Tush translate Turkish
216 parallel translation
[Empress] Tush, tush!
Yeter, yeter! Güzel sözler.
Tush, tush.
Hadi işinizin başına.
- Oh, pish tush!
- Öf be!
Oh tush. I'm not afraid of guards and gongs.
Bana bırakın. nöbetçilerden ve zillerden korkum yok.
But there's nothing in the regulations that says an officer's daughter should receive such cards on her back porch in her nightie. Pish-tush.
Ama düzenlemelerde bir subay kızının üzerinde gecelikle verandada kart kabul etmesini gerektiren bir kural yok.
Tush, tush,'twill not appear.
Hadi canım sen de! Bir şey gelmeyecek.
Tush! Fear not, milord, we will not stand to prate.
Yo hayır Lordum, bizim laflamaya niyetimiz yok.
Tush, tush. Fear boys with bugs.
Haydi, siz cin masallarıyla Çocukları korkutun en iyisi!
Tush.
Sus.
" Throw out your hands, stick out your tush.
" Ellerinizi açın, kıçlarınızı dışarı çıkarın
- You have the best tush in high society.
- Sosyetenin en güzel poposu sende.
Tush.
Susun.
That's just what we need. # # I'm just looking for some tush # #
Gerçekten buna ihtiyacımız vardı.
# # I said, Lord, take me downtown # # - # # I'm just lookin'for some tush # # # # - To hell with this.
- Bu işin canı cehenneme.
Then how come you showed me your tush?
O halde nasıl oldu da bana kıçını gösterdin?
- Tush, my lord.
- Pes Lordum.
- Don't say'tush'either.
- Sakın "Pes" de deme.
It's a short step from'tush'to'hey nonny'and then I'll call the police.
"Pes" ile "Hey ahmak" arasında ufak bir eşik var, sonra polisi arayacağım.
Tush and fie, my tiddly.
Çok yazık, yavrucuğum.
I fixed the bass control so it doesn't vibrate your tush. Actually, I kind of like that.
Bize hayatın değerini ve silah ve şiddetin toplum hastalığına asla cevap olmayacağını hatırlattı.
Now, if you'll excuse me, I must go and get dinner for my sugar tush.
Şimdi, müsadenle şekerciğime akşam yemeği hazırlamam lazım.
I fixed the bass control so it doesn't vibrate your tush.
Bas ayarlarını düzenledim. Bundan sonra popon titreşmez.
Okay, now let's talk tush.
Şimdi popoya geçelim.
Now, uh, a little powder under your tush.
Biliyor musun, çok da kötü değil. Kendimi daha iyi hissediyorum.
[ERIC COUGHS] Little powder under my tush.
Pekâlâ, sen kendini eğlendir, ben de bu bombayı gömeyim.
You haven't called me angel cups in a long time, sugar tush.
Çirkin tarafımı gördüğün için üzgünüm, fakat meydan okuduğun zaman, bana meydan okudun
When she went around just now and I saw her tush, I knew it was her.
Az önce dönünce kalçalarını gördüm, ve o olduğunu anladım.
Oh, my tush hurts.
Popom acıdı.
Oh, my tush hurts.
Ah, popom acıyor.
No one's rubbing my tush!
Popomu okşayan kimse yok.
Touch the tush that set Chicago afire.
Şikago'yu kasıp kavuran yanaklara dokun.
But I would like to change that birthmark on his tush shaped like Woody Allen.
Poposundaki doğum lekesini değiştirmek isterdim Woody Allen şeklinde olanı.
No rash on the tush.
Ten üzeride döküntü yok.
Oh, Sugar Tush.
Tatloşum.
And yet you believe in a 19-year-old in Playboy pouring honey on her tush is really interested in saving the environment.
Oysa poposuna bal döken 19 yaşındaki bir kapak kızının..... gerçekten çevreyi korumakla ilgili olacağını sanıyorsun.
A bird in the hand is worth a foot in the tush.
Eldeki bir kuş iki kuştan iyidir.
And, Bud, you have a really cute tush.
Ve, Bud, gerçekten tatlı bir popon var.
Well, Marcie likes me to sleep with my hand on her tush.
Marcie uyurken elimi poposuna tutmamı sever.
She tells him what he can do with that. He gives her one on the tush.
O da kalçalarına vurmuş.
I love all these hands groping my tush.
Popomda bu kadar el dolaşmasına bayılıyorum.
Marcie's niece, what's-her-tush.
Marcie'nin yeğeni varya.
Tush, tush,'twill not appear.
Bir şey gelmeyecek. Gel biraz oturalım da şöyle.
Your looks are pale and wild and do import some misadventure. Tush!
Benziniz soldu, felaket çağırıyor bakışlarınız.
No, make that the tush.
Hayır, poposuymuş.
You know, that Steffi Graf has quite a tush.
Şu Steffi Graf'ın koca bir poposu var.
Feel my tush, it's warm.
Baksanıza popoma, sıcacık.
Flash me the tush.
Göster kendini.
- No, she kicked the hell out of me... but I think she broke her pinkie toe on my tush.
- Onu dövdün mü? - Hayır, canıma okudu... ama sanırım bana vururken serçe parmağını kırdı.
Fake designer luggage, imitation jewelry, "Macin-tush" computers.
Sahte bagajlar, imitasyon mücevherler, "Makin-tuş" bilgisayarlar.
Tush, Gremio... though it pass your patience and mine to endure her loud alarums... there'd be good fellows in the world, if one could but light on them... would take her with all het faults for the sake of her father's fortune.
Asla! Niye olmasın, Gremio. Sen ve ben onun zırıltısına dayanıyor olabiliriz.
Tush, tush, man, never fleer and jest at me.
Ayıp ayıp, sakın benimle alay etme.