English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Trails

Trails translate Turkish

599 parallel translation
I found some deer trails I scouted earlier.
Önceden keşfe çıktığımda bazı geyik izleri bulmuştum.
Fearlessly you have blazed new trails, scoffed at the lions'roar and the cannibals'tom-toms.
Korkusuzca öncülük yapıp yeni yollar açtınız, gürleyen aslanlarla ve yamyam tamtamlarıyla dalga geçtiniz.
I'd like nothin better, men... But our trails fork here.
Çok isterdim, beyler fakat yollarımız burada ayrılıyor.
Our trails fork here.
- Yollarımız burada ayrılıyor.
Somewhere... Our trails will cross again.
Bir yerde yollarımız tekrar kesişecek.
As long as the trails are open, some prospector is apt to discover this creek.
Yollar açılır açılmaz, burası altın arayıcılarının akınına uğrar.
This is a big country, and trails cross... sometimes.
Burası büyük bir ülke ve yollar bazen... kesişir.
If your boyfriend'll blaze trails, I'll go to the press club.
Belki arkasında iz bırakıyordur. Ben basın kulübüne takılayım.
One day about two weeks from now, we'll be riding in the hills, past waterfalls and mountain greenery, up and down ravines and around through vine-covered trails... till we come to a spot where the scenery will be so gorgeous,
İki hafta sonra bir gün, tepelerde ata bineceğiz, şelaleleri ve yemyeşil ağaçları geçeceğiz asmalarla kaplı patikalardan ve derelerden gideceğiz taki manzaranın muhteşem olduğu yere gelene dek.
Tarzan read trails in jungle.
Tarzan ormanda iz okur.
There are days and days of routine, of tedious probing... of tireless searching... fruitless days, days when nothing goes right... when it seems as if no one could ever think his way... through the maze of baffling trails a criminal leaves.
Aç susuz, yorucu bu araştırma hiçbir şeyin doğru gitmediği günlerde kimsenin aklına gelmeyecek şekilde katilin bıraktığı izleri karışık bir labirentin içinde aramak gibiydi.
We got to go where there's no trails... where no surveyor or anyone who knows anything of prospecting has been before.
Biz hiç araç geçmeyen yerlere... hiç kimsenin bilmediği, araştırmadığı yerlere gideceğiz.
Too many trails.
Bir çok iz var.
If you're heading for the Arizona border there's a Iot better trails than the one we're taking.
Arizona sınırına gidiyorsan, şu an gittiğimiz yoldan çok daha iyi yollar var.
But you can now see their trails.
Hepsi yalnızca davranış. Buradaki herifler gibi, sert olacaksın
I find my own trails, and I do my own hiring.
Ben yolumu da kiralamamı da kendim yaparım.
We wanted to leave no footprints on busy trails so we chose to go along totally roadless tracts.
Rotamız üzerinde ayak izi bırakmak istemedik.. izlenmeyen yollardan gitmeyi tercih ettik.
We crossed trails once.
Yollarimiz kesismisti.
The Spider's Web Forest is but a web of trails.
Örümcek Ağı Ormanı tuzaklarla doludur.
Avoid the trails.
Tuzaklara düşmeyin.
Most people's lives what are they but trails of debris?
Çoğu insanın hayatı enkaz izlerinden başka ne ki?
Long, long trails of debris with nothing to clean it all up but, finally, death.
Uzun, upuzun enkaz izleri her şeyi düzeltecek hiç bir şey olmadan ama sonunda, ölüm.
You got trails where you take one wrong step and you're over the edge.
Öyle patikalar var ki, bir yanlış adımda uçuruma yuvarlanır insan.
cattle trails were barred and a long and bloody wrangle began between cattlemen and homesteaders.
Çitler dikilip, sığır geçiş yolları kapatıldı. Böylece sığır tüccarları ile çiftlik sahipleri arasında uzun ve kanlı bir savaş başladı.
I hereby request to be granted living quarters... in the vicinity of the village of Happy Trails.
