English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Treasures

Treasures translate Turkish

923 parallel translation
but who wants to sacrifice to the Noble One her greatest and dearest treasures : her puppets. "
Fakat onun en değerli ve sevgili hazinelerini, kuklalarını kim soylu birine kurban etmek ister? "
"So choose any of my treasures"
"O zaman seç hazinelerim içinden istediğin şeyi"
"To pay tribute to the highest beauty, my lord brings you his kingdom's treasures!"
"Bu muhteşem güzelliği takdir etmek için efendimiz, krallığının hazinelerini size getirdi!"
Ensanguined national assets of the country, buried treasures sealed by a mystery and shrouded in legend lay in the Ukrainian land for ages.
Ülkenin varolan ulusal varlıkları, bir gizem içinde mühürlenip gömülen.. hazineleri, Ukrayna'da yatıyordu.
They dig soil in search of vaults, want to steal our Ukrainian treasures.
Onlar arayış içinde toprağı kazıp bizim Ukrayna hazinelerini çalmak istiyorlar.
Do not touch treasures...
Hazinelere dokunmayın..
- The same place where the treasures are.
- Hazine ile aynı yerde!
- Nobody can cover treasures up with earth.
- Kimse hazineleri saklayamaz.
He cursed Roksana and his treasures with a terrible word.
Roksana ve hazine bir kelime ile lanetlendiler.
He is studying on a worker's faculty, burdened with scientific figures and formulas, striving to find a real secret of zvenyhora, the secret of the Ukrainian treasures.
ve bir işçi bir fakültede okuyor, bilimsel formüller ve rakamlar yüklü, Zvenigoranın gerçek sırrını bulmak için, Ukrayna'nın gerçek hazinesini bulmak için..
Goodness is the most precious of treasures.
İyilik hazinelerin en değerlisidir.
He's just arrived from Paris. And he has a commission to buy art treasures for the Cardinal.
Paris'ten az önce geldi Kardinal için sanat yapıtları satın almakla görevli.
We shall make such use of the treasures of sky and sea and earth... as men have never dreamt of hitherto.
Göklerin, denizlerin ve toprağın tüm zenginliklerinden yararlanmalıyız. İnsanların şimdiye kadar hayal bile edemediği şekilde.
I'd like to show you our rare treasures.
Size eşsiz hazinelerimizi göstermek istiyorum.
Where did you get the money to pay for all these treasures?
Bütün bu hazineleri almak için parayı nereden buldunuz?
But I see at a great distance a new world stirring in the ruins stirring clumsily but in hopefulness seeking its lost and legendary treasures and they will all be here, my son.
Ama çok uzaklarda... yıkıntıların arasında yeni bir dünya kıpırdanıyor... yavaş yavaş... ama umutla. Bu dünya, kayıp ve efsanevi hazinelerini arıyor... ve o hazineler burada evladım.
I waste the treasures of my Miltonic mind by spreading them before you.
Miltonik zekamın hazinelerini senin gibi birinin önüne serdim.
Now, my dear Miss Elizabeth, permit me to show you some of the priceless art treasures of Lady Catherine's.
Bayan Elizabeth, izin verin de size... Leydi Catherine'in eşsiz sanat eserlerini göstereyim.
That's one of our treasures, isn't it?
En değerli eşyalarımızdan biri o, değil mi?
Then came barbarians who envied their happiness, driving them from their homes, looting their treasures of art and science, despoiling them of everything.
Sonra barbarlar gelip mutluluklarını ellerinden almışlar, onları evlerinden etmişler, sanat ve bilim hazinelerini yağmalamışlar, her şeyi yok etmişler.
That's where she kept her treasures.
Hazinesini burada saklıyordu.
Throughout the history of our land, our Sun God strangers centering their domain have ever sought to despoil Palmyrial treasures we dedicate to thy glory.
Ülkemizin, Güneş Tanrımızın tarihi boyunca yabancılar bir araya gelip senin yüce görkemine adadığımız Palmira hazinelerini yağmalamak için aradılar.
Even if you came with peaceful intent how can we know that you would not spread the word of our treasures to the outside world?
Barışçıl amaçlarla gelmiş olsanız bile bizim hazinelerimizden dış dünyaya söz etmeyeceğinizi nasıl bilebiliriz?
Yet such is their greed that still they send out caravans loaded with goods and treasures.
Ancak hâlâ açgözlülükle kervanları altın ve hazinelerle yükleyip gönderiyorlar.
