekerleme" yazıyor!
- I know it's "toffee".
- "Şekerleme" yazdığını biliyorum.
It sayed "Kreemo toffee".
"Kreemo Şekerleme" yazıyor.
Lisa, don't sit in front of that telly like a fly stuck in a toffee.
Lisa, şekerlemeye sıkışmış sinek gibi Tv'nin önünde oturma.
It's as if they're stuck together like toffee!
Sanki sakız gibi birbirlerine yapışmışlar.
Look, it's Toffee Macintosh from the news.
Haber spikeri Toffee Macintosh. Onu çok severim.
- Toffee, thank you for covering us.
- Geldiğin için sağ ol Toffee. - Ne derim bilirsin :
Every Saturday, my mam's sixpence got me and Paddy into the Lyric... with enough left to stuff our gobs with Cleeves'toffee.
Her Cumartesi annemin dans dersleri için verdiği para, ben, Mikey ve Paddy'nin sinema biletlerine yettiği gibi, şeker vs. almak için artıyordu bile.
D'you want a toffee, Meenah?
Şeker ister misin, Meenah?
This toffee.
Bu da 25 senelik emeğimin meyvesi.
No one can suspect you're carrying an explosive in the toffee!
Cebinizdeki bonbonun bir bomba olduğundan kimse şüphelenmez.
He'll put us to sleep with that toffee!
Bonbonlarla bizi uyutacak. Tıpkı Charles Sobhraj gibi.
I love toffee.
Karamelli şekeri seviyorum.
Don't know why I don't eat toffee all the time.
Neden bilmiyorum. Her zaman yemem.
Oh, uh, uh, for, uh, sticky toffee pudding.
Evet. Hurmalı ıslak kek tarifi.
I'll take two pounds of Bristol's toffee.
Bristol'ün toffee'sinden istiyorum.
But I think I could be safe with a nice toffee.
Ama sanırım biraz şekerlemenin bir zararı olmaz.
Toffee-nosed little bitch!
- 16 numaradaki kancık seni! - Durun, yapmayın!
Toffee-nosed cow.
O koca burunlu inek.
You wouldn't know that to listen to Toffee.
Ama Toffee'nin sözlerine bakılırsa sanki orada felaket yaşandı.