Mutlu Yol Köyü civarındaki..... yaşam alanları için talep.
They scatter false trails to mislead us.
Bizi şaşırtmak için hatalı sinyal yolluyorlar.
Now trails are meant to be followed - this way.
İzlerde takip etmek anlamına gelir - bu yönden.
Here's a man that broke most of the trails you're riding today.
Bu adam, bugün senin burada yaptıklarını çok daha önceden yaptı.
I was covering all the trails.
Tüm izleri silmiştim.
Gentlemen, we will open trails in the forests, we will found cities, where there were savage lands.
Beyler ormanda yollar açacak vahşi topraklarda şehirler kuracağız.
Maybe we'll cut trails some day, south of here.
Belki günün birinde güneyde yollarımız kesişir.
I rode across two trails.
İki farklı iz gördüm.
I reacted the same way during the Rajk trails.
Rajk Davası'nda ben de aynı tepkiyi vermiştim.
He says "goodbye" for "hello", "yes" for "no", walks through bushes instead of on trails, and washes with dirt and dries with water.
"Merhaba" yerine "hosça kal", "evet" yerine "hayir" der, Yol yerine çaliliklardan yürür, pislikle yikanir ve suyla kurulanir,
There's hundreds of these trails.
Yüzlerce iz vardı arkamızda, temizledik.
All trails leading back into the jungle are under guard.
Ormana dönen tüm yollar tutuldu.
Other villages had mountains and false trails and clever leaders... but that didn't save them.
Başka köylerin de dağları, sahte patikaları ve zeki liderleri vardı... ancak bunlar o köyleri kurtaramadı.
A man named Wallace said you worked at the Jicarilla Apache Station, know the mountains and game trails better than anybody.
Wallace adında bir adam, Apaçiler vadisi Jicarilla'da çalıştığınızı ve dağları ve yolları herkesten iyi bildiğinizi söyledi.
Now she trails after us in much too familiar a manner.
Şimdi de bize karşı aynı şekilde davranıyor.
Vote Boy, Chancing, Beefsteak, Kerry Patch... and Blue Note trails the field.
Vote Boy, Chancing Beefsteak, Kerry Patch ve Blue Note arkalarında.
Well, Ma'am, this is where our trails part.
Şimdi ham'fendi... Burada yollarımız ayrılıyor.
There's a box canyon on the other side with ravines and trails if you take this incline to the right.
Sağdaki yokuştan çıkarsak, koyaklı ve patikalı bir kanyon var.
Happy trails.
İyi yolculuklar.
Thank you. Happy trails.
Teşekkür ederim.
"Happy Trails", I think they called it.
Sanırım adı "Mutlu Anılar" gibi bir şeydi.
Ladies and gentlemen, in this age of quarter-section pastures... and tinhorn legislators who is riding our old trails... it's a real pleasure to welcome a vestige of that heroic era... that we just about lost.
Bayanlar ve baylar, dörtte birlik meralar... ve geçmişi kendilerine mal edip böbürlenen kanun koyucular çağında... o kaybetmiş olduğumuz kahramanlık çağının bir temsilcisini... ağırlamak gerçek bir zevk.
Happy trails.
Bol şans.
In the National Parks, clearing trails, fighting fires, planting trees.
Milli parklarda, yol temizliğinde, itfaiyede, ağaç dikmede.
The mystery man just sort of rides off into the sunset... like the last reel of Happy Trails.
Günbatımına doğru at süren gizemli bir adam "Happy Trails" in son sahnesi gibi.
He had followed all the trails, even to the cemetery at Mission Dolores, where Madeline came to pray at the grave of a woman long since dead, whom she should not have known.
Bütün izleri takip etmisti. Hatta, Madeline'nin uzun zaman önce ölmüs bir kadinin, hani su tanimiyor olmasi gereken, kabrine dua etmek için geldigi Dolores Misyon'undaki mezarliga kadar...
THOSE WHO BLAZE TRAILS AND THOSE WHO TRAIL BEHIND.
Öncülük edenler ve öncüyü takip edenler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]