I managed to see that all of our great art treasures... were concealed in hundreds of obscure places.
Yüzlerce karanlık yerde gizli tüm ulusal sanat hazinelerini... görmeyi başardım.
And they give these priceless treasures as a free-will offering to their god Balu.
Sonra bu paha biçilmez hazineleri kendi özgür iradeleriyle tanrıları Balu'ya sunarlar.
" remember we've already found life's real treasures.
" hayatın gerçek hazinelerini bulduğumuzu unutma.
Comforters, food, treasures, all attended his nocturnal ventures
Kendini çarşaflara sarmış etrafını yiyecek ve değerli objelerle doldurmuş ve ölüler diyarına doğru yola çıkmıştı.
Henceforth, you are free. This villa, its treasures, its gardens will be yours.
Bu köşk de, hazineleri, köleleri ve bahçeleriyle birlikte sana ait olacak.
They'll go on to reach the old pueblo of Santa Fe, New Mexico then onward westward to California to touch the waters of the blue Pacific to meet the ships bearing treasures from the Orient.
Santa Fe, New Mexico'daki halka ulaşacak ve sonra batıya, California'daki mavi Pasifik denizine kadar gidip Uzakdoğwdan buraya mal getiren gemilerle buluşacak.
Strange that I should be called a destitute woman... when I have all these treasures locked in my heart.
Gönlüm böylesine zenginlikler ile dolu iken muhtaç ve kimsesiz bir kadın olarak anılmam ne kadar garip!
And you'll get treasures by the ton
Hazineler ise tonlarca...
It lies in our own hands to make wise use of the atomic treasures.
Ve, oh, bu arada, bu göreve kendi çabamla geldim.
You have literature, art treasures, my collections, and even music if you so desire.
Edebiyat kitaplarınız, sanat eserleriniz, benim derlemelerim, hatta arzu ederseniz, müziğiniz bile var.
The greatest treasures of all, Mr. Land, are a sound mind and a full belly.
En büyük hazine Bay Land, sağlıklı bir beyin ve dolu bir midedir.
But as the world becomes more primitive, its treasures become more fabulous.
Ancak dünya ilkelleştikçe, hazineleri giderek güzelleşti.
I'm charged by Pharaoh with the security of his treasures, my lady.
Firavun tarafından, hazinesinin güvenliği için görevlendirildim leydim.
Guarding all the Pharaoh's treasures is a great responsibility, captain.
Tüm Firavun hazinesini korumak, büyük bir sorumluluktur komutan.
Men damn themselves to offer you treasures
Sana hazineler sunmak için erkekler kendilerini lanetler
Thank you. You're not gonna run off... with one of the museum's treasures in that box, are you?
- Müzenin eserlerinden birini bu kutunun içinde kaçırmıyordunuz değil mi?
She keeps her treasures so carefully.
Hazinelerini iyi koruyor.
She used to show you all her treasures.
Sana mücevherleri gösterirdi.
And in my dreams, I see myself returning to her with all the treasures of Troy.
Ve hayallerimde, ona Truva'nin bütün hazineleriyle döndügümü görüyorum.
Lay not up for yourself treasures upon earth... where moth and rust do corrupt.
Dünya nimetleri dünyada kalır biliyorsun.
Your father supplied me with so many of my rarest treasures.
Babanız bana çok fazla değerli eşya gönderdi.
But with my treasures from these fabulous places all around... I often feel like a world traveler.
Ama dünyanın en güzel yerlerinde gelen bu değerli eşyalarla sanki tüm dünyayı gezmiş gibiyim.
Your treasures do not appear to sell, Mr. Appleby.
Değerli eşyalarınız pek satılmıyor gibi Bay Appleby.
Then you leave me no choice but to take your treasures and sell them myself.
O zaman bana başka seçenek bırakmazsınız ve değerli eşyalarınızı alıp kendim satarım.
I know what you'd do with that money, just go out and buy some more treasures!
O parayla ne yapacağını biliyorum. Gidip biraz daha değerli eşya alacaksın.
He treasures me like no other.
Beni hiç kimseyi ödüllendirmediği gibi ödüllendiriyor.
In Montfermeil, there was a very old belief. People said that in the forest near the village, the devil came on Christmas night to bury his treasures.
Montfermeil'de, eski bir inanışa göre köyün yakınındaki ormana derler şeytan Noel gecesi uğrayıp definesini gömermiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]