English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Tolerant

Tolerant translate Turkish

335 parallel translation
Someone less tolerant might ask for explanations, or be shocked that you have no memory of the loan.
Daha az anlayışlı biri sizden açıklama isteyebilir ya da bunu aldığınızı hatırlamamanıza şaşırabilirdi.
You're not very tolerant, my friend.
O kadar da müsamahakâr değilsiniz dostum.
If these mothers were tolerant of films...
Keşke şu oyun ve kitaplardaki halden anlayan, hoşgörülü annelerden biri olsaydım.
- You're being terribly tolerant, aren't you?
- Feci toleranslısın, değil mi?
He was tolerant, even-tempered, considerate and indulgent to his crew, his cast and his writer.
- Ekibine, oyuncularına ve yazarına karşı hoşgörülü soğukkanlı, saygılı ve anlayışlı biri olmuştu
- I know you think it's naive but I see it as a chance to make a difference make the world a little more tolerant.
- Safça gördüğünü biIiyorum... ... ama ben dünyada bir fark yaratmak oIarak görüyorum... ... dünyayı daha hoşgörüIü yapmak.
Kind, just, tolerant religious men.
İyi, adil, hoşgörülü, dini bütün.
Can you not be tolerant that I have got a weakness?
Zaaflarıma karşı hoşgörülü olamaz mısın?
Now, no one hates gossip more than I do, and nobody is more tolerant than I am.
Şimdi, kimse dedikodudan benim kadar nefret etmez, ve kimse de benim kadar toleranslı olamaz.
And speaking of nice people... before I return... we will have a few quips... from television's most tolerant sponsor.
Ve iyi bir insan demişken geri gelmeden önce televizyonun en hoşgörülü sponsorundan bir çift laf dinleyeceğiz.
Luckily he's much more tolerant about bacon.
Neyse ki, domuz pastırması konusunda daha hoşgörülü.
Whatever I said would be met with tolerant irony, so I'll say nothing.
Ne dersem hoşgörülü bir alay ile karşılanacak, o yüzden bir şey demeyeceğim.
How tolerant you are.
Ne kadar hoşgörülüsün.
You're very tolerant.
Çok hoşgörülüsünüz.
- I can't afford not to be tolerant.
- Hoşgörülü olmama lüksüm yok.
In emergencies, each must be a little tolerant.
Acil durumlarda taraflar hoşgörülü olacak.
A time when everyone thinks only kind, tolerant, generous thoughts.
Herkesin sadece nazik hoşgörülü, cömert düşünceler içinde olduğu günler.
Father Doonan, I have been tolerant of these interruptions!
Peder Doonan, size yeterince tahammül ettim!
You're being tolerant of me, aren't you?
Bana karşı hoşgörülüsünüz, değil mi?
Be more tolerant.
Daha hoşgörülü ol.
Still one must be tolerant of the young, Mr. Enderby.
Gençleri hoş görmek gerek, Bay Enderby.
- They grow a little more tolerant.
- Daha hoşgörülü yapar.
If you want to be an idealist, you must also be tolerant.
İdealist olmak istiyorsan hoşgörülü de olmalısın.
Mr. Faber, how tolerant you are.
Mr. Faber, ne kadar toleranslısınız.
- You are a fine and tolerant friend.
- Siz çok iyi ve toleranslı bir arkadaşsınız.
- Please be tolerant.
- Lütfen toleranslı ol.
Tolerant Jews.
Sabırlı yahudiler.
Be tolerant today.
Bugün anlayışlı olun.
No doubt we have no right to blame the accused for lacking qualities he is morally incapable of but here in this court we must stifle the human inclination to be tolerant and submit our will to the loftier demands of that noble ideal which is justice.
Ahlaki açıdan yetersiz olduğu vasıflarından dolayı sanığı suçlamaya hakkımızın olmadığı şüphe götürmez ama burada bu mahkemede doğuştan getirdiğimiz hoşgörülü olma eğilimimizi bastırmak zorundayız ve adalet dediğimiz yüce fikrin başlıca gerekliliklerine boyun eğmeliyiz.
Since you're tolerant and you'll be my creditor, grant us this virgin.
Ödeştik. Sen böylesine mantıklı bir adam olduğundan beri... benim borç verenim olmaya hazır olduğundan, bu bakireyi bize bağışla.
We are a tolerant state, but our affections can change, Herr Dancer, if that is your name.
Biz hoşgörülü bir devletiz fakat her zaman şefkatli olmayabiliriz Herr Dancer, tabii adınız buysa.
We have been tolerant because you are newcomers.
Toleranslı davranacağız çünkü daha yeni geldiniz.
I'm tolerant But what are you doing here?
Hoşgörülüyümdür.
You're really tolerant
Oraya gitmek zorundayım. Gerçekten hoşgörülü birisin.
We're very tolerant.
Oldukça toleranslıyız.
I've been nothing but faithful and tolerant!
Sadık ve sabırlı olmak dışında bir şey yapmadım ben!
He's an enlightened and tolerant prince.
O, aydın ve hoşgörülü bir prens.
You have to be a bit more tolerant.
Biraz daha hoşgörülü olmalısın.
Still, the Masters are tolerant, and give it no thought And the poor, who have nothing, continue to gather the leaves
Ama Efendi toleransıydı yoksuların yaprakları toplamasını hoşgörürdü.
Because Holland was tolerant of unorthodox opinions it was a refuge for intellectuals fleeing the thought control and censorship of other parts of Europe much as the United States benefited enormously in the 1930s from the exodus of intellectuals from Nazi-dominated Europe.
Çünkü Hollanda Ortodoksluk dışındaki görüşlere hoşgörülü idi ve Nazi hegomanyasındaki Avrupa'lı entellektüellerin 1930'larda Amerika'ya sığınması gibi o dönemin düşünürlerinin ve sanatçılarının toplandığı bir bilim ve sanat merkezi oldu.
I'm a very tolerant man, except when it comes to holding a grudge.
Ben çok hoşgörülüyüm, kinimi tutmak dışında.
This morning she said : "No matter what silly things Höfgen has done when it's an eminent actor, people are tolerant".
Bu sabah dedi ki : "Höfgen nasıl bir aptallık yapmış olursa olsun önemi yok ünlü bir aktör olduğun zaman insanlar tolerans gösterir."
You're really the tolerant type, Cavanaugh!
Tam bir hoşgörü örneğisin, Cavanaugh!
Things are allowed to take their course, but we have to be tolerant.
Olayların kendi rotasında ilerlemesine izin vermeliyiz ama birbirimize karşı anlayışlı olmalıyız.
She's very caring, very tolerant, and she admires me enormously.
Çok sevecen, çok anlayışIı ve beni çok takdir ediyor.
You're more tolerant of weakness.
Zayıflığa çok fazla tolerans gösteriyorsunuz.
Mozart I am a tolerant man.
Mozart. Hoşgörülü bir insanım.
Young minds, fresh ideas. Be tolerant.
Biraz açık fikirli olun.
Your father is tolerant. Look at me.
Bana bak, benim için yaptıklarına bak.
- You're not very tolerant.
- Hiç hoşgörülü biri değilsin.
I'm a tolerant man, Mrs. Carmody.
- Hoşgörülü bir adamımdır, Bayan Carmody.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]