Tomar translate Turkish
529 parallel translation
A pile of dough.
- Bir tomar para.
Cost me a bundle, too.
Bana bir tomar paraya mal oldu.
Some dosh!
Bir tomar para!
He always carries a roll.
Sürekli bir tomar para taşıyor.
A wad like that?
Koca bir tomarı mı?
I could use a bundle of scratch right now on account of I met me a mouse last week.
Olur da geçen haftaki manitaya rastlarsam, bir tomar arpa harcayabilirim.
He's gonna hand me a wad of dough.
O da bana bir tomar para verecek.
Johnnie dropped a packet of money at Newbury, I can tell you that.
Diyebilirim ki, Johnnie Newbury'de bir tomar para kaybetmiştir.
All you do is take the money that you win on the first race and you bet it on the winner of the second race then you take the money that you win on the second race....... and you bet it on the winner of the third race... And then - - you dont lose your nerve, see - - you take the whole bundle and you put on the winner in the fourth race...
Tek yapman gereken, parayı ilk ayakta kazanan ata yatırman sonra bu kazandığını ikinci ayağın kazananına yatıracaksın ondan sonra 2. ayaktan kazandığın parayı da....... 3. ayağın kazananına yatıracaksın cesaretini hiç kaybetmeyeceksin ve bir tomar parayı 4. ayağın kazananına yatıracaksın...
A bundle of papers isn't any good.
Bir tomar kağıt bir işe yaramaz.
A little extra reach on a punch, a set of brass knuckles a stripe on the sleeve, a badge that says cop on it, a rock in your hand, or a bankroll in your pocket.
Yumruk atarken fazladan mesafe, bir tunç muşta... apoletler, üzerinde polis yazan bir rozet... elinde bir taş ya da cebinde bir tomar para.
And personally, I think a chicken is as good a reason for murder as a blonde, a mattress full of dollar bills, or any of the customary, unimaginative reasons.
Bence bir tavuk cinayet için gayet iyi bir neden olabilir. En az bir sarışın, bir tomar para veya alışıldık akla gelmeyen diğer sebepler kadar iyi bir sebep.
I remember that scroll from the house in Yamato.
O Tomarı, Yamato'daki evden hatırlıyorum.
Quite a bundle.
Koca bir tomar.
I think it's wonderfully fitting that Belle Reve... should finally be this bunch of old papers in your big, capable hands.
Belle Reve'in bu iri ve yetenekli ellerde bir kağıt tomarına dönüşmesi, ne kadar uyumlu oldu!
Dropping a bundle while waiting to pick up showgirls.
Şovdaki kızları beklerken bir tomar para saçıyorlar.
Not a tooth in his mouth that hasn't cost me a bundle.
Ağzındaki her bir dişe bir tomar para harcamışımdır.
This doctor took a wad of cotton.
Bir doktor, bir tomar pamuk aldı.
You dropped another bundle.
Yine bir tomar para kaybetmişsin.
That's just a bunch of old letters.
Sadece bir tomar eski mektup.
I'll go through this bunch.
Bu tomarı gözden geçireceğim.
I sometimes wonder if that apple that got stuck in Adam's throat wasn't a rolled-up $ 50 bill.
Bazan merak ediyorum, acaba Adem'in boğazına duran şu elma bir tomar 50 dolarlık banknot olmasın.
They've picked up a man in a bar about a block from here waving a wad of money, and he can't explain the money.
Buaradan bir blok ötede bir barda bir adamı içeri aldık, elinde bir tomar para sallıyormuş. Parayı açıklayamıyormuş.
This was about 10 : 30 this morning. He has a sheaf of papers in his hand he waves to me.
Elinde bir tomar kağıt vardı ve bana doğru sallıyordu.
What all the suckers have lost so far this season... a nice bundle.
Bu sezon enayilerin kaybettiği tomar tomar paralar.
- One single note of Pounds.500, and it's gone!
- Bir tomar 500 lük vardı ama yok!
We heard he got away with a big bundle, and we thought maybe some of it belonged to you.
Biz, koca bir tomar parayla kaçmış, paranın da bir kısmı seninmiş diye duyduk.
Dropped it like a bundle of old newspapers.
Bir tomar eski gazete gibi fırlattılar güverteye.
- Put it on the pile over there.
- Oradaki tomarın üzerine bırak.
And there was Blondie standing over me like me own conscious, rifling a wad of notes as thick as a pack of cards in me ear hole.
Birden Blondie kendi vicdanım gibi karşıma dikildi. Kağıt destesi kalınlığındaki para tomarını gözüme sokuyordu.
We'll have a mountain of ashes by morning.
Sabaha bir tomar kül olacak.
The word was out that he heisted a bundle... from one of the big boys... the same week.
Önemli adamlardan birinden bir tomar para kaçırdığı haberi yayılmıştı. Hangi adam?
This is Victor Tomar, an international arms dealer who sells to anyone.
Resimdeki Victor Tomar fark gözetmeksizin herkese satış yapan uluslararası bir silah tüccarı.
The day after tomorrow, Tomar, with the emerald, will board the S.S. Queen of Suez at Beicosia en route to Tangier.
Öbür gün, Tomar, zümrüt ile Beicosia'dan S.S. Süveyş Kraliçesi'ne binerek Tanca'ya doğru yola çıkacak.
This is Monsieur Tomar's suite, madam.
Burası Mösyö Tomar'ın suiti, madam.
I wonder if I might see Mr. Tomar on a matter of great urgency?
Bay Tomar'ı çok acil bir konu için görebilir miyim?
We must see to it that Mr. Tomar gets his emerald out of the safe for us.
Bay Tomar'ın, zümrütü bizim için kasadan çıkartmasını sağlamalıyız.
Victor Tomar.
Victor Tomar.
You said earlier you would like to play this man Tomar.
Daha önce şu Tomar denen adamla oynamak istediğini söyledin.
As it happens, there is something I want from Tomar too.
Bu gerçekleşirse, benim de Tomar'da istediğim bir şey var.
- But Tomar won't sell?
- Tomar satmıyor mu?
Tomar's on his way to the lounge.
Tomar salona gidiyor.
Tomar's on his way.
Tomar yolda.
Drea, Tomar, report.
Drea, Tomar, rapor verin.
Tomar has examined the ship. The modifications are underway.
Gemideki değişiklikler başladı.
Tomar has devised a mechanism to prevent any further tampering.
Tomar, kurcalanmasını önleyen bir mekanizma kurdu.
But then, Tomar shouldn't be enjoying the taste of his food.
O halde Tomar yemeğin tadını beğenmemeliydi.
We haven't seen Tomar either.
Tomar'ı da öyle.
Other prizes include two years for breaking and entering, a crate of search warrants, a'What's all this then? 'T-shirt and a weekend for two with a skinhead of your own choice.
Diğer ödüller arasında, haneye tecavüzden iki yıl bir tomar arama izni, "Peki Bunlar Ne?" tişörtü ve seçtiğiniz dazlakla iki kişilik bir hafta sonu.
First, take a bunch of flowers :
Sunan D. P. GUMBY Önce bir tomar çiçek alınır.
You help us make a bundle.
Sen bizim birkaç tomar kazanmamıza yardım